Paraşütten gelinlik

Ela CENUDİOĞLU Dünya
24 Kasım 2010 Çarşamba

Lilly Friedman 60 yıl önce evlenirken giydiği elbiseyi kimin tasarladığını ve diktiğini bir türlü hatırlayamıyor. Fakat yedi torun sahibi biri olarak, nişanlısı Ludwig’e hep beyaz bir elbise içinde evlenmek istediğini söylediğini ve Ludwig’in bu görevin kendisine verildiğini anladığı anı gayet iyi hatırlıyor. Açlığı, hastalığı ve işkenceyi atlatan 21 yaşındaki bir genç için bu farklı türde bir meydan okumaydı. İnsanların sırtlarındaki elbise için minnettar oldukları Bergen Belsen Toplama Kampı’nda böyle bir elbiseyi nasıl bulacaktı?

Kader, Ludwig’in karşısına çalıştığı yemek dağıtım merkezine gelen Alman bir pilotu çıkardı. Alman pilot çok değerli paraşütünü birkaç paket sigara ve kahve çekirdekleri karşılığında vermeyi kabul etti. İki hafta boyunca terzi Miriam paraşütü çok güzel bir elbise şeklinde dikti ve arta kalan kumaşla da damat için elbiseyle uyumlu bir gömlek hazırladı. Beyaz bir gelinlik kampların sürreal ortamında anlamsız bir istek gibi görünebilirdi; ancak Lilly için elbise, bir zamanlar ailesiyle birlikte sahip oldukları normal ve masum hayatı sembolize ediyordu.

Lilly ve kardeşleri Çekoslovakya’nın küçük bir kasabası olan Zarica’da Tevrat kurallarına uyulan bir evde yetiştirilmişlerdi. Babası genç yeşiva öğrencileri tarafından çok seviliyor ve saygı görüyordu. O ve iki oğlu Auschwitz’e varır varmaz öldürülmek üzere seçilmişlerdi. Lilly ve kız kardeşleri için ise burası, Plashof, Neustadt, Gross Rosen ve son olarak Bergen Belsen’ı kapsayan zulüm dolu yolculuklarının başlangıcıydı.

Dört yüz kişi 27 Ocak 1946’da Lilly ve Ludwig’in düğününe katılmak için Celle kasabasına kadar karda 15 mil yürüdü. Zarar gören ve kötüye kullanılan kasabanın sinagogu elde bulunan tüm malzemelerle yenilenmişti. İngiltere’den bir Sefer Tora geldiğinde eski bir mutfak dolabını geçici bir Aron Kodeş’e çevirdiler.

“Kız kardeşlerim ve ben her şeyimizi kaybettik- anne babalarımızı, iki erkek kardeşimizi, evimizi. Bizim için en önemli şey yeni bir ev inşa etmekti.” Altı ay sonra Lilly’nin kardeşi Ilona, Max Traeger ile evlendiğinde de aynı elbiseyi giydi. Ondan sonra da kuzen Rosie… Daha kaç gelin Lilly’nin elbisesini giydi diye sorulduğunda Lilly “17’den sonra saymayı bıraktım” diye cevap verir. Kampların dünyadaki en çok evlilik oranına sahip olmasıyla birlikte Lilly’nin gelinliği de çok revaçtaydı.

Lilly Friedman’ın gelinliği şu an Bergen Belsen’de bulunan müzede. Müze 28 Ekim 2007’de kapılarını açtı. Alman hükümeti Lilly’yi ve kız kardeşlerini büyük açılış için davet etti. Önce istemediler, fakat en sonunda Hanover’a çocukları ve torunlarıyla paraşütten yapılan gelinliğin yer aldığı olağandışı sergiyi görmeye birlikte gittiler. Celle’deki düğünün hikâyelerine aşina olan Lilly’nin ailesi sinagogu ziyaret etmek için çok heveslendiler. Binayı tamamen yenilenmiş ve modernize edilmiş buldular. Ancak içeri girdiklerinde mutfak dolabından yapılan Aron Kodeş’in dokunulmadan muhafaza edildiğini görünce çok şaşırdılar ve duygulandılar. Bu savaştan sağ kalanların derin sadakatinin bir göstergesiydi.  Lilly’nin dediğine göre “çok duygusal bir geziydi, çok ağladık.”

Auschwitz’i, bir ölüm yürüyüşünü ve Bergen Belsen’i atlatan üç Lax kardeş- Lilly, IIona ve Eva her zaman birbirlerine yakın kaldılar ve bugün Brooklyn’de birbirlerine yürüme mesafesinde yaşıyorlar. Daha ergenlik çağındayken, canavarca bir ölüm makinesinden kurtulmayı başardılar, sonra çocukları, torunları ve torunlarının çocukları oldu ve son olarak kendilerini yok etmek için ant içmiş bir ülke tarafından onurlandırıldılar. Genç gelinler olarak hupa’nın altında durdular ve atalarının yüzyıllardır söyledikleri duaları tekrarladılar. Bunu yaparak ölenleri ve onların mirasını onurlandırmayı seçtiler.

 

The Wedding Gown That Made History http://www.jewishpress.com/pageroute.do/37658