Torunuma mektuplar -12/ Öfkene yenilme…

Sara YANAROCAK Kavram
5 Ocak 2011 Çarşamba

Kopan bir ip, düğümlenebilir yeniden

Koptuğu yerden yine…

Yine tutar tutmasına ama

Kopmuştur artık bir kere…

Belki bir gün yine karşılaşırız

Ama orada…

Beni terk ettiğin yerde

Bulamazsın ki beni bir daha…

Bertolt Brecht

Sevgili Guy’cığım, merhaba! Nasılsın minik adamım? Umarım bu haftayı daha iyi geçirirsin, çünkü geçen hafta diş çıkarırken epeyi sıkıntı çekmişsin.

Bu arada yüksek ateşten olsa gerek çok öfkeli ve keyifsizmişsin. Neyse geçmişler olsun, güzel kuzum.

Guy David bu hafta sana öfkeden söz etmek istiyorum.

Öfke; kendi kendinden hoşlanan, kendi kendini şişiren bir hırstır. Hepimizin başına çok sık gelir. Bazen bir şeye yok yere kızarız, bize yanıldığımızı ispatlayan kanıtlar getirirler. Bu sefer de doğrunun kendisine, suçsuzluğuna içerleriz.

İnsan düşüncesini; öfke kadar hiçbir şey yoldan çıkaramaz.

İnsan öfkelendiği zaman, eğer kontrolünü kaybederse içine adeta bir canavar girmiş gibi olur. Maksadını aşan laflar eder, tehditler savurur, kalpleri kırar ve hatta daha ileri giderek bunu fiziksel şiddete bile dönüştürebilir.

Sakın Guy, sakın öfkene kapılıp etrafındakilere kötü anlar yaşatma. Kendine, kızgınlığına, öfkene hakim olmaya çalış. Kendini kontrol et.

Öfke kontrolü çağımızın en önemli çalışmalarından biri. İnsanlar öfkelerine set koyabilmek için, psikolojik yardım almaya karar veriyorlar.

Zaman zaman haklı veya haksız olarak yakıcı öfkelere kapılabilirsin. Bence o zaman yapman gereken en birincil şey, kızdığın kişinin bulunduğu odayı veya mekanı terketmektir. O zaman tartışma bölünür. Sen şapkanı önüne alıp olaylar üzerine düşünebilirsin, bu arada öfken yatışır. Sinir katsayın düşer. Daha önce seni ateşler gibi dağlayan kızgınlığının, soğunduğunu hissedersin.

Babaannem, çabuk kızan bir çocuk olan babama öfkelendiği zaman dışarı çıkmasını ve 100’e kadar saymasını öğütlemiş. Arada geçen zaman her halde babamın hırsını da aşağı çekermiş.

Yine babaannem, çocuklarına “öfkelerinizle yatıp uyumayın, sabah yine kızgın uyanırsınız” dermiş. Gece yatmadan öncesine kadar problemlerini, kızgınlıklarını, küskünlüklerini halletmelerini tavsiye edermiş.

Çünkü yeni bir gün, yepyeni umutları ve güzellikleri içinde barındıracağından, öfkeyle başlayan bir günün insan için verimli olmayacağına inananlardanmış.

Babam, bu tavsiyeleri içine iyice sindirmiş olmalı ki çok bilge bir kişiliğe sahipti. Bizleri asla azarlamaz, tatlı sert yönetirdi. Anneme karşı öfkelenip bağırdığını, küstüğünü neredeyse hiç hatırlamıyorum. Bizim evde hep barış havası eserdi.

Guy bir öfke anında gönülleri incitmek o kadar kolay ki! Bunu yaptığın vakit, o anda kendini müthiş rahatlamış, öcünü almış gibi hissedersin ama, geriye dönüp baktığında, daha sonra da kızgınlığın soğuduğunda, geride bıraktığın harabeleri görünce kendin bile inanamazsın.

Bu yıkılıp viran edilmiş gönülleri hiçbir zaman tam olarak tamir edemezsin. Sevgi ile, sabır ile yaralar merhemlenir, kanaması durur ama, gönül sarayları yıkılmıştır bir kere.

Canım Guy, hayatta sana vereceğim en önemli öğütlerden birisi öfkene yenilmemen olacaktır.

İnsanın iradesine sahip olması kadar mükemmel bir özellik daha yoktur. Bazen yüzyıllar savaşına dönüşebilecek bir konuyu, kendi iradene hakim olmakla, bir küçük tartışma ile bitirebilirsin.

Guy soğukkanlı olmak, mantığını duygularının önüne koyabilmek, hayatta başarılı olmanın ve herkes tarafından sevilmenin en önemli noktalarından biridir.

Öfkenin üzerine güneşi batırma Guy. Güneş batmadan sorunlarını hallet, kin gütme. Cezalandırma Guy. Sen Tanrı değilsin, Tanrı bile pişman olanları affeder. Hoşgörülü, alçakgönüllü, anlayışlı ol. Olaylara önyargılı yaklaşma, yargısız infaz yapma. Kızgınlıkların yaz yağmurları gibi olsun. Yağdır, estir ama kısa kes. Barışın sıcak güneşi hemen ısıtıversin seni.

Guy hayat kısacık. Bir kapısından girip, diğerinden çıkıveriyoruz. Önemli olan bu hayatımızı yaşarken ve sonrasında iyi bir ismin sahibi olabilmek…

Güzel oğlum, seni en kısa zamanda öpüp koklamayı umuyorum.

Seni çok seven babaannen Sara

4 Ocak 2011