Ağaçların yılbaşısı Tu Bişvat

Ağaçların, meyvelerin ve bitkilerin yılbaşısı olan Tu Bişvat Bayramı, bu yıl 20 Ocak Perşembe günü kutlanıyor.

Nazlı DOENYAS Kavram
12 Ocak 2011 Çarşamba

Roş Aşana’da yılbaşını kutluyoruz,

kaç tane yılbaşı var ki?

Yahudi takviminde, dört farklı yılbaşı vardır. Yılların Yılbaşı, Sabatik (Şemita) ve Yovel yıllarının ona göre hesaplandığı, senenin rakam olarak ‘bir’ arttırıldığı Roş Aşana, 1 Tışri’dir ve bu yılbaşı, zamanın başlangıcından beri vardı. Ayların Yılbaşı da Yahudiler’in Mısır’dan çıkıp özgür bir ulus olduktan sonraki ilk ayları, Tora’da da ayların başı ( Şemot:12:1) olarak belirtilen 1Nissan’dır. 1 Elul, hayvanlar için ondalık verginin hesaplandığı yılbaşıdır.

Şevat Ayı’nın 15’i anlamına gelen Tu Bişvat ise, tüm bitki aleminin ve meyve veren ağaçların yılbaşıdır. Tora’da ağaç ve meyvesi ile ilgili mitzvaların doğru olarak uygulanabilmeleri için bir başlangıç özelliği taşır.

Neden 15 Şevat?

Bu tarihteki ana mantık, toprağın suya doyması, ağaçların artık topraktan su almayı bırakıp, kendi öz suları ile beslenmeye başlamalarıdır. Bunun tam olarak ne zaman olduğu konusunda Mişna bilginleri yüzyıllar boyu tartışmışlardır. Şamay Ekolü, bu tarihin 1 Şevat olması gerektiğini iddia ederken, Hillel Ekolü 15 Şevat’ın daha doğru bir tarih olduğunu savunmuştur. Akdeniz bölgesinde, yağmur sezonu Sukot zamanı (Tışri Ayı’nın 15’i) başlar. Yağmurların toprağı ve ağacı suya doyurmaları yaklaşık olarak dört ay sürer (Şevat Ayı’nın 15’i=Tu Bişvat) ve o zamandan sonra ağaçlar meyve vermeye hazır olur. Tu Bişvat, ağaçlar için yeni bir yıl başlangıcı olduğu için, sene dönümleri bu tarihe göre ayarlanır.

Tu Bişvat’ta ne yapılır?

Tora’da söz edilmeyen bir bayram olan Tu Bişvat, sözlü Yahudi kanunlarının derlemesi olan Mişna’da karşımıza çıkar. Bu bayrama ait yapılması zorunlu olan yani yapılmazsa ‘günah’ sayılacak bir yükümlülük yoktur. Geleneklere ve yaygın uygulamaya göre, bu gün özellikle kutsal topraklarda yetişenler olmak üzere (buğday, arpa, üzüm, incir, nar, zeytin, hurma) ve yeni sezona ait çeşitli meyveler yenir, küçük kuruyemiş kesecikleri hazırlanıp çocuklara dağıtılır ve ağaç dikilir.

Tu Bişvat, tarımla ilgili birçok mitzvanın başlangıç tarihi olduğu için, geleneksel olarak bu günün anısına birçok meyve yenilir.

Fakat oluşmuş her geleneğin altında, bu geleneğin oluşmasına ve yerleşmesine yol açan sebepler vardır. Yüzyıllar boyu bilgeler Tora ile bayramlar ve gelenekler arasındaki bağlantıları incelemişler, farklı yorumlar getirmişlerdir. Tora öğretilerinin, yorumlanabildiği takdirde, her çağ ve zamana uygulanabilir nitelikte olduğunu görmüşlerdir. Tora, Tu Bişvat’tan bahsetmediği halde, birçok yerinde ağaç ile insanı karşılaştırmıştır. O zaman ‘ağaçların yılbaşı’nda, bu benzetmeyi, gelişme yolunda nasıl kullanabiliriz?

Tora: Ağaç = İnsan

Rabbi Shraga Simmons, Tora’nın, birçok yerinde insan ile ağacı karşılaştırdığını belirtir.

Bir şehre, onu ele geçirmek için savaşmak üzere uzun bir süre kuşatma uyguladığında,(şehrin) ağacını, üzerine balta savurup yok etme.Ondan (meyve) yiyeceksin;(bu yüzden)onu kesme; zira insan (‘ın yaşamı) kırın ağacı(‘na bağımlı)dır (ve bu ağaç) senin önündeki kuşatmaya dahildir.(Devarim-20:19). Yani, “İnsan kırın ağacıdır”.

Çünkü halkım ağaçlar gibi uzun yaşayacak...” (Yeşayau-65:22)

Böylesi su kıyılarına dikilmiş ağaca benzer” (Yirmiyau-17:8)***

Neden böyle bir benzetme yapılmıştır?

Rabbi Simmons’a göre, bir ağacın, yaşamına devam edebilmesi için, dört elemente ihtiyacı vardır: toprak, su, hava ve ateş (güneş). İnsanın da, tıpkı ağaçlar gibi, hayatta kalabilmek için aynı temel elementlere ihtiyacı vardır.

Toprak

Bir ağacın, toprağa güçlü bir şekilde ekilmesi gerekir. Toprak, ağacın, besinini çektiği bir kaynak olmanın yanında, ağacın köklerinin gelişip yayılması için alan da temin eder. Aynısı insan için de geçerlidir. Talmud bunu şöyle dile getirir:

“Bilgisi, icraatinden fazla olan kişi, dalları köklerinden fazla olan ağaca benzer, kuvvetli bir rüzgar ağacı kökünden koparır ve devirir. Fakat icraatları bilgeliğinden fazla olan kişi, dalları az ancak kökleri güçlü olan bir ağaca benzer, en güçlü rüzgarlar onu yerinden bile kımıldatamaz.”(Avot 3:22)

İnsan, dıştan bakıldığında sanki başarılıymış gibi görünebilir, iyi bir iş, güzel bir ev, araba, vb. Ancak ait olduğu topluma ve tarihine sahip çıkmaz ve ona bağlı yaşamazsa, hayatta karşısına çıkan zorluklar karşısında dayanma gücü olmaz. Onu umutsuzluğa ve yıkıma götürebilecek eğilim ve hevesler karşısında savunmasız kalır. Güçlü bir rüzgarda aynen zayıf kökleri olan bir ağaç gibi altüst olur. Raşî’ye göre, öğrendiklerini uygulamayan kişinin Tanrı’ya olan bağlılığı da gevşektir ve her an kopabilir.

Eğer kişi, ekonomik durumu ve sosyal statüsüne bakmadan tarihine ve ait olduğu topluma bağlı olarak yaşıyorsa, en güçlü rüzgarlar bile onu sarsamaz. Uygulamanın ne kadar önemli olduğunu bilen ve her şeyin başında icraat olduğunu idrak eden kişi, manevi bir çıkmaza girmez ve böyle bir insanın manevi temelini yıkmak mümkün değildir.

Rabbi Simmons’a göre, insanın, geleneksel ve ahlaki değerlerin verildiği, aynı zamanda büyümesini ve gelişmesini destekleyen bir temele ihtiyacı vardır. Olumsuzlukların hüküm sürdüğü bir dünyada, döneceğimiz ve orada tekrar canlılığımıza kavuşabileceğimiz emin bir sığınağa ihtiyacımız vardır. Cemaat (toprak), kişinin hatalarına rağmen kabul gördüğü, sevildiği ve desteklendiği sağlam bir sığınaktır.

Su

Yağmur suları toprak tarafından emilir ve köklerin Tanrı’nın mükemmel detaylarla yarattığı sisteminden geçerek gövde, dallar ve yapraklara taşınır. Su olmazsa, ağaç kurur ve ölür.

Rabbi Simmons, Kutsal Kitap’taki Tora-Su karşılaştırmasına dikkat çeker. Buna örnek olarak Moşe Peygamberin şu cümlesini açıklar (Devarim-32:2): “Yağmur gibi damlasın öğretim….Ve çimin üstünde yağmur damlaları gibi” Tora ve yağmur, göklerden yeryüzüne inerek susuzluğa ve kuraklığa derman olur. Tora Tanrı’dan aşağı akar ve her nesilde Yahudiler tarafından özümsenir. Tora insan ruhuna tad ve canlılık verir. Tora’ya bağlı olarak yaşanan bir hayat, bilgelik ve iyi davranışlarla tomurcuklanır.

İnsan susuz kaldığında kuruyup, kendinden geçip sonunda kendi babasını bile tanıyamıyacak duruma gelir. Ayni şekilde Torasız kalan insan da, Baba’sı Tanrı’yı bile tanıyamıyacak şekilde kendinden geçip yönünü şaşırabilir.

Hava

Bir ağacın yaşamak için havaya ihtiyacı vardır. Hava, ağacın solunumu için gerekli olan oksijeni ve fotosentez için gerekli olan karbondioksidi sağlar. Dengesiz bir atmosfer ağacın havasız kalıp ölmesine sebep olur.

Tanrı, adamın burun deliklerine bir yaşam nefesi üfledi. İnsan böylece yaşayan bir canlı haline geldi” (Bereşit-2:7). Rabbi Simmons, İbranicede “Neşima-nefes” ile”Neşama-ruh” için kullanılan kelimenin aynı olduğuna dikkat çeker.

Bunu da, manevi hayat gücümüzün hava ve solunum yoluyla geldiği şeklinde yorumlar. Fiziksel bir maddeyi tat, dokunma ve görme duyularımızla algılarız. (İşitme bile ses dalgalarını  algılamakla oluşur)

Duyuların en manevi olanı, varlığında en az fiziksel madde içeren, koku alma duyusudur. Talmud’un dediği gibi: “Koku, bedenin değil, ruhun yararlandığı bir  şeydir” (Şabat çıkışı-Avdala’da ruhu rahatlatmak için güzel bir koku koklanması gibi). Bet Amikdaş’ta koklama duyusuna hitap eden Ketoret- tütsü sunusu, her gün iki kez yapılmasına rağmen, Bet Amikdaş’ın en kutsal yeri olan Kutsallar Kutsalı’nda sadece senede bir gün, Yom Kipur’da sunulurdu. Bu da, kokunun yüceliğinin, Tanrı huzurunda ayrı bir yeri olduğunu gösterir.

Talmud, Maşiah geleceği zaman, “koklayacak ve yargılayacak” der. Bunun anlamı da, karmaşık durumların ardındaki gerçeği belirlemek için ‘manevi duyarlılığını’ kullanacağıdır.

Ateş

Bir ağacın yaşamak için ateşe-güneş ışığına- da ihtiyacı vardır. Ağaç, sağlığı ve gelişimi için elzem olan fotosentezin gerçekleşebilmesi için gereken enerjiyi güneşten alır.

İnsanların da yaşamak için ateşe-sıcaklığa-ihtiyaçları vardır. Bu sıcaklık, arkadaşların ve cemaatin, toplumun sıcaklığıdır. Kişi; aile, arkadaş, komşu, ortak vb.den farklı enerjiler alır ve bunları kimliğe ve davranışlara dönüştürür.

Yahudilikteki temel görenekler ve törenler aileye ve cemaate, topluma dayalıdır. Bu görenek ve kutlamalar doğumdan başlar, ergenlik, evlilik, eğitim ve hatta ölüme kadar devam eder.

AĞAÇ BAYRAMINDA İNSANIN YERİ

Bu sene, 14 Şevat akşamı (19 Ocak Çarşamba akşamı) kutsal topraklarda yetişen meyveleri, Tanrı’ya onları yarattığı için şükretme berahalarını söyleyip yedikten sonra durup biraz düşünelim.

“İnsan kırın ağacıdır”(Devarim 20:19). Bizler toplumda nasıl bir ağacız?

Köklerimizle toprağa, toplumumuza, tarihimize, dönemsel heves ve eğilimlerle yıkılmayacak şekilde sıkı sıkıya bağlı mıyız?

Susuz kalıp kurumamak, yönümüzü şaşırmamak için, yaşamımızı devam ettirebilmek için gerekli suyumuzu, Tora’yı yeteri kadar alabiliyor muyuz?

Bilgimizi, Tora öğretilerimizi hareketlerimize, yaşantımıza da yansıtabiliyor muyuz, yoksa sadece kuralları ve felsefesini öğrenmekle mi yetiniyoruz?

Ruhumuzun nefes alabilmesi için gereken havayı, maneviyatı sağlayabiliyor muyuz? Sağlığımız ve gelişimimiz için gereken ateşi, sıcaklığı, ona yakın yaşayarak, ait olduğumuz toplumdan ve çevreden edinebiliyor muyuz?

Bunların üstünde biraz düşünerek, aslında birçok derin mesaj içeren Tu Bişvat Bayramı’nın en azından bu mesajlarının kalplerimizde ufak tohumlar ekmesini ve zamanla tomurcuklanıp meyve vermelerini sağlayabiliriz.

Tu Bişvat Kova Burcu

Şevat Ayı’nın burcu Aquarius-Kova’dır. Aramca’da Aquarius-Dli kova anlamına gelir ve işareti, kovadan su döken bir su taşıyıcısı şeklindedir. ‘Kova’, İsrail’in işaretidir, çünkü kovanın tek amacı, su çekmektir. ‘Su’, Tora’yı sembolize eder. “Ey susamış olanlar, sulara gelin” (Yeşayau-55:1)  Yahudilerin yaratılış amacı, Tanrı’ya Tora yoluyla hizmet etmektir. Bu da, Tora bilgeliğini su çeker gibi çekip, ‘susamış’ insanlara ‘su-bilgelik’, maneviyat sağlamaktır. Yahudi astrolojisine göre, Şevat Ayı, kişinin, maneviyattan ne kadar uzak olursa olsun, Tanrı’ya yakınlaşabileceği, günah dolu geçmişinden koparak yenilenebileceği, arınabileceği bir aydır. Bu arınma da, ‘Su-Tora’ya dönüş ile gerçekleşecektir. Bu inanışın kökü Moşe Peygamber’in, son konuşmasına dayanır. Yahudi geleneklerine göre, Moşe,  beş haftada açıklamasını tamamladığı son kitap, Devarim’i anlatmaya, Şevat Ayı’nın 1’inde başlamıştır. İnanışa göre, orada olan ve Moşe’yi dinleyen ortalama bir insan, Şevat Ayı’nın 15’inde (Tu Bişvat), kendindeki manevi gelişmeyi hissetmeye başlamıştır. Bu da Tu Bişvat’ın insanın gelişimi için ne kadar önemli bir tarih olduğunu doğrular.

Yine Yahudi astrolojisine göre,15 Şevat, Tanrı’nın yargı ile merhamet özelliklerinin birleştiği bir gündür. Tüm bitki alemi ile ‘meyve’ veren ağaçların da yılbaşı olan bu gün, Adem’in yasak olan Bilgi Ağacı’nın meyvesinden yeme günahının da düzeltileceği gün olarak ifade edilir.

Önemli Not: Yazıda kısa bir özet olarak verilmiş olan bilgiler, okuyucuya bu konular hakkında fikir vermek amaçlıdır. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için, bayramlar ile ilgili kurallar ve uygulamalar hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabi’lerine başvurması gerekir.