Kavrama zorluğu

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
16 Mart 2011 Çarşamba

Yıldırımspor’da gençlere verilen bir seminerde, kutularca ataş yığılmıştı bir masaya. Görev şuydu. Mümkün olduğu kadar hızlı ataşları birbirine geçirerek bir zincir oluşturmak. Kendinizi düşünün, bir dakikada hadi 20 tane geçirin. Hiç durup mola almadan 18 saat çalışsanız, 22bin taneyi geçiremiyorsunuz…  Güçlü kuvvetli bir kişinin altı milyon ataşı birbirine geçirmesi için gereken süre 300 gün… Hiç durmadan başını kaldırmadan, yemek bile yemeden. Bu etkinliği yaptırdıkları gün ilk defa 6 milyon insanın ne kadar büyük bir sayı olduğunu idrak ediyordu çocuklar. 6 milyon ataşı birbirine geçirmek bile bu kadar büyük bir mesele iken 6 milyon kişinin nasıl öldürüldüğüne dair ilk defa durup dehşete kapılıyorlardı… Ve yorgun elleri pes ediyordu…

Önümüze sunulan bazı çarpıcı haberleri ve bazı çarpıcı rakamları idrak etmekte zorlandığımızı düşünüyorum. Bizden uzakta olan biten ve bize raporu sunulan pek çok veri ile karşılaşıyoruz. Haberlerin büyüklüğüne karşı bir duyarsızlık geliştiriyoruz. Sayıların gerçek anlamını anlamak için hayata dahil olmak gerektiğini düşünüyorum. Örneğin ancak 10 kilo ağırlığında bir koliyi taşıyan kişi günde 300,000 kilo üretim yapan bir fabrikanın lojistik karmaşasını idrak edebilir. Veya bir limana yanaşan ve 2.000 adet Toyota araba getiren gemi sadece oradaki vinçlerde çalışan kişiler için bir mesele iken, bizim için sadece bir müjdedir.

Hayatında Kilyos Gümüşdere sahilinde kendini aşan bir dalganın altında boğuşarak tekrar su yüzeyine çıkmaya dua eden biri sadece 10 metre yüksekliğindeki bir tsunami dalgasının bir şehri nasıl süpürdüğünü ve onun altında yatan insancıkların ne hissettiğini idrak edebilir. Japonya’daki depremi helikopterlerin verdiği görüntüler eşliğinde beynimizde işlemden geçirmeye gayret ediyoruz. Bir yandan alevler ve nükleer sızıntı, bir yandan şehirleri altına alan okyanus suları… Trajedinin büyüklüğünü anlamamız için aslında biraz kavga, yağmalama ve feryatlar görsek yardım ederdi, ama onlar çok asil. Sessizce bu felaketi yaşıyorlar. Bize de idrak etme yetimizi zorlamak düşüyor…

Bu konuyu yazmamın bir sebebi de haber kaynaklarının sürekli verdiği sokak saldırıları, kapkaççılık gibi ve tabi ki genelde düzenli ordu ile sokak gruplarının çatışma haberlerinin artık bünyemizde yarattığı bağışıklık. Dinleye dinleye olağan bir durum haline gelen fiziksel güç kullanan/kullanılanların ruh halini tamamen idrak etmekten vaz geçmiş durumdayız. Geçtiğimiz hafta bir spor salonunda sertifikalı Krav Maga eğitimi alırken aklımdan bunlar geçti. Krav Maga İsrail ordusu savunma kuvvetleri tarafından geliştirilen bir savunma sanatı. Sokakta yakın temas halinde başvurulmak için yaratılmış olan bu teknik, silahli tehditler ya da birden fazla kişi ile baş etme yetisini kazandırmayı hedefliyor. Prensipleri: sakatlıktan kaçınmak, refleksleri geliştirmek, insan vücudunun kolay yaralanan noktalarına müdahale edebilmek ve eldeki materyallari silah olarak kullanabilmek. Dinlerken, hiç bir rahatsızlık duymadığım bu taktikler, sıra uygulamaya gelince beni derinden şaşırttı. Karşımdaki kişinin bana hunharca saldırması karşısında şiddetle karşı koymaya çalışmak bu konuda ilk defa düşünmeme neden oldu. Ve karar verdim, hayatında bir kere bile saldırı yaşamış/ şahit olmuş bir bireyin hayatını tekrar normal idame ettirmesi mümkün değil… Şiddeti toplum kültürü olarak yaşayanların ruh halini durun ve düşünün… Onların artık normal olmadığını anlayın…

Evet, okullarda verilmeye çalışılan etkin öğrenme böyle bir şey. Ama hayat herkese kendince bir etkin öğrenme menüsü sunuyor. Az hasarlı öğrenmeler dilerim…

Not: Bu yazı ile birlikte Şalom Gazetesi’ndeki 2. yılımı doldurdum. Bu hayalimi yaşatan Genel Yayın Yönetmeni’me ve okurlara teşekkürlerimle.