Alameti kıyamet

Estreya Seval VALİ Köşe Yazısı
2 Şubat 2011 Çarşamba

Başlık korkunç mu geldi sevgili okurlar? Korkmaya hiç gerek yok. Nedense kıyamet deyince benim aklıma ilk gelen, tsunami dalgalarını andıran bir felâketle yok olmak. Oysa Yahudilikte yok olmak diye bir kavram yok. Ölüm var tabii ancak ölüm, yeni ve başka bir başlangıç; üstelik daha güzel bir başlangıç. Ruh, Tanrı’nın içimize üflediği yaşam soluğudur ve bedenden ayrılınca aslına geri döner. Kişi buna inandığı sürece, ‘bu dünyada’ başına ne gelirse gelsin (hastalık, kayıplar, vb.), kolay sarsılmaz çünkü iyiliği için olduğunu bilir.

Çok didaktik bir başlangıç oldu, farkındayım ama inanın, karakterim ne yargılamaya müsaittir, ne de ‘işaret parmağını tehditkâr bir şekilde sallayarak’ ders vermeye. Tek yapmaya çalıştığım, inandıklarımı ve hayata geçirmeye çalıştıklarımı aktarmak.

Yaygınca kıyamet diye bilinen kavram, Yahudilikte ‘günlerin sonu’ diye adlandırılır. Hangi günlerin sonu? Kutsal Olan, evreni altı günde yarattı ve yedinci gün (hayır, dinlenmedi çünkü yorulmamıştı) eserini bitiren bir sanatçı gibi geri çekilerek yaptıklarını izledi; hiçbir müdahalede bulunmadı. Şabat günü belli işleri yapma yasağı, Yaratılış’ın bu özelliğinden kaynaklanır.

Kabala öğretisine göre, Yaratılış’ın altı günü, İbrani takviminde 6.000 yıla tekabül eder. Yedinci gün Şabat, Maşiah dönemidir. Buna göre 6.000 yıl sona erince ne olacak? Mevcut dünya düzeni değişime uğrayacak ve yeni bir yaşam, namı diğer Maşiah dönemi başlayacak. Maşiah kimdir peki?

Önce bu sözcüğün manasını belirtmekte yarar var tabii. Maşiah ‘meshedilmiş’ anlamına gelir. Çok eski zamanlarda, Tanrı’nın seçtiği kişi (o dönemlerde insanların ruhaniliği çok yüksek seviyede olduğu için sayıca çok olan) peygamberlerden biri tarafından kral ilân edilirken... Peygamber o kişinin başından aşağı bir miktar yağ dökerdi ve bu işleme meshetmek denirdi.

‘Günlerin sonu’nda gelecek olan Maşiah, insanlığı kurtarmak, evrensel barışı getirmek ve Tek Bir Tanrı’nın hükümranlığını kabul ettirmek için gönderilen Kurtarıcı’dır. Büyük din âlimi Maimonides, inancın on üç ilkesini sıralarken ‘Maşiah’ın geleceğine ve Diriliş’e tam bir inanla inanıyorum” der. Yahudi erkekler bu ilkeleri, cuma akşamları Yigdal duasında okur.

İnanışa göre, görevleri farklı, iki tane Maşiah olacak. İlk olarak Maşiah ben Yosef (Yosef’in soyundan) gelecek ancak bir savaşta ölecek. Ardından Maşiah ben David (Kral David hanedanından) gelecek ve insanlığı nihai kurtuluşa götürecek. Ne var ki bütün doğumlar gibi, Maşiah’ın gelişi de sancılı olacak. Ve bu sancılar, insanlık tarafından belirgin bir şekilde hissedilecek.

Şimdi... İbrani takvimine göre hangi yıldayız? 5771. Peki 6000’e kaç kaldı? 229 yıl kaldı. Maşiah’ın doğum sancıları artık başlamış olmalı, öyle değil mi?

Yahudiliğin sözlü kanun derlemesi Talmud, Maşiah gelmeden önce ortaya çıkacak ve insanlığın âdeta dibe vurduğunu gösterecek olan işaretleri şöyle tanımlar: Terbiyesizlik ve arsızlık artacak, enflasyon ezici bir hal alacak, otorite sahibi kişilerde kontrolden çıkmış bir sorumsuzluk görülecek, öğrenim yuvaları müstehcenlik odaklarına dönüşecek, savaşlar başını alıp gidecek, yoksunlar yardım dilenecek ancak kimse el uzatmayacak, bilgelik yozlaşacak, dindarlar hor görülecek, hakikat terk edilecek, gençler yaşlılara hakaret edecek, kişinin düşmanları kendi ailesinden çıkacak, liderler küstahlaşacak...

Bitmedi! İlim irfan sahibi kişilerin sayısı azalacak, salgın hastalıklar giderek korkunç şekillere bürünecek, yokluk ve yoksulluk artacak, uluslar birbirlerini tahrik edecek ve çarpışacak... Kısacası, Yüce Yaratan sanki insanlığı unutmuş gibi görünecek.  

Peki, insan tahammül edilmesi neredeyse imkânsız bütün bu yoldan çıkmışlık karşısında acı çekmemek için ne yapmalı? Her derde deva bulan bilgelerimizin yanıtı hazır: Tora çalışmak ve sevecen iyilik (hesed) hareketlerinde bulunmak. Sevecen iyilik ne demek? Çoğumuz iyilik yaparız ama bazen defi belâ kabilinden... Şu adama istediğini verip başımdan savayım dercesine. Oysa iyilik, istek ve sevgi ile yapıldığı zaman değerlidir.

Çok genç bir kızken elime her geçeni okurdum. O arada -annemin sakın okuma, çok kötüdür diye uyardığı- Henri de Monterland adlı yazarı keşfetmiştim ve adamın gaddarlığa varan kinikliği beni dehşete düşürmüştü. Sözlerinden bazılarını not etmiştim. Bir tanesi şöyleydi: “Birine iyilik ederken onu aşağılayın ki, aynı anda hem iyilik, hem de kötülük etme dürtülerinizi tatmin edin.” Demem o ki, kötü örnek de çok öğreticidir.

Maşiah’ın gelişinin hiç mi iyi işareti olmayacak? Olmaz mı? Rahatlık (kullandığımız bütün elektronik araç ve gereçleri düşünün), Tora öğrenimine geri dönüş, bilimsel ve teknolojik buluşlar, mistisizme yöneliş ve bence en ilginci... İnsanlar başlarında bir öğretmen olmadan öğrenecek. Bugün internet sayesinde -doğru kaynağı kullandığınız takdirde- bir öğretmenin karşısında oturmadığınız halde her türlü önemli bilgiye ulaşabiliyor, ardından bilginizi sınayabiliyorsunuz.

Durumundan memnun olanlara söyleyecek bir sözüm olamaz ama dünyanın gidişatı karşısında umutsuzluğa düşenler, tam aksine, umutlanalım çünkü Maşiah’ın gelişinin sancılarıdır çektiklerimiz.