Frankel

Köşe Yazısı
10 Ağustos 2011 Çarşamba

ALP ALKAŞ


Atçılık ağabey ile benim için aileden gelen bir gelenek… Evden de uzak olmamın sonucunda aslında bizim ekuri için her şeyi ağabeyin yaptığını söyleyebilirim. Dedemizden aldığı bayrağı elinden geldiğince ve biraz daha bilimsel bir şekilde daha ileri taşımak için elinden geleni yapıyor. Benim için ise daha az sorumluluk ve daha çok keyif içeren bir alan. Günlük olarak takip etmemekle birlikte ağabeyim ve anlattıkları üzerinden bağımı koparmamaya çalıştığım bir hobi demek çok yanlış olmaz sanırım.

Kendi atlarımızın yarışları haricinde ise son üç senedir benim için sezonun en önemli yarış günü ağabeyimin Londra’da olduğu haftalarda gidilen yarış günüdür. Onun basketbol sezonuna göre ayarlanabilen tatilleri dolayısıyla son iki senedir Kempton Park’ta Irish Night Races’a gidiyorduk. Bu sene ise çıtayı bir adım yukarı çıkarıp Goodwood da düzenlenen Glorious Goodwood Yarış Festivali’nde ikinci güne gitmeye karar verdik.

Türkiye kadar dünya yarışçılığını da takip eden ağabeyim tabi ki bu günü rastgele seçmemişti. O günkü yarıştan önceki son 6 Grup 1 yarışını kazanan Canford Cliffs ile o güne kadar yılın en iyi atları arasında gösterilen Frenkel arasından müthiş duello da o gün koşulacaktı. Aslında yarışta dört at olmasına karşın Qipco Sussex Stakes için herkes “Duel on the Downs” demeye başlamıştı.

Atlar padokta tur atmaya başladığında ilk defa gördüm kendisini... Bir aşk hikâyesiymiş gibi giriş yaptığımın farkındayım ama dünyanın en iyi atlarından birini canlı olarak görme fırsatım oldu. İnanın daha önce gördüğüm hiçbir ata benzemiyordu. Yanımızdaki bir arkadaşımız Frankel’in kafasının çevresinde bile anormal adele olduğundan bahsediyordu.

Derken bir koşuşturma ile tribünde kendimize bir yer bulmaya çalıştık. Bu sırada yarış başladı. Haftalardır oluşturulmaya çalışılan düello hikâyesinin yerini bir solo performans aldı bir anda. Canford Cliffs bir ara yarışı takip ediyormuş gibi gözükse de Frankel’in olağanüstü sprint’ine eşlik etmesi mümkün değildi. Frankel kolaylıkla mükemmelliği birleştirdi o anda ve yarış atçılığı tarihinin unutulmazları arasına girdi.

Yarış bittiğinde, Frankel’in antrenörü, 60 yılını yarışçılığa admış ve nice şampiyon atlar görmüş Sir Henry Cecil, Frankel’in gördüğü en iyi at olduğu açıkladı. (bu arada atın sahibi Prens Khalid Abdulla olmasına karşın dünya yarışçılığında antrenörlerin saygınlığı daha yüksek olduğuna dikkatinizi çekmek isterim) Bahsi geçen Frankel’in henüz üç yaşlı olduğunu ve daha 8 yarış koşmuş olduğunu göz önüne aldığımızda otoriteler hâlâ Frankel’in en iyi performansını görmemiş olabileceğimizden bahsediyorlar. Zaten Prens Abdulla da yarış sonrasında yaptığı açıklamada Sir Henry Cecil’in istemesi halinde Frankel’in 4 yaşlı iken de yarışabileceğini söyledi. Bu da bu olağanüstü atı belki daha uzun mesafelerde de seyretme şansımızın olabileceğine ve Frankel’in çok yönlülüğünü kanıtlaması halinde tarihin en iyi atları arasında yer alması manasına gelebilir.

Eğer bu heyecanım sizler için çok bir şey ifade etmediyse özür dilerim... Ama ben günümüzün ve belki de tarihin en iyi atlarından biri olan Frankel’i canlı olarak seyretme fırsatı buldum ve benim için paha biçilemez bir tecrübe oldu. Michael Jordan’ı Madison Square Garden’da, Usain Bolt’u Pekin Olimpiyatları’nda,  Maradona’yı Napoli’de canlı seyretmek gibi..