Mısır’dan SOS

Kısa bir süre önce Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, genel seçimlerin 28 Kasım’da yapılmasını öngören bir kararname yayımladı. “Hüsnü Mübarek sonrası Mısır’ı ne beklemektedir?” sorusu bölgenin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Mısır’da oldukça güçlü olan Müslüman Kardeşler gibi dini yönelimli bir hareketin iktidar olması durumunda Batı ile ilişkilerde bir kırılma yaşanabilir mi?

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
3 Kasım 2010 Çarşamba

Mısır, 1950 yılından itibaren bölgede monarşi ile yönetilen diğer ülkelerin aksine cumhuriyeti benimsedi. 1981’den beri Hüsnü Mübarek, ‘UlusalDemokratik Parti’nin lideri olarak ülkeyi yönetiyor. Ancak iktidardaki partinin ismine bakıp da ülkede demokrasinin var olduğundan söz etmek oldukça güç.

Mısır’da sadece genel seçimlerin tarihi belirlendiğinden ve cumhurbaşkanlığı seçimleri büyük olasılıkla bir yıl sonra gerçekleşeceğinden şimdilik gündemde olan ve zihinleri meşgul eden konu, parlamento seçimleri.

Yaklaşık otuz yıldır cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Hüsnü Mübarek bu kez aday değil. Parlamento seçiminin yanı sıra ikinci kez çok adaylı olarak gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçiminin ülkede heyecan, Batı’da ise endişe uyandırmasının nedeni Mısır’da bir eksen kayması olasılığından kaynaklanıyor. Parlamento seçimleri ise böylesi bir eğilimin göstergesi niteliğinde…

Irak batağından kurtulmaya çalışan, Mısır’ı Arap dünyasında İran’ın nükleer tehlikesine karşı oluşan cephenin başı olarak gören, Hamas ile sürdürdüğü aracı rolüne de gereksinim duyan ABD yönetimi, Mübarek’i demokrasi yolunda cesur adımlar atmaya yöneltti. 2007 yılında referanduma sunduğu Anayasa değişikliği ile Suriye’de olduğu gibi cumhurbaşkanlığının babadan oğula geçmesinin yolunu kapadı, ancak meclisi dağıtma yetkisini elinde tuttu. Anayasa değişikliğinin oyların % 75’i ile kabul edilmesine rağmen muhalefetin boykotu nedeni ile oy kullanma oranı çok düşük kaldı.

Parlamentonun (*) 518 üyesinin belirleneceği seçimler için iktidardaki Ulusal Demokratik Partisi ile üç yasal muhalefet partisinin yanı sıra ülkenin en güçlü muhalif grubu olan yasadışı Müslüman Kardeşler örgütünün de yasak nedeni ile bağımsız adaylarla seçime girmeyi planladığı belirtilmektedir. Müslüman Kardeşler’in faaliyetleri Mübarek tarafından hep en sert şekilde bastırılmış ve bu siyasi akım hiçbir zaman iktidar kademelerinde kendine yer bulamamıştır. Mübarek rejimi hakkında diktatörlüğe varan suçlamaların kaynağında yatan neden de budur.

Diğer yandan ise Müslüman Kardeşler’in Gazze’de Hamas, Lübnan’da Hizbullah, İran’da da Cumhurbaşkanı Ahmedinejad gibi kesimlerle yakın ilişkisi bilinmekte.

Mübarek, kendisinden sonra kimin geleceği konusunda ipucu vermedi. Cumhurbaşkanlığı seçimi içinArap BirliğiGenel Sekreteri Amr Musa ve Atom Enerji Dairesi Başkanı Muhammed El Baradey gibi Mısır’ın en güçlü iki isminin adaylıkları gündemden düşünce İstihbarat Daire Başkanı GeneralÖmer Süleyman ve iktidar partisinin parlayan yıldızı Hüsnü Mübarek’in oğlu Cemal Mübarek’in iki potansiyel namzet olarak kaldığı söylenebilir.

Seçimlerşeffaf ve adil olabilecek mi? Bazı siyasi muhalifler İnternet’teki sosyal paylaşım sitesi Facebook’da propaganda yaptıkları gerekçesiyle Hüsnü Mübarek yönetimi tarafından bir süre önce hapsedilmişlerdi. Mısır İletişim Denetleme Kurulu seçimler öncesinde mobil mesajlaşma hizmetlerine yeni sınırlamalar getirdi. İletişim bakanlığı danışmanlarından Mahmut el Gveni düzenlemenin politik eylemleri dizginlemek değil, halkı tedirgin edici mesajlardan korumak ve borsa konusundaki spekülasyonları engellemek amacını güttüğünü ileri sürdü. Cemal Mübarek ise siyasi kampanyasını yürütmek amacıyla Twitter’i ve Facebook’u bolca kullanıyor.

Mısır’da cumhurbaşkanlığı görevinin sorunsuz devredilememesi durumunda iktidar Müslüman Kardeşler örgütünün eline geçebilir mi?

1981’de iktidara gelen Hüsnü Mübarek, bir suikasta kurban giden Enver Sedat’ın yolundan gitmeye ve İsrail ile imzalanan ‘Camp David anlaşması nedeniyle Batı ile daha sıkı ilişkiler kurma yolunu seçti. Kimi zaman İsrail ile sorunlar yaşandı. Barış hiçbir zaman beklenen düzeyde bir işbirliği ortamı sağlamadıysa da son olarak Hamas’ın silah kaçırmasını önlemek amacıyla Mısır ile Gazze arasındaki tünellerin kapanmasında olduğu gibi iki ülke arasında uyumlu bir politika sergilendi.

Mısır her daim kendini Ortadoğu’nun merkezinde gördü ve liderlik iddialarını sürdürdü. İran’ın Irak’a müdahalesi, Hamas, Hizbullah gibi örgütlere açık destek vermesi, Afganistan’a para yardımında bulunması, bu coğrafyada etki alanını genişletmek istemesi, İsrail’in imhasına yönelik tehditleri ve nükleer silahlanma yolunda attığı adımlar başta Mısır olmak üzere Ortadoğu’daki pek çok rejimi tehdit etmektedir.

İran’ın desteğine sahip Müslüman Kardeşler’in Mısır parlamento seçimlerinden güçlenerek çıkması sadece bu ülkede değil, tüm bölgede dengeleri köklü şekilde değiştirebilir, cumhurbaşkanlığı seçiminde belirleyici olabilir. Mısır’ın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar bu olasılığın göz ardı edilmemesi gerektiğini gözler önüne seriyor.

(*) Mısır’da parlamento iki meclisten oluşmakta; Şura (Senato) 264 üyeden oluşuyor ve üçte birini cumhurbaşkanı atıyor. Halk Meclisi’nin ise 454 üyesi var. Bunların onunu cumhurbaşkanı tayinle belirliyor. Ayrıca kadınlara tahsis edilen 64 sandalye için de adaylar yarışıyor ve seçim sonrasında Halk Meclisi’nin üye sayısı 518’e ulaşıyor.

***

20 Ekim tarihli “Şalom/Salam: Gizemli bir kardeşliğin öyküsü” başlıklı yazımda Kabbala bilekliği konusunda yanıtlamaya çalıştığım bir okurumun sorusuna ilişkin olarak gazetemiz yazarlarından E.Seval Vali e-postama şu tamamlayıcı bilgiyi iletti. Aynen aktarıyorum: “Kabbala bilekliği aslında Sefarad geneleği. Cuma akşamı Şabat’tan önce bağlanıyor. Yedi kat pamuklu iplik, kişinin bir sevdiği tarafından (anne, baba, koca, kardeş) yedi kez düğümlenirken, kişi, hiç kimse hakkında kötü düşünmemeye ve kötü konuşmamaya karar veriyor. Bilekliği bağlayan ardından Ben Porat Yosef duasını okuyor. Nazara karşı. Kırmızı zaten nazara karşı kullanılıyor. Bileklik yeterince kötü enerjiyi topladıktan sonra aşınıp kopuyor. Sihirli hiçbir yönü yok. Bazılarının iddia ettiği gibi, kopunca kişinin hiçbir dileği yerine gelmiyor. Sadece yenisi bağlanıyor. İşin ticaretine soyunan bazıları, pamuklu ipleri Rahel’in mezarının başında okuyor ve onlarca dolara satıyor. Bunun fazla bir dayanağı yok. Yahudiler sürgüne her gittiğinde, yol üzerinde bulunan Rahel’in mezarının yanından geçti, Rahel de ‘yukarıdan’ onların geri dönüşü için dua edip ağladı.” E.Seval Vali’ye teşekkür ederim.