Evrensel olmayı başarabilmek

İran Yeni Dalgasının öncülerinden Abbas Kiarostami, kendi yaşam öyküsünden esinlendiği sıra dışı filmi “Aslı Gibidir”de Juliette Binoche’un karşısında İngiliz bariton William Shimell’i oynatarak nesnelerin veya kişilerin gerçekliğini sorguluyor.

Viktor APALAÇİ
12 Ocak 2011 Çarşamba

Toskana’nın tarihi fonunda orta yaşlı bir İngiliz yazar ile sanat galerisi sahibi bir kadının, flört, evlilik ve sanat üzerine keyifli sohbetini izliyoruz. Kiarostami, herhangi bir zaman, herhangi bir yerde, herhangi birinin başına gelebilecek evrensel konulu bir film yapmış. Film Juliette Binoche için izlenmeyi hak ediyor.

İran Yeni Dalgasının öncülerinden Abbas Kiarostami, kendi yaşam öyküsünden esinlendiği sıra dışı filmi “Aslı Gibidir / Copie Conforme”de Juliette Binoche’un karşısında İngiliz bariton William Shimell’i oynatarak nesnelerin veya kişilerin gerçekliğini sorguluyor.

Dünyanın herhangi bir köşesinde geçebilecek konusuyla film, İngiliz bir yazarla Fransa’dan gelen bir sanat galerisi sahibesinin öyküsünü anlatıyor.

Birleşmiş Milletler adına, Ugandalı yetimlere destek amacıyla, Kampala’da çektiği “ABC Afrika” belgeselinden 10 yıl sonra, yönetmenin, ikinci kez İran dışına çıkıp yaptığı “Aslı Gibidir”in fonunda (büyük bir açık hava müzesinden farksız) Toskana ve aşk var.

Yeni kitabının tanıtımı için Toskana’ya gelmiş, orta yaşlı İngiliz yazar James Miller (William Shimell), Fransa’dan gelen sanat galerisi sahibi Elle (Juliette Binoche) ile Toskana’nın tarihi fonunda, flört, evlilik, kadın-erkek ilişkileri üzerine keyifli bir sohbet yaparlar.

Aksiyon barındırmayan, zekice diyaloglara dayanan bu filmde, hayatın anlamını araştıran iki insanın şiirsel konuşmaları eşliğinde, kadın-erkek ilişkileri otopsi masasına yatırılıyor.

Herhangi bir zaman, herhangi bir yerde herhangi birinin başına gelebilecek öyküsüyle film, evrensel duyarlılıklara sahip bir kadını, bir eserin kopyasının orijinalinden daha iyi olabileceğini savunan bir erkekle karşı karşıya getiriyor.

1997’de Cannes Film Festivali’nde “Kirazın Tadı” ile Altın Palmiye kazanan, 1994’te yaptığı “Zeytin Ağaçları Altında” başyapıtında ünlenen, Doğu’ya özgü atmosferi yansıtan, politik mesajlar içeren filmlerin yaratıcısı, 1940 Tahran doğumlu Abbas Kiarostami için, “Aslı Gibidir” kariyerinin bir kilometre taşı olabilir.

ROSSELLİNİ’YE SAYGI DURUŞU

İranlı sanatçı bu filmiyle, Neorealist İtalyan sinemasının büyük ustası Roberto Rossellini’ye saygı duruşunda bulunuyor. Eleştirmenler “Aslı Gibidir”i, Rosselini’nin başyapıtı “İtalya’ya Yolculuk / Viaggio İn İtalia”dan başka, Michelangelo Antonioni’nin “Journey to İtaly”sine de benzettiler.

“Aslı Gibidir” Richard Liklater’in “Gün Doğmadan / Before Sunrise” ve “Günbatımından Sonra / Before Sunset” filmleriyle de akrabalıklar taşıyor.

70 yaşının olgunluğundaki yönetmen, kıvrak kaleminden çıkma zeka dolu diyaloglarıyla esprili ve hınzır bir filme imzasını atmış.

Film, Toskana’ya kopya ve gerçek sanat eserleriyle ilgili kitabının tanıtımı için gelen İngiliz yazar Miller’in verdiği konferansla başlıyor. Kitabın çevirmeninin (Jean-Claude Carriére) kürsüye çağırdığı yazarın dinleyicileri arasında, oğluyla bu bölgede yaşayan antika galerisi sahibi Elle vardır.

Orta yaşlı kadın tanıştığı yazarı yörenin sevimli kasabası Lucignano’ya gezmeye götürür. Oradaki bir kafe sahibesinin onları evli zannetmesiyle, ikili karı-koca oyununun oynamaya koyuluyor. Sanat, felsefe ve insanlık tarihiyle başlayan sohbet, kadın-erkek ilişkileri ve evlilik zıtlaşmasına dönüşür.

Kadın romantik davranışlar, sürekli ilgi, eksilmeyen iltifat ve sevecenlik beklerken, erkek (tipik Batılı evli erkek) davranışları sergiliyor. Sıradanlaşan bir evliliğin getirdiği, vurdumduymaz, narsist, aşk sözcükleri fısıldamayı unutmuş erkeğin davranışları.

Cicim aylarını geride bırakan beraberliklerde ortaya çıkan, yüzleşmesi zor acı gerçekleri, kaşarlaşmış evlileri oynayan Elle ve James’in ağzından dinliyoruz. Kiarostami iki kahramının evvelce birbirlerini tanıdıklarını, hatta bir evlilik yaşadıklarını ima ederken izleyiciyi bu ilişkinin gerçek mi, fantezi mi, eski mi, yeni mi olduğu konusunda kararsız kalıyor.

KADIN-ERKEK, KARI-KOCA İLİŞKİLERİ

Elle “Kal ve beraberliğimize bir şans daha ver” önerisini, “9 trenine yetişmeliyim” diye geri çeviren James’i davranışı, aralarındaki tanışıklık yeni mi sorusu yanıt bulmadan film noktalanıyor.

Film keyifle izlettiren şüphesiz ki, iki başrol oyuncusu. Bu filmle son Cannes Film Festivali’nde En İyi Aktris Ödülü’nü kazanan Juliette Binoche, Kiorastami ile iki yıl önce “Şirin” filminde birlikte çalışmıştı.

Anthony Minghella’nın “İngiliz Hasta”sında En İyi Yardımcı Aktris Oscar’ını kazanan, Kieslowski “Üç Renk” trijolosinin “Mavi”sinde ve Michael Haneke’nin “Code İnconnu”sünde harikalar yaratan Juliette Binoche, bu son filminde yaşayan Fransız karakter oyuncuları arasında en iyilerinden biri olduğunu kanıtlıyor.

Filmin asıl sürprizi, sinemadaki ilk rolünü (Binoche’un karşısında ezilmeden) ustalıkla yorumlayan ünlü İngiliz opera sanatçısı William Shimell’den geliyor. Filmin montajını, Kiarostami’nin oğlu Bahman yapıyor.