Dağ Başındaki Çobanlar Suyun Başını Tutan Kızlar

Önceki yazımızda semavi dinler tarihindeki ilk çoban olan Evel’in, ilk çiftçi Kayin tarafından öldürüldüğünü ve Kayin’in, gelecekteki çobanların atası olduğunu öğrenmiştik. Şimdi tarihte hızla ilerleyelim ve hangi çobanlara rastlayacağımıza bir bakalım

Estreya SEVAL VALİ Kavram
2 Mart 2011 Çarşamba

Yazı dizimizin birincisine konu olan Evel’den sonraki çobanı bulmak için Bereşit Kitabı’nın yapraklarını çeviriyor ve çoban sözcüğüne bir daha ancak atamız Avraam’ı konu alan bölümlerde rastlıyoruz.

Avraam ile yeğeni Lot, büyük davar sürülerine sahip olmakla birlikte, sürülerini kendileri gütmeyip, çobanlar çalıştırmaktadırlar. Hatta aynı toprakları paylaşan amca ile yeğenin birbirlerinden ayrılma nedeni, çobanları arasında çıkan sürtüşmelerdir (Bereşit 13:7-11) “çünkü insanlar birbirleri ile geçinemedikleri takdirde, en geniş yerler bile onlara dar gelir.”

Bu arada Avraam’ın Beer Şeva’da bazı kuyular kazdığını öğreniyoruz (Bereşit 21:30-31). Peki, kuyu olur da suyun başını tutan kız olmaz mı?

Atamız Yitshak’ın evlenme zamanı geldiğinde Avraam, hizmetkârı Eliezer’i oğluna ‘uygun’ bir eş bulması için doğduğu topraklara gönderir. Burada hemen bir parantez açalım: Eliezer ne anlama gelir, biliyor musunuz? Tanrı yardımcımdır. Yine özel isim olarak kullanılan Ezer ise yardımcı demektir.

Eliezer, efendisinin ailesinin yaşadığı şehre varınca, şöyle der: “İşte, ben bu pınarın başında duruyorum ve şehir halkının kızları su çekmek için çıkıyorlar. Eğer kendisine ‘testini biraz eğ de içeyim’ dediğim bir kız ‘iç; develerini de sulayayım’ derse, kulun Yitshak için belirlediğin kız, o olacak.” (Bereşit 24:13-14).

Eliezer konuşmasını daha tamamlamamıştır ki, anamız Rivka’yı tam umduğu gibi (çünkü duası kabul olunmuştur) kuyu başında bulur ve testisinden ‘su yudumlamak’ için izin ister. Avraam’ın ailesinden olan ve dolayısıyla karakter özelliklerini ondan alan Rivka (büyükbabası Nahor, Avraam’ın erkek kardeşi, büyükannesi Milka ise Sara’nın kızkardeşidir), sadece Eliezer’e su içirmekle kalmaz, hizmetkâr daha develerden söz bile edemeden, onlar için de su çekmeye koyulur. 

Etkili ilişkilere sahip ve varlıklı bir kişi olan Avraam’ın tek koşulu, genç kızın o anda yaşamakta oldukları Kenaan ülkesinden değil de, kendi doğduğu topraklardan olmasıdır. Neden mi? Kenaanlılar putperest oldukları için mi? Hayır, çünkü Avraam’ın Haran’daki ailesi de putlara tapardı. Puta tapma, entelektüel bir sapmadır ve tedavi edilebilir; ancak ahlâksızlık ve kibir, insanın tüm doğasını etkiler (Rabi Samson Raphael Hirsch). 

Ya Eliezer’in ‘uygun’ bir gelin için belirlediği kriterlere ne demeli? Güzellik, mal, mülk, para, pul, lâfı bile edilmeyen konular. Tora’ya geri dönelim: “(Rivka) Pınara doğru indi, testisini doldurdu ve yukarı çıktı” (Bereşit 24:16). Eliezer’in istediği, gelin adayının diğerler kızlarla dedikodu yapmadan, vakit kaybetmeden işini gören, merhametli bir kız olmasıydı.

Eliezer’in “pınarın başında” sözleri ise, genç kızın evinin dışında nasıl davrandığı açısından önemlidir; ailesinin emir ve beklentilerinden uzakta olması, karakterini tüm doğallığı ile ortaya koymasını sağlayacaktır.

Düşünecek olursak, Rivka’nın develer için su çekmesi aslında çok zahmetli bir iştir ve o, bu işi koşarak yapmıştır. (Bereşit 24:20). Rabi Hirsch’e göre, Eliezer’in yanındaki on deve için en az 530 litre su gerekmektedir (şöyle düşünün: koca damacana, sadece 20 litre su içerir). Midraş’a göre Rivka’nın erdemi o kadar büyüktür ki, kuyu başına geldiğinde onun için bir mucize gerçekleşmiştir.

Eliezer’in planı kusursuz bir şekilde işledi; Rivka’nın ailesi ile görüştükten sonra, genç kızı yanına alarak efendisine götürdü. Rivka gözlerini kaldırıp Yitshak’ı gördüğünde, devenin üstünden düştü (Bereşit 24:64). Gerçekten düştü mü? Yitshak’ın heybetli görüntüsü soluğunu mu kesti? Bu kadar romantik olmaya gerek yok. Yorumlara göre bu pasukta kastedilen, Rivka’nın tevazu göstererek devenin bir yanına doğru eğildiği (Raşi), sadece başını eğdiği (Sforno) ya da aceleyle deveden inerek vakur bir şekilde durduğu, ardından da yüzünü peçeyle örttüğüdür (bu son nokta Bereşit 24:65’te belirtilmektedir). 

Aklımıza belki şöyle bir soru takılabilir: Yitshak evleneceği kızı almaya neden kendi gitmedi? Sorumuzun yanıtını Tora’da kolaylıkla bulabiliriz. “Avraam ona (Eliezer’e) ‘Bu konuda çok dikkatli ol! Oğlumu sakın oraya geri götürme!’ dedi... ‘Oğlumu hiçbir şekilde oraya geri götürmeyeceksin!’” (Bereşit 24:6-8’den bölümler). Daha açık bir ifade ile, Tanrı, Yitshak’ın Kenaan’dan ayrılmasını istememektedir. Gerçekten de Yitshak, ömrünü yollarda geçirmiş olan babası Avraam’ın aksine, Kenaan’dan neredeyse hiç çıkmamıştır.

Kuyu konusuna geri dönelim mi? Çobanlarla başrolü paylaşanlar, suyun başını tutan kızlar, ne de olsa. Tora’yı tekrar açıyoruz ve iki bölüm ileride, şu dizelere rastlıyoruz: “Yitshak, babası Avraam’ın günlerinde kazılmış olan ve Peliştilerin, Avraam’ın ölümünden sonra tıkadığı su kuyularını tekrar kazdı” (Bereşit 26:18). Sonraki pasuklarda Yitshak’ın en az üç kuyu daha kazdığını öğreniyoruz.

Kuyu meselesi neden bu kadar önemli? Çünkü kuyular, insanoğlunun bencil, kibirli ve maddiyatçı doğasının altında gizlenen ruhani zenginliği simgeler. Tüm insanlığın manevi babası olan Avraam, evlâtlarına istedikleri takdirde neleri başarabileceğini göstermiş, bunu da “maddiyatın altında gizlenen tinsellik arayışını” temsil eden kuyuları kazarak öğretmiştir. Avraam kuyuları hesed (sevecen iyilik) ile kazmıştır. Başka bir deyişle, tinselliğe hesed ile ulaşmıştır. Peliştilerin onun açtığı kuyuları tıkama nedeni, öğretilerine karşı çıkmalarıdır. Bu işi onun ölümünden sonra yapmaları ise, oğlu Yitshak’a yeterince saygı duymamalarındandır. Ancak Yitshak ısrarla babasının yolundan gitmeyi sürdürmüş ve kendisi ile özdeşleşen gevura (sert adalet) özelliğini sergilemiştir.

Tora’da karşılaşacağımız bir sonraki çoban kim dersiniz? Yaakov tabii. Peki, ikiz kardeşi ve aynı zamanda ağabeyi olan Esav’dan farkı neydi? Bu konuyu bir sonraki yazımızda ele alacağız.

Devam edecek...