Bu hafta ağımıza takılanlar

İsrail’in imajı değişmiş olabilir ama ilişkileri aynı. Durum kilitlenmiş durumda, Arap dünyasının bu kilidi aşma kapasitesi yok. ABD de bunu yapacak gibi görünmüyor. Yani aynı çatışma durumu geçerli. Sadece Filistinliler ve İsrailliler arasında değil, bütün Arap ve Batı dünyası arasında hınç/kin yaratan çatışma. Batı, İsrail’in müttefiki görünüyor. Ben bir irade ortaya konursa, Arap ve Yahudi toplumlarının barış içinde yaşamalarını sağlayacak bir çözüm bulunabileceğine inanıyorum. AMİN MAALOUF

İzak BARON Diğer
10 Kasım 2010 Çarşamba

Güncel

CUMHURBAŞKANI, “BİZİM, İSRAİL HALKI VE YAHUDİLER İLE BİR DERDİMİZ YOK” DEMEK İSTİYOR

Gelelim havra ziyaretinin sebeplerine... Bu sebeplerin en önemlisi gergin devam eden Türkiye-İsrail ilişkileri olabilir bence. Gördüğüm kadarıyla Cumhurbaşkanı, bu gerginlikten rahatsız. İsrail ile yaşanan sürecin zararlı olduğunu ve iki ülke halklarının birbirinden uzaklaşmaması gerektiğini düşünüyor. O nedenle 'Bizim, İsrail halkı ve Yahudiler ile bir derdimiz yok' demek istiyor.

Gerginlikler ve kavgalardan yaka silktiğimiz şu günlerde birbirinden cesur ve iyi niyetli adımlar atan Cumhurbaşkanı'nın çabaları gündeme kurban edilmemeli. Bu yazıyı o nedenle yazdım. Tabuları yıkmaktan çekinmeyen, herkese 'bizdensin' diyen bu anlayışı hatırlamak ve alkışlamak için!

Nagehan Alçı

http://www.aksam.com.tr/2010/11/06/yazar/19385/nagehan_alci/havrada_bir_cumhurbaskani.html

İSRAİL BİR YANDAN FİLİSTİNLİLER YAHUDİ KİMLİĞİNİ TANISIN DİYE UĞRAŞIRKEN, DİĞER YANDAN KENDİ İÇİNDE BİR ÇİFTE KİMLİK OLUŞTURUYOR

Epey bir gecikmeyle de olsa, Güney Afrika’nın Grup Bölgeleri Yasası şimdi İsrail kanunlarına kopyalanıyor. İlgili bir komitenin itiraz ettiği küçük cemaatlerde, bir birey toprak satın alamayacak, ev inşa edemeyecek, daire kiralayamayacak. Arap Azınlığının Hakları Yasal Merkezi Adalah’a göre, bu yasa İsrail’deki cemaatlerin yüzde 68,3’ünü ‘kirlenmekten koruyacak’. Başta büyük şehirliler olmak üzere geri kalan cemaatlerse gönüllü apartheid’la yetinecek. Ama tıpkı Güney Afrika’daki gibi, şehirlere de uygun çözümlerin bulunacağı günler gelecek. Mesela ev sahibi komitelerine, bir binada kimin daire satın alıp kiralayabileceğine karar verme yetkisi verilecek. Tabii bu arada ispiyonculuğu teşvik eden bir yasa kabul edilmiş olacak.

İsrail bir yandan Filistinliler Yahudi kimliğini tanısın diye uğraşırken, diğer yandan kendi içinde bir çifte kimlik oluşturuyor. Yahudi çoğunluğun özerkliğine koruma sağlarken, Arap azınlığın özerkliğinin derinleşmesi önleniyor. İsrail Arap özerkliğinin sınırlarını çiziyor ve apartheid yasalarıyla Arap azınlığa daha az hakka sahip oldukları bir enklav* statüsü veriyor. Bu arada, ana enklavdan kovulduğu için, uluslararası alanda bu benzersiz statüsüne tanınma talep edebilecek bir kültürel-etnik bölge yaratmış oluyor.  (*Sadece bir ülkeyle sınırı olan, il ölçeğinde bir ülke)

Zvi Barel

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date=02.11.2010&ArticleID=1026867

PRESTİJLE İLGİLİ MESELELERE TUTUNULMASI NEDENİYLE ÜLKEYE VERİLEN ZARAR BUNDAN ÇOK DAHA CİDDİ BOYUTTA

Nihayetinde, filoya düzenlenen operasyon İsrail’de de tam bir başarı olarak görülmüyor. Dahası, filoyu durdurma kararı tam aksi yönde sonuç verdi. İsrail uluslararası baskı altında Gazze üzerindeki ablukayı yumuşatmak zorunda kaldı.

İsrail’in, resmi bir özür dilemese bile, Türk sivillerin ölümü nedeniyle pişmanlık beyan etmesi ve ölenlerin ailelerine sembolik bir tazminat ödemesi felaket getirmeyecektir. Prestijle ilgili meselelere tutunulması nedeniyle ülkeye verilen zarar bundan çok daha ciddi boyutta.

Haaretz, başyazı, 2 Kasım 2010

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date=03.11.2010&ArticleID=1027098

İSRAİL’LE KÖTÜLEŞEN İLİŞKİLER, TÜRKİYE’NİN NÜFUZUNU ARTIRMAKTAN ZİYADE AZALTIR

Erdoğan ve AKP’nin, Türkiye’nin İsrail’le ittifakından kaçınma sebepleri açık değil. Bu tavrı sadece ‘popülizm’ diye nitelemek kolay olurdu. Sonuçta Ortadoğu’da oy toplamak için İsrail’i eleştirmekten daha kolay yol var mı? Fakat bu izahat neden-sonuç ilişkisi açısından kafa karıştırıcı. Türkiye’de İsrail’le yakın ilişkilere yönelik kamuoyu desteği her zaman düşük değildi ve önceki hükümetler ittifakı ulusal çıkar meselesi olarak başarıyla savunabilmişti. Ankara’nın İsrail’e son dönemdeki düşmanca yaklaşımı popülizmden ziyade, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ‘stratejik derinlik’ kavramının bir sonucu. ‘Stratejik derinlik’ Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırmak, İran ve Suriye gibi Ortadoğu devletleriyle yakın ilişkiler kurmak anlamına geliyor.

Fakat İsrail’le kötüleşen ilişkiler, Türkiye’nin nüfuzunu artırmaktan ziyade azaltır. İsrail-Hamas ihtilafının öncesinde, Türkiye hem İsrail’in hem de Arap komşularının güveninden besleniyordu; bunun bölge devletleri arasında başka bir örneği de yoktu.

Michael Singh

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date=&ArticleID=1027934

YERYÜZÜNDE HAKİMİYETİ ELE GEÇİRİP, İNSANLIĞI ’BELİRSİZ BİR GELECEĞE’ DOĞRU SÜRÜKLEYEN SİYONİSTLER, ’YENİ DÜNYA DÜZENİ’ ADINI VERDİKLERİ NİHAİ HEDEFLERİNE HIZLA İLERLİYORLAR

Yeryüzünde hakimiyeti ele geçirip, insanlığı ’belirsiz bir geleceğe’ doğru sürükleyen Siyonistler, ’Yeni Dünya Düzeni’ adını verdikleri nihai hedeflerine hızla ilerliyorlar.

Önlerine çıkan herkesi ve her şeyi, perde arkasından yönettikleri ’vakıflar’ ve ’cemiyetler’ aracılığı ile satın alıyorlar.

Teslim olmayanları, ’suikastlar’ düzenleyerek, ’kaoslar’ yaratarak, ’savaşlar’ çıkartarak, ’iletişim araçları’ aracılığıyla etkisizleştirerek yok etmeye çalışıyorlar.

Dünyadaki bütün petrol rezervlerini kontrol altında tutuyorlar, hakim olmadıkları bölgelerde petrol çıkartılmasını engelliyorlar.

Kendilerine hizmet etmeyen ’iktidarlara’ ve ’sermayeye’ asla fırsat tanımıyorlar.

Yeryüzünde sahneye konan bütün ’terör faaliyetlerinin’ arkasında onlar var.

İnsanlığın başına musallat olan ’faşizm’de ’komünizm’de onların eseri.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin, ’İslam’da reform’ alışmalarının, ’Ilımlı İslam’ teorilerinin ve ’Türkiyelilik’ söylemlerin izini takip edin, hiç şüpheniz olmasın, yine onları karşınızda göreceksiniz.

İsrafil Kumbasar

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=15535

İSRAİL’İ YOLA GETİRMEK TÜRKİYE’NİN İŞİ Mİ?

İsrail özür dileyecek mi? Hükümet bu ülke ile ilişkileri germeye devam edecek mi? Bu ülke ile husûmetin sürdürülmesinin bize ve komşularımıza ne gibi bir yararı olacak? İki ülke arasındaki ilişkinin bir sonraki aşamasında neler olacak?

Bunları zaman gösterecek. Ancak görünen o ki; İsrail asla özür dilemeyecek. Tıpkı işgal ettiği topraklardaki yeni yerleşim inşasını durdurmayacağı gibi. Varlığının Amerika’nın gücüne ve maalesef Müslüman ülkelerin birlik olamamasına bağlı olduğunu fark etmeyecek. Ortadoğu üzerindeki emperyalist ideallerini gerçekleştirmek için, terörü desteklemek, ülkelerin içini karıştırmak, hatta bölgede savaş çıkarmak dahil hiçbir gözü karalıktan kaçınmayacak.

Peki, İsrail’i yola getirmek Türkiye’nin işi mi? Sürekli düşmanlık ya da sürekli dostluk üzerine dış politika inşa etmek mümkün müdür? Dış politika her an dengesi değişebilen, konjonktüre bağlı bir siyaset değil midir?

Bu soruları aklıselim ile cevaplamak ve mutlak düşmanlar edinmekten kaçınmak gerektiği kanaatindeyiz. Her fırsatta İsrail aleyhine konuşmak yerine, uluslararası kamuoyunun dikkatini Filistin’in ve özellikle de Gazze’nin durumuna çekecek çabalarımızı yoğunlaştırmamız daha yararlı olacaktır.

H. İbrahim Can

http://www.yeniasya.com.tr/2010/11/04/yazarlar/hic.htm

İSRAİL UZUN SÜREDİR KENDİSİ İÇİN NEYİN İYİ OLDUĞUNU BİLMİYOR

İran’ı zayıflatmak ve yol açtığı tehlikeleri kısmen ortadan kaldırmak isteyenlerse daha farklı davranmalı. Bu tehdidi iki veya üç yıldan uzun süre yok etmenin tek yolu var: Barış. Şöyle ‘gerçekdışı’ bir senaryo tahayyül edilebilir: İsrail, Suriye’ye yanıt verir ve barış imzalar. İran bir stratejik müttefikini, Suriye’yi kaybeder. Bir diğer stratejik müttefik, Türkiye, İsrail’e geri döner. Ve İsrail barışı bulur. İnsan daha çılgın gelişmeleri de tahayyül edebiliyor. İsrail işgale son verir ve Filistinlilerle barış yapar. İran, İsrail’e saldırmak için sahip olduğu en can alıcı bahaneden mahrum kalır. Filistinliler İsrail’le barış yapsa Mahmud Ahmedinecad ne diyebilir ki? Ve saldırganlık için sahip olduğu bütün bu bahanelerden yoksun kalırsa, yeni bir Ortadoğu’nun karşısında, sadece Hizbullah, İslami Cihad ve belki bir de Hamas’la durursa ne kadar destek toplayabilir?

Bu durumda İran bir zamanların Libya’sı gibi tecrit edilir. Belki sonrasında, bugünün Libya’sı gibi kabul görür. Basit görünüyor ama ‘karmaşık’ ve ‘gerçekçi’ alternatifler daha gerçekdışı ve tehlikeli. İsrail’de son yıllarda yaşanan en zararlı süreç, mantığın kaybedilmesi. İsrail uzun süredir kendisi için neyin iyi olduğunu bilmiyor.

Gideon Levy

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date=08.11.2010&ArticleID=1027937

BU ÇATIŞMA TATMİN EDİCİ BİR ŞEKİLDE ÇÖZÜLMELİ

Ben İsrail basınını çok iyi takip ederim. Sanırım o dönemde yaşananlar şuydu: İnsanların bir bölümü, “eğer Türkiye’nin Arap dünyasıyla iyi ilişkileri varsa, bizim de Türkiye’yle iyi ilişkilerimiz olursa bu herkes için olumlu olur” diyerek Türkiye’yle iyi ilişkileri korumak istiyordu. Ama aynı zamanda –özellikle dışişleri bakanı örneğinde olduğu gibi hükümette de olmak üzere- kasıtlı olarak olay çıkaran ultra milliyetçiler de vardı. Ve maalesef, -bu çoğu zaman İsrail’de ve başka yerlerde de böyle oluyor- kazanan aşırılık yanlıları oldu. Yani olayları çıkaranların bizzat kendileri ilişkileri bozmakta başarılı oldu. Türkiye’yle belki biraz daha az ilişki kurmayı tercih etmeyip çok daha ileri gittiler. Bu çok aklı başında bir davranış değil. Bu, bölgede barış arayan birinin göstereceği tutum değil. Bu daha çok gerçekten bir müttefik istemeyen birinin davranışı.

İsrail’in imajı biraz değişmiş olabilir ama güç dengeleri, ilişkileri hâlâ aynı. Durum kilitlenmiş durumda ve Arap dünyasının bu kilidi aşma kapasitesi yok. ABD de pek bunu yapacak gibi görünmüyor. Yani aynı çatışma durumu geçerli. Açık bir askeri çatışma değil ama sadece Filistinliler ve İsrailliler arasında değil, bütün Arap dünyası ve Batı dünyası arasında hınç/kin yaratan bir çatışma. Şu an dünyada en büyük kini yaratan sorun budur. Batı’nın bütün arkadaşları şüpheli durumda çünkü Batı, İsrail’in müttefiki gibi görünüyor. Bu çatışma tatmin edici bir şekilde çözülmeli. Ben bugün, eğer bir irade ortaya konursa, iki tarafın da yararına, Arap ve Yahudi toplumlarının gelecek kuşaklarda barış içinde yaşamalarını sağlayacak bir çözüm bulunabileceğine ciddi biçimde inanıyorum. Ama zaman geçtikçe bu daha da zorlaşacak.

Amin Maalouf

http://www.haberturk.com/gundem/haber/569301-erdoganin-popularitesi-muhalifliginden-geliyor

Netten okuyun

Samaritanlar Sukot bayramını kutluyor

http://www.haberturk.com/dunya/haber/566194-samaritanlar-sukot-bayramini-kutluyor

Yahudi din adamlarından Eco'ya ve ‘Prag Mezarlığı’na tepki! – ASLI KAYABAL

http://kultur.sol.org.tr/haberler/yahudi-din-adamlarindan-ecoya-ve-prag-mezarligina-tepki-368

'Türkiye-İsrail İlişkilerinin Eski Haline Dönmesi Çok Zor'

http://www.voanews.com/turkish/news/Ortadoguda-Arap-Olmayan-Uc-Buyuk-Guc-Turkiye-Iran-ve-Israil-106745294.html

Neden Yahudi olmaktan utanıyorum? - RAY COOK - CİFWATCH

http://www.hasturktv.com/arsiv/1070.htm

Netten dinleyin

Kaybolmuş bir dilden şarkılar – Ladino Şehir Müziği – Haddas Pal-Yarden

http://www.cafrande.org/?p=1023

Judaica Music’s

http://www.judaicamusics.net/