Friday Night Lights ve mükemmellik

Köşe Yazısı
27 Ocak 2011 Perşembe

ALP ALKAŞ


Mükemmellik karşınızda duran skorboard ile alakalı değildir. Ne de kazanmakla. Mükemmellik sizinle alakalı bir şeydir. Kendinizle, ailenizle ve dostlarınızla. Mükemmel olmak, dostlarınızın gözünün içine bakıp onları yüzüstü bırakmamak ve doğruyu söylemektir. Doğru ise elinizden gelen her şeyi yapmak olmalıdır. Yaptığınızdan daha fazla yapabilecek bir şeyinizin olmamasıdır. Bunu yaparken en iyi şekilde yaşayabiliyor musunuz, içiniz rahat ve kalbinizde mutluluk ile? Eğer bunu yapabiliyorsanız, işte o zaman mükemmelliğe ulaşmışınızdır. Koç Gary Gaines

(Being perfect is not about that scoreboard out there. It’s not about winning. It’s about you and your relationship with yourself, your family and your friends. Being perfect is about being able to look your friends in the eye and know that you didnt let them down because you told them the truth. And that truth is you did everything you could. There wasn’t one more thing you could’ve done. Can you live in that moment as best you can, with clear eyes, and love in your heart, with joy in your heart? If you can do that gentleman - you’re perfect!

– Coach Gary Gaines)

Bu aralar eskiden seyretmiş olduğum spor konulu filmleri tekrar seyrediyorum. Seabiscuit, Coach Carter, Rudy, Remember the Titans’dan sonra geçtiğimiz hafta sonu Friday Night Ligths ile seriye devam ettim. Yukarıdaki metin de gerçek bir hikâye üzerine yazılmış olan aynı isimdeki H. G. Bissinger romanından uyarlanan bu filmde geçiyor.

Friday Night Lights, 1980’lerin sonunda Texas’ın fakir ve ırkçılık temelli sosyal eşitsizlik içerisinde perişan olmuş Odessa kasabasında geçen bir hikâyeyi anlatır. Bütün bu dertler arasında kasabanın en büyük tutkusu ve hayata en büyük bağlantısı Cuma akşamları oynanan Permian Panthers maçlarıdır.

Futbolun bir çılgınlık haline geldiği bu kasabada en büyük baskı doğal olarak Koç Gary Gaines üzerindedir. Sezonun ilk maçında en önemli oyuncularından Boobie Miles’ı sakatlık dolayısıyla kaybeden takım sezona oldukça kötü bir başlangıç yapar. Koç Gaines üzerindeki baskı her gün artmaktadır hatta bir deplasman dönüşünde kasabadan birileri evine kendisinden habersiz ‘satılıktır’ tabelası bile asacaktır. Fakat zaman içerisinde takımı bir araya toplamayı başaran Koç Gaines umutların tükenmiş olduğu şehre yeniden hayat verir ve takımı yukarıda dediği şekilde birbirlerinin gözünün içine bakabilecek düzeye getirir.

Bu tür filmlere aşinalığı olanlar için çok orijinal bir senaryo olmamasına rağmen başlangıçtaki bölüm dolayısıyla film beni bir kez daha etkilemeyi başardı. Gerek şirkette yılsonu / yeni yıl değerlendirme dönemi olmasıyla gerek ise yeni bir yılın başında olmamız sebebiyle bu aralar kısa ve uzun vadede başarı kriterleri üzerine oldukça kafa yoruyorum.

İnsan maddi ve manevi pek çok parametre üzerinden değerlendiriyor durumu ve bu parametreler dahilinde hedefler koyuyor… Biraz toy ve naif gelebilir kulağa ama özünde aradığımız mükemmeliyetçilik için çok güzel bir tasvir olduğunu düşünüyorum.

Belki de dönüp kendimize bakmalıyız biraz da… Ailemizin, dostlarımızın, çalışma arkadaşlarımızın gözlerinin içine baktığımız zaman kalbimizde mutluluk ve içimizde huzur var mı? Zaten ondan sonrası teferruata giriyor sanırım.