ŞEMİNİ - ŞABAT PARA: ANLAŞILMAZ OLAYLARA BİR BAKIŞ

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
23 Mart 2011 Çarşamba

“Vayomer Moşe U aşer diber Ad... lemor bikrovay akadeş veal pene kol aam akaved vayidom Aaron. – Moşe Aaron’a “yakınlarımla kutsanacak tüm halkın önünde onurlanacağım” derken kastettiği buymuş deyince Aaron sessiz kaldı.” (Vayikra 10/3)

Aaron hayatının en zor sınavı ile karşı karşıyadır. İki oğlu Tanrı’nın huzurunda yanlış bir davranışta bulunmuş ve Tanrı tarafından ölümle cezalandırılmışlardır. Aaron oğulları için ağıt yakarken Moşe yukarıdaki sözlerle devreye girer. Aaron sessiz kalması gerektiğini anlamıştır.

Raşi “yakınlarımla kutsanacak” sözünü seçtiğim insanlar tarafından, gözümde seçkin olan insanlar tarafından kutsanacağım şeklinde açıklar. Gerçekten de Nadav ve Aviu Tanrı gözünde seçkin insanlar ve iyi birer tsadiktirler. “Halkın gözünde onurlanmak” terimi için Raşi Masehet Zevahim 115 B’den bir alıntı yapar. Tsadikler sert yargıya maruz kaldıklarında halk Tanrı’yı daha fazla onurlandırma gereğini hisseder. Çünkü eğer tsadikler bile böyle cezalandırılabiliyorsa raşa olanların kim bilir başlarına neler gelebilecektir?

Aaron sessiz kalarak Tanrısal yargıyı kabul ettiğini göstermiştir. Sifra adlı kaynağın görüşüne göre iki kişi daha söyledikleri sözlerle Tanrısal yargıyı kabul ettiklerini gösterirler. Avraam “anohi afar vaefer – ben toz ve külüm”(Bereşit 18/27) ifadesi ile, David ise “veanohi tolaat velo iş – veb artık bir sürüngenim adam bile değil” (Teilim 22/7)ifadesi ile.

Açıkça görüldüğü gibi Avraam ve David’in Sifra’ya göre hangi olaylarda Tanrısal yargıyı sukunetle ettikleri o kadar da önemli değildir. Onlar bunu kabul ederken aynı zamanda da alçakgönüllü olduklarını göstermişlerdir. O halde burada kabullenmek ile alçakgönüllü olmak arasında bir paralellik kurulabilir mi diye sormak gerekir.

Tanah’ın birçok yerinde karşımıza çıkan tsadik olanların sıkıntı içinde bulunmaları çözülememiş bir sorudur. Yeonatan David’e o kadar iyilik yaptıktan sonra tam David kral olduğunda ikinci adam olabilecek iken Pelişti savaşında şehit düşer. Bu sorunun cevabı da açık değildir.  

Bu hafta okunan Aftara’da David Aron Aberit’i Yeruşalayim’e getirirken yolda refakatçilerden birinin düşmek üzere zannettiği Aron’u tutması o kişinin ölümüne neden olur. Bu olayın da açıklaması o kadar net değildir.

Daha altmış yıl önce Avrupa’nın orta yerinde Naziler sadece Yahudi oldukları için bir topluma Soykırım uygulanarak altı milyonu aşkın insanı katlederken acaba Tanrı’nın nedense sessiz mi kaldığını anlayabilmek de hiç kolay değildir. 

Masehet Berahot 7/A’ya göre Moşe iyi insanların çektiği sıkıntılar ile ilgili soruyu Tanrı’ya sormuş, Tanrı da ölümlü bir bedende bulunduğu sürece bu sorunun cevabının kendisine söylenemeyeceğini açıklamıştır. Bu soru aynı zamanda Masehet Bava Batra 14/B’ye göre Moşe tarafından kaleme alınmış İyov kitabının da ana temasıdır. İnsanlar yüzyıllarca bu soru ile güreşmişler ancak yukarıda da dediğimiz gibi çok fazla tatmin edici bir cevaba ulaşamamışlardır. Bu konuda verilebilecek en son cevap bu sırrın insanoğlunun anlayışının çok üstünde olduğu ve Tanrısal yargının iman ve inançla kabul edilmesi gerektiğidir. Bu kabullenme aynı zamanda insan beyninin sınırlarının da tanınması anlamına gelir. Yeşayau 55/9’da yer alan cümle bunu çok güzel açıklar: “Gökler nasıl yeryüzünden çok daha yükseklerde ise Ben’im yollarım sizinkilerden çok daha yüksek, Ben’im düşüncelerim de sizinkilerden çok daha yüksektir.”

Dr. Twersky’ye göre insanlar ancak kendi düşüncelerinin kavrayabildiği şeylere inanırlar. Düşüncelerinin kavrayamadıklarını ise reddederler. İnsan aklı ve beynini ilahlaştıran kişi Tanrı’ya kulluk etmekte son derece zorlanır. Çoklukla toplum içinde duyduğumuz “bu benim mantığıma uymuyor onun için de yapmak zorunda değilim” cümlesi söylediklerimizle bire bir örtüşmektedir.

Talmud Berahot 54/A’da Tanrı’ya iyi şeylerde olduğu gibi bizim için verdiği olumsuz şeylerde de teşekkür etmek gereği vurgulanır. İşte bunun için de Tsiduk Adin dediğimiz bölüm avellerde okunur. Çünkü mucizeler bardağı elimizde iken (“kos yeşuot esa uvşem Ad... ekra”) beraha söylemek kolaydır. Ancak sıkıntı ve darlıklarda da (“tsara veyagon emtsa uvşem Ad... ekra”)Tanrı’ya olan güven ve bağlılık berahalarla ifade edilmelidir.

Aaron, David ve Avraam Tanrısal yargıyı sükûnetle kabul edebilmişlerdir. Çünkü onlar insan aklının sınırlarına vakıftırlar. Tanrısal kararları yargılama peşinde değildirler. Onlar sükûnet ve alçakgönüllülükle bunu yapabilmişlerdir. İşte bu yüzden Sifra’nın tespiti doğrudur. Tanrısal yargıyı kabullenmek ancak gerçek bir alçakgönüllülük ile mümkündür.