Nazilere karşı savaşan son Dürzi’nin öyküsü

Nazi askerlerine karşı savaştılar, esir olarak kamplara kapatıldıklarında Yahudi tutuklulara yiyecek sağlamaya çalıştılar. İkinci Dünya Savaşı’nda İngiliz Ordusu’na gönüllü yazılan on Dürzi’nin sonuncusu, Daoud Bessis’in cesaret öyküsünü aktarıyoruz...

Nelly BAROKAS Kültür
6 Ekim 2010 Çarşamba

İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı savaşarak kamplardaki Yahudilere yardım etmeye çalışan 10 Dürzi’nin sonuncusu olan Daoud Bessis bu hafta 96 yaşında yaşama veda etti. Daoud Bessis’in yaşam öyküsü, hayal gücü gelişmiş bir yönetmenin çevirdiği macera filminden alınmış kesitleri çağrıştırıyor.

Daliyat al-Karmel’den idealist bir Dürzi gencinin Nazilere karşı mücadelede, Yahudileri kurtarmaya çalışmada, özgür Fransız güçlerinin safında katıldığı savaşta Almanların kurduğu kamplarda esir düşmekle ne ilgisi olabilir, diye düşünebiliriz.

Daoud Bessis’in maceraları 1942 yılında Daliyat al-Karmel, Beit Jan, Peki’in gibi kasabalardan 10 Dürzi gencin Almanlara karşı savaşmak üzere İngiliz Ordusu’na katılmaya karar vermesi ile başlar.

Genç Dürzi askerler önce Sarafand Kampı olarak bilinen, sonradan adı Tzrifin olarak değişen mekana, ardından trenle General Bernard Montgomery kumandasındaki İngiliz birliklerine katıldıkları Libya’ya gönderildiler. İngiliz birlikleri, Erwin Rommel komutasındaki ve İtalya birlikleri tarafından güçlendirilmiş Almanya’nın kuzey Afrika birliklerine karşı şiddetli bir savaş vermekteydi.

Libya’daki çatışmaların ardından gönüllü Dürzi gençler birlikleri ile birlikte Alman, İtalyan ve Bulgar işgali altındaki Yunanistan’a gönderildiler. 1943’te İtalya ordusunu Yunanistan’dan çekince İngilizler, Sicilya ve İtalya’da olduğu gibi bu bölgeyi de denetim altına almaya çalıştılar. Ancak İngilizlerin bu girişimi başarısız olunca, aralarında Daoud ve arkadaşlarının da bulunduğu İngiliz askerleri Almanlara esir düştüler.

Askeri üniforma için

Daoud Bessis, İngiliz Ordusu’na niçin katıldığı sorusuna  uzun yıllar boyunca; savaşı ilk başlatan Almanlara karşı savaşmak istediği, ayrıca askeri üniforma giymekten hoşlandığı yanıtını verdi. Birkaç yıl önce, Dürziler arasında oldukça popüler olan Portal HaKarmel’in yerel web sitesine verdiği söyleşide Daoud Bessis, Almanya esareti hakkında ayrıntılı bilgi verdi.

Başlangıçta Yunanistan’da tutulan İngiliz esirler, İtalya’nın müttefik güçleri ile ateşkes imzalamasının ardından Almanya işgalindeki İtalya’ya transfer edildiler. 1943’ün sonuna doğru gönderildikleri Almanya’da birkaç hafta süresince bir kamptan diğerine sevk edildiler. 1944 yazında, Avusturya sınırında Stalag kentine gönderildiler.

Bessis; “Bir kamptan diğerine gönderildiğimiz çok çeşitli fırsatlarda, temerküz kamplarında hapsedilmiş ve zoraki işçi olarak çalıştırılan Yahudileri görüyorduk. Başlangıçta çizgili üniformaları içinde iskeletler gibi dolaşan bu fakir zavallıların kim olduklarını bilmiyorduk. Daha sonra onların, sırf Yahudi kimliklerinden dolayı gönderildikleri temerküz kamplarında yok edilmekte olan Avrupa Yahudileri olduklarını öğrendik. Tabii ki onlara yardımcı olmak için elimizden geleni yapmaya çalıştık; bazen onlara gizlice ekmek, patates, peynir gibi yiyecekler verdik. Hatta bazen onlara iç çamaşırı ve çorap ulaştırdık. Tabii bu yardımları SS’ler görmeden yapmak için çaba harcadık” sözleri ile o döneme ışık tuttu.

“O zavallılara çok acıyorduk. Özellikle biz Dürziler yardımcı olmaya çalışıyorduk, çünkü Yahudiler Filistin’de bizim hem komşularımız, hem de dostlarımızdı” diyen Daoud Bessis, kışları çok soğuk olduğunu, sıcak iklimden gelen Dürzilerin soğuk nedeniyle çok güçlük çektiklerini anlatmıştı.

Stalag kentindeki esaretleri süresince Daoud ile Dürzi arkadaşları Hassan Mansur ve Fauzi Hasson iki kez kamptan kaçma girişiminde bulundular. Her türlü hazırlığı yaptılar, bölgeyi ve Alman gardiyanların nöbet değişim saatlerini öğrendiler. Banyoların birkaç metre mesafesinde kampı çeviren tel duvarlar arasında küçük bir aralık vardı. Üç Dürzi genç bir gece o aralıktan geçip ormanın karanlığına daldılar.

Gizli mağara

Gençler Avusturya sınırına yakın olduklarını, birkaç kilometre sonra Avusturya’nın İtalya ile sınırına ulaşabileceklerini biliyorlardı. Ormanda ilerlediler, ertesi gece İtalya sınırından girerek dağların arasında buldukları bir mağarada saklandılar. Her gece karanlıkta mağaradan çıkıyor yakındaki çiftlik evlerinden yiyecek toplamaya çalışıyorlardı. Günün birinde çiftlik sahiplerinden birinin onlara Almanların İtalya’dan geri çekildikleri müjdesini verinceye dek aylar geçti. Gençler General Charles de Gaulle tarafından kurulmuş Fransa Özgürlük Güçleri’ne ait birliğin koğuşlandığı yakın bir kente kadar yürümeye karar verdiler. Fransızlar üç Dürzi’yi İngilizlere teslim ettiler. Daoud ve arkadaşları gönderildikleri Londra’da artık güvendeydiler. Bir süre sonra bindikleri gemi ile İskenderiye’den geçerek İsrail’e döndüler.

Daoud Bessis, üç yıl ve üç aylık bir ayrılıktan sonra Daliyat al-Karmel’deki evine döndü. Daoud’un büyük oğlu Ramzi, kardeşleriyle birlikte, İkinci Dünya Savaşı’nda orduda görev yapan babalarının onurlandırılması talebi ile Londra’da Savunma Bakanlığı’na ve İsrail’deki İngiltere Elçiliği’ne birkaç kez gittiklerini ancak çabalarının boşa gittiğini anlattı.

Daoud’un oğullarının babalarına maaş bağlanması istemine ancak savaşta yaralananların maaş bağlanmasına hak kazandıkları yanıtı verildi. Oysa Daoud savaşta yaralanmamıştı. İsrail Savunma Bakanlığı geçtiğimiz mayıs ayında Daoud Bessis’i savaşa gönüllü katıldığı için “Nazilere Karşı Savaşanlar Madalyası” ile onurlandırıldı.

10 gönüllü Dürzi’den son hayatta kalan 96 yaşındaki kahramanımız; “Çok mutlu ve gururluyum” demekteydi.

Çünkü Daoud ve arkadaşlarının kahramanlık öyküsü ölümünden birkaç gün önce Yediyot Aharonot Gazetesi’nde de yayınlanmıştı. Yayınlanmasından bir hafta henüz geçmişti ki, Daoud Bessis ardında 11 çocuk, 40 torun, 22 torun çocuğu bırakarak yaşama veda etti.

Daoud’un oğlu Ramzi; “Ölüm doğanın bir kanunu fakat bence babam ölmek için öyküsünün yayınlanarak tüm ülkede bilinmesini bekledi” demekte.

Kaynakça:

Noah Klieger / Yediyot Aharonot