Bu hafta ağımıza takılanlar...

Babam 2.Dünya Savaşı sonunda Bulgaristan’da yaşayan ailesi ile Filistin’e gitmeyip, İstanbul’a gelmeyi tercih etmişti. Tek başına yabancı bir şehre gelen babam, Kuledibi’nde yaşadığı 3 odalı evin 2 odasını kiraya veren, hayatta kimsesi olmayan Neama adında bir kadının evine taşındı. Bu durum babam ile annenin tanışıp nişanlanma kararı alana kadar devam etti. Nişanlandığı gün babam annemin evine içgüvey olarak girdi. Ancak Neama ile bağlantısını asla kesmedi, bakımını üstlenmişti. LİZET ROMİ

İzak BARON Diğer
9 Mart 2011 Çarşamba

MESELA İSRAİL’LE ARASINA MESAFE KOYDU. KOYMASI DA NORMALDİ. BEN BUNU NORMAL, HATTA FAYDALI BULDUM

Sorduğum insanlar biraz şans diyorlar. Ben diyorum ki “Bu adam doğru yolda.” Onu görmek lazım. Toplumun yanında. İlk defa toplumun yanında bir adam çıktı. Bu adam bunu iyi kullanıyor, sağlıklı kullanıyor ve iyi bir imaj veriyor. Bir iki yönden kavgaları oldu. Onlar da kabul edilebilir şeyler. Mesela İsrail’le arasına mesafe koydu. Koyması da normaldi. Ben bunu normal, hatta faydalı buldum. Böylece imajında samimiyet ortaya çıktı. Yani Amerika’nın bir kuyruğu olmadığı görüldü. Aslında o zaten 1 Mart kararında ortaya çıkmıştı. Ama şimdi İsrail’le olan soğukluk da bunu gösteriyor. Türkiye’nin Ortadoğu lideri olması gerçekçi bir durum. Endişe verici katiyen değil. Ortadoğu’da bir model olabilir, hakkıdır. İyi ki böyle bir modelimiz var bugün diyorum.

İshak Alaton

http://aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-28781-turkiye-sivil-demokrasiye-yeni-geciyor.html

İSRAİL BORSALARI DA GERGİNLEŞMEYE BAŞLAR İSE BİZİM PİYASALARIMIZIN TOPARLANMASI GECİKEBİLİR

Ancak bölgede bir borsa ve piyasa var ki olaylardan en az etkilenmiş olan ülke: İsrail. 18 Ocak’taki zirvesinden dünkü kapanış seviyesine göre kaybı sadece yüzde 5.20. Borsasının zirve gördüğü tarihte dolar karşısında 3.53’ten günü kapatan İsrail para birimi Şekel, Ocak sonunda 3.75’e yükselse de dün yeniden 3.6250 seviyesine kadar değer kazanmayı başarmış durumda. Ülkenin ismini kapatıp sadece para birimi ve borsasının grafiklerine bakıldığında Uzak Doğu ya da Latin Amerika veya Doğu Avrupa’daki gelişmekte olan (gelişmiş ülkeler yükseldiğinden ayrıştılar) biri olduğunu rahatlıkla düşünebilirsiniz. Ama İsrail Ortadoğu’da ve yaşanan bunca karmaşanın neredeyse merkezinde. Olayların fiziksel merkezinde olmakla beraber, etki alanının bu kadar dışında kalabilmelerini neye borçlular? İsrail Merkez Bankası’nın başındaki; bizim de yakından tanıdığımız; Stanley Fisher’e mi? Yoksa son yıllarda buldukları doğalgaz rezervleriyle enerji konusunda kendi kendine yeter bir ülke haline gelmelerine mi? Yoksa tüm bu “yeniden yapılandırmanın” nerede başlayıp, nerede biteceğine dair “önsezilerine” mi?

Sebebi her ne olursa olsun, İsrail piyasalarını yan gözle de olsa izlemekte fayda var. Yükseliş trendi kırılmaz ise, bizde yaşanan olumsuz havanın yakın zamanda kaybolacağını düşünmek mümkün. Yok eğer bu trend kırılacak olur, İsrail borsaları da gerginleşmeye başlar ise bizim piyasalarımızın toparlanması gecikebilir.

Ali Ağaoğlu

http://haber.gazetevatan.com/Haber/362320/1/Gundem

HER NE KADAR ERBAKAN YANLILARI, ONUN TUTUMUNUN “ANTİ-SEMİTİK” DEĞİL “ANTİ-SİYONİST” OLDUĞUNDA ISRAR ETSELER DE, ZATEN ARALARINDA ÇOK İNCE BİR ÇİZGİ OLAN BU İKİ KAVRAMIN ERBAKAN’IN SÖYLEMİNDE İYİCE İÇ İÇE GEÇTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM

Filistin davasını İslami hareketin gündemine en esaslı bir şekilde taşıyan lider Erbakan’dır. Aynı Filistin davasının, özellikle Davos olayından sonra AKP hükümetinin dış politikasının temel direklerinden biri haline geldiğini görüyoruz. Benzer bir şekilde Türkiye-İsrail ilişkilerinin son yıllardaki aşağıya doğru seyrinde de Erbakan’ın öğretilerinin bir şekilde etkili olduğunu düşünebiliriz. Bu noktada Erbakan’ın anti-semitik (Yahudi karşıtı) olup olmadığı tartışması yine karşımıza çıkıyor. Erbakan’ın yıllar boyunca dünyadaki tüm adaletsizlikleri esas olarak bir “Siyonist-Mason komplosu” olarak adlandırmış olduğunu biliyoruz. Son yıllarda bu eleştirileri daha da sertleşti ve sistematize oldu. Bunu yaparken geniş ölçüde Adnan Oktar’ın “Harun Yahya” müstearıyla kaleme aldığı kitaplardan yararlanmış olması hayli düşündürücüdür. Her ne kadar Erbakan yanlıları, onun tutumunun “anti-semitik” değil “anti-siyonist” olduğunda ısrar etseler de, zaten aralarında çok ince bir çizgi olan bu iki kavramın Erbakan’ın söyleminde iyice iç içe geçtiğini düşünüyorum. Bu bağlamda Başbakan Erdoğan ve kurmaylarının, Erbakan’ın aksine, eleştirilerini İsrail devletinin halihazırdaki yöneticilerine yöneltmeye azami özen göstermekte olduğunu vurgulamalıyız.

Ruşen Çakır

http://haber.gazetevatan.com/hayalleri-iktidarda/362549/1/Gundem

İSRAİL DÜŞMANLIĞININ GÜNÜMÜZ İSYANLARIYLA ALAKASI YOK

İsrail düşmanlığının günümüz isyanlarıyla alakası yok. Fakat her zaman zalimlerin işine yaradı. Avrupa’nın buna şaşırmaya hiç hakkı yok. Nazilerin antisemit komplo teorilerini zavallı göçmenlere ırkçılık beslemekten çok iktidarı ele geçirmek için yaptıkları bir komplo teorisi olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kendi halklarının hürriyetlerini kısıtlamak isteyen faşist rejimler bu silahı hep kullandılar.

Rusya’daki çürümüş çarlık rejiminin aşırı sağının sahtekârlık şaheseri Siyon Protokolleri 1903’te yayınlandı. Bu kitap, demokrasi ve insan haklarının Yahudilerin saf insanları yönetmek için kullandıkları bir paravan olduğunu iddia ediyordu. Bundan korunma yolu ise Çar’a mutlak itaat etmekti.

Suriye’deki Baas partisi, Suudi Arabistan Krallığı, Hamas ve Kaddafi bu kitabı ellerinden geldiği kadar desteklediler. Ahlaksız seçkinler demokrasiyi bir yalan olarak gösterip kendi iktidarlarını doğrulayacak bir yalanı neden desteklemesinler ki. İsyanlardan hemen önce Kaddafi eski Avrupa diktatörlerine yakışacak bir hamle yaptı: Libya halkının öfkesini başka tarafa yöneltmek için Filistinde İsraile karşı genel bir ayaklanma çağrısı yaptı. Bunun gerekli olup olmadığı tartışılabilir. Fakat Libyalılara herhangi bir faydası olmıyacağı tartışılamaz.

Nick Cohen

http://www.hasturktv.com/dunyada_bugun/1723.htm

KAMUOYUNUN GAZZE FİLOSU OLAYINI MÜSLÜMAN TÜRKLERİN ÖLDÜRÜLMESİ OLARAK GÖRMESİ VE TÜRKİYELİ YAHUDİLERE HANGİ TARAFTA OLDUKLARINI SORMAYA BAŞLAMASI ŞAŞIRTICI DEĞİL

Türkiye’deki Yahudi cemaatiyse, Müslüman bir ülkede kalan pek az azınlıktan biri. Türkiyeli Yahudi akademisyen Rıfat Bali, bu azınlığın geleceğinden kuşkulu. Son yıllarda cemaatin, İslamcıların ve milliyetçilerin sözlü saldırılarının hedefi haline geldiğini söylüyor. Bali, İsrail karşıtı hissiyatın yaygın ve antisemitizmin çoktandır var olduğu bir ülkede yazıyor, bu nedenle kamuoyunun Gazze filosu olayını Müslüman Türklerin öldürülmesi olarak görmesi ve Türkiyeli Yahudilere hangi tarafta olduklarını sormaya başlaması şaşırtıcı değil. Son tahlilde Erdoğan, müphem tutumunu sürdürebilir. Ancak temelde Türkiye, bir dünya gücü değil. Kendisini ilelebet ait olduğu ligin üzerinde gösteremez. Özünde Türkiye, ekonomik olarak ileri olmayan ortamda bölgesel bir güç. Hane başına yıllık gelirinin İsrail’in üçte biri olduğuna bakıldığında bu daha da açık hale geliyor.

MANFRED GERSTENFELD

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&Date=05.03.2011&ArticleID=1041926&CategoryID=132

KONAN VERGİYİ ÖDEYEMEYENLERİN AŞKALE’YE SÜRGÜNÜ TÜRKİYE’NİN YAHUDİ MESELESİNDE MALUM ÜLKELER KATEGORİSİNE SOKULMASINA NEDEN OLMUŞTUR VE HİÇ ŞÜPHESİZ CUMHURİYETİN KURUCU PARTİSİ İÇİN HEM YURTTA HEM DÜNYADA UZUN YILAR DEVAM EDECEK KÖTÜ BİR İNTİBA GETİRDİ

Varlık Vergisi olağanüstü savaş vergisiydi. Mali adalet beklenemez, bir zaruret sonucuydu. Uygulamada, yerel komisyonlarda rüşvet mekanizması, kayırmalar ve maliye bürokrasisinin bazı mükellefe yönelik şahsi kiniyle trajik boyutlara ulaştı. Konan vergiyi ödeyemeyenlerin Aşkale’ye sürgünü Türkiye’nin Yahudi meselesinde malum ülkeler kategorisine sokulmasına neden olmuştur ve hiç şüphesiz cumhuriyetin kurucu partisi için hem yurtta hem dünyada uzun yılar devam edecek kötü bir intiba getirdi.

Aslında “Bizim sayemizde varsınız, neyiniz varsa çıkarın” zihniyeti yeterince dehşet vericidir. Vergiden zarar gören taşra zenginlerinin sayısı bugün bile tespit edilmiş değildir. Cahit Kayra’nın bu olayı daha evvelki sorumlu maliyeci İstanbul defterdarı Faik Ökte gibi kolay yoldan değil, olayın hemen hemen kıyısında ama etkin bir genç müfettiş olarak gözlemlemesini ve bu görevi dolayısıyla tuttuğu notları bugün de çok yararlı bir biçimde yorumlayarak önümüze koymasını hayranlıkla izledim. Bizde maliye, hariciye ve mülkiye bürokrasisinde yetkili yerlerde bulunanların örnek almaları gereken bir eserdir. Varlık Vergisi uygulamasının yanlış yorumlarla değerlendirilmeden önce bir de bu kaynaktan incelenmesini tavsiye ederim.

İlber Ortaylı

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1360504&AuthorID=104&b=Varlik Vergisine yeniden bakin&a=Ilber Ortayli&KategoriID=26

Netten okuyun /tıklayın

I LOVE BÜYÜKANNEM

Büyükanne, aile ve gelenek, şefkat, sevgi gibi değerlerin sembolüdür.

Onur duyduğumuz bu kıymetli varlıklara bize verdikleri sevgi ve günlük hayatımızdaki varlıklarından dolayı teşekkür etmek için güzel bir fırsat bu.

Bu hafta boynuma bir kolye astım. Basit bir altın zincirin ucundan sarkan incecik bir halka. Ama anısı öyle ağır bir halka ki :-))

İçinde Haim 1924 yazılmış. Haim büyükbabamın adı. Halka da anneannemin alyansı.

Bir tesadüf eseri 15 yıl sonra ortaya çıktı. Annemin evini boşaltırken küçük bir teneke şekerleme kutusunun içinden çıktı. Oraya nasıl girmiş meçhul. Bana sorarsanız onu orada bulmak bir mucize.

Lizet Romi

http://www.metropoliq.com/yazi.asp?id=122

İstanbul'un Plajları – ROZ KOHEN

http://www.kanalkultur.com/kks/yazarlar/roz-kohen/2517-roz-kohen-istanbulun-plajlari.html

Bir zamanlar çocuktuk...- Nina Bencoya

http://nina.bencoya.com/158/bir-zamanlar-cocuktuk/

İsrail’in Unutulan Meşruiyeti - Canada Free Press / BARRY SHAW

http://www.hasturktv.com/carpitmalar_ve_gercekler/1726.htm

Arşivlerden

Umut insanları uyandıran bir rüyadır. Asla vazgeçmeyelim! – LİZET ROMİ

Neama o aksam Hilton’a gitti. Kuledibi’ndeki 70 yaşındaki yaşlı nene, Külkedisi misali beyaz atlı prensin kolunda salona girdi ve akşam yemeğini yedi.

Ertesi gün Felix babamla görüştü. “Bugüne kadar sen vazifeni yaptın, Neama bundan sonra benim sorumluluğum altında, hiçbir şeyi eksik olmayacak, her şeyini fazlası ile ben karşılayacağım” dedi.

http://www.metropoliq.com/yazi.asp?id=73

67. Yılında Bir Varlık Vergisi Öyküsü

Karıcığım,

(...) Gözlük istemiyorum. Çok tasarruflu olmamız lazım, Isac (Izy) bana 50 lira, bir şişe de kolonya getirsin. Çevremizdeki insanların çektikleri acıları tahmin edebiliyorum. Bu tür zamanlara tanık olmak gerçekten de kolay iş değil.

Tanrı’ya güvenmeli ve sabretmeliyiz. Her şey yoluna girecek. Asıl mesele hükümetin masum olduğumuzu anlayıp, bizleri salıvermesi. Eğer bu gerçekleşirse, zengin olup olmamak mesele değil. Lüksten uzakta, tek göz bir evde bile yaşayabilir insan. Önemli olan birlikteliğimizin zarar görmemesi. Tanrı’nın da yardımıyla, birbirimize karşı duyduğumuz hislerimiz ve aşkımız hiç tükenmeyecek. Biliyorsun, hazine değerindeki iki küçük kızımızın varlığıyla sevgimiz taçlandı. Kızlarımın dilinden bana yazdığın satırları okuyunca, bilhassa da en küçüğünün, kalbim parçalanıyor. Mektuplarını büyük bir heyecanla okumaya başlıyor, büyük bir çöküntüyle bitiriyorum. Her okuduğumda göz yaşlarına boğulmamak için kendimi zor tutuyorum.

Neden bu kadar umutsuzsun? Yakın bir gelecekte salıverileceğimizi; seni kollarıma alacağım, kalbime bastıracağım günü de düşünebilirsin. Her zaman iyimser olmakta fayda var. O gün gelecek ve biz çocuklarımızla birlikte sonsuz bir mutluluk içinde yaşamaya başlayacağız. Beni evden almalarının ardından tekrar karşılaştığımız günü hatırlasana. İşte tıpkı o zamanki kadar sevineceğiz o gün de.

http://www.turkavenue.com/gundem/turkiye/675-varlik-vergisi-utanci-.html

Varlık Vergisinin İzmir uygulaması (1) - SAİT ÇETİNOĞLU

http://nina.bencoya.com/162/varlik-vergisinin-izmir-uygulamasi-1-sait-cetinoglu/