Kusursuz

Avram VENTURA Köşe Yazısı
15 Aralık 2010 Çarşamba

Kimi kitaplar vardır, göz açıp kapayıncaya değin elimden akıp gider. Konusuyla, anlatımıyla, yazarın dile gösterdiği özenle öyle bir içine çeker ki, onu bitirmeden bırakamam. Kimi de, okuduğum ilk birkaç sayfayla beni kendinden soğutur. Ya kullanılan sözcükler gözüme batar, ya ağdalı bir anlatım keyfimi kaçırtır ya da doğal olmayan, yanlış bir kurgulama yalnız o kitaptan değil, yazarından da uzak kalmam için yeterli olur. Kitabın oylumuna göre okumam için ayırmam gereken süre bir yana, kusurlarına odaklandığım anda, iş artık keyif olmaktan çıkar, sıkıntıya dönüşür.

Her ne kadar kitaptan yola çıkıp yazın alanından söz ediyorsak da, aslında bu sözler, tüm sanat yapıtları için geçerlidir! Daha özlü olarak dile getirecek olursak: Başarılı olmak için, yaptığımız her işte, mutlaka ayrıntılar üzerinde yoğunlaşKuşku yok ki, eleştirel gözle baktığımız her yapıtta mutlaka bir ya da birçok kusur bulabiliriz. Önemli olan, bu kusurların yapıtın bütününü ne denli etkilediğidir. Aslında bir sanatçıyı diğerlerinden ayıran, onu gerçek sanatçı yapan ayrıntılara verdiği değer üzerinden de anlaşılabilir.

Büyük Rus ressamı Brullof öğrencilerinden birinin çalışmalarını incelerken üzerinde küçük bir düzeltme yapmış. Öğrenci, bu düzeltmeyle büsbütün değişen resme büyük bir beğeniyle bakmış, sonra da,

- Siz bir noktaya dokundunuz, eser bir anda ne kadar da değişti, demiş. Brullof bunun üzerine şu yanıtı vermiş:

-Sanat, o küçük noktanın konduğu yerde başlar!

Bir küçük nokta, bir ses, bir çizgi, bir renk, bir fırça dokunuşu... Biricik amacı güzellik olan sanatın gizi, bu önemsiz görünen, belki de bu eğitimi almamış olanların dışında, kimsenin göremeyeceği ayrıntılarda gizlidir.

18. yy. ünlü İngiliz ressamı Sir Joshua Reynolds, yetenek bir yana, bir yapıtta kusursuzluğu sağlayan şeyin yalnızca sürekli bir çalışma olduğunu söyler. Nitekim bir mektubunda bu düşüncelerini şöyle dile getirir:

“Resimde, daha doğrusu sanatın diğer tüm dallarında, kim kusursuz bir iş yapmak isterse, yataktan kalktığı andan başlayarak, yatıncaya kadar zihnini o bir tek nokta üzerinde yoğunlaştırmalıdır.”

Zamanın varsıllarından biri, ünlü İtalyan ressam Domenichino’ya bir resim siparişi vermiş. Aradan uzun bir zaman geçmiş ve daha çalışmaya başlamadığı için yakınması üzerine ressam,

-Ben hiç durmadan onu içimde resmediyorum, demiş.

Çalışma her zaman odada bir masa başında ya da bir atölyede olmuyor. Sanatçı bu mekânlarda yerini alıncaya kadar, kim bilir kaç kez, gece-gündüz yapıtını kafasında kurgulamakta, ondan sonraki çalışmalarıyla da onu tamamlamaktadır.

Kısaca şunu söyleyebiliriz:

Kusursuz olarak gördüğümüz her şeyin harcında, mutlaka alın teri vardır!