Katsav’ın suçu neydi?

Kadın-erkek eşitliğinin sadece kâğıt üstünde kaldığı bir dünyada yaşıyoruz. Ülkemizde hala töre cinayetleri ve kadın istismarları süre gelirken yaşadığımız coğrafyada her üç kadından biri şiddet görüyor veya tecavüze maruz kalıyor. Peki bir ülkenin devlet başkanının tecavüzcü olmasına ne demeli?

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
5 Ocak 2011 Çarşamba

Günlerden Perşembe, 2011 yılına girmeye bir gün kalmış. Televizyonda çok sevdiğim dizilerden “Türkan”ı izlemeden önce gözüm “Fatmagül’ün suçu neydi?”ye takılıyor.

Vedat Türkali’nin romanından yola çıkılarak Beren Saat’in başrolde oynadığı dizinin senaryosunun özeti şöyle: Fatmagül genç bir köylü kızıdır. Bir gün ona üçü zengin çocuğu olmak üzere dört kişi tecavüz eder. Zengin çocuklarının aile ve avukatları çözümü fakir çocuğu kandırmakta bulurlar. Fakir oğlan Fatmagül ile kâğıt üstünde evlenir. İkisine de bir süre sonra boşanacaklarına dair söz verilir. Gencecik kız sevmediği bir tecavüzcü ile yaşamak zorunda kalır. Köy halkının, ailesinin ve nişanlısının gözünde suçlu olan Fatmagül’dür ne yazık ki…

Dizinin sonunu ve suçluların cezalarını görüp görmeyeceklerini bilmiyorum. Ancak filim Türkiye gerçeklerini ekrana yansıtmaktadır.

Aynı gece İsrail’in 65 yaşındaki beş çocuk babası eski Devlet Başkanı Moşe Katsav’ın cinsel taciz ve tecavüzden suçlu bulunduğu haberi tüm dünya televizyonlarında yer aldı.

Moşe Katsav, Turizm Bakanı iken Türkiye’yi ziyaret etmiş ve eşim Nelly Barokas kendisi ile bir söyleşi yapmıştı. Devlet Başkanı olduğu 2007 yılında ise Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından karşılanmış, Neve Şalom Sinagogu’na girişinde Şofar’lar çalınmıştı.

Eşim, Katsav’ın, bu ikinci Türkiye ziyaretinde, kendisi ile yeniden röportaj yapmış, daha önceki ziyareti sırasında çekilmiş, birlikte oldukları bir fotoğrafı imzalatmıştı. “To Mrs. Nili, with best wishes” yazılı bu resim uzun süre oturma odamızda çerçeveli olarak yer aldı.

 Moşe Katsav, devlet başkanlığı sırasında gerçekleştirdiği bir basın toplantısında,  o dönemin Başsavcısı Meni Mazuz’un, ‘tecavüz’ başta olmak üzere bir dizi cinsel taciz suçlamasıyla hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıklamasının ardından, ‘suçsuz’ olduğunu ve bir ‘medya linçine’ maruz kaldığını, istifa edebileceğini ileri sürdü. Katsav’a göre suçlanmasının nedeni İran’dan göç eden Sefarad kökenli bir Yahudi olması ve bu ülkede Sefaradların hala ikinci sınıf vatandaş sayılmalarıydı. Oysa İsrail’in 5. Devlet Başkanı İzak Navon da Sefarad kökenli olmasına karşın son derece sevilen ve saygın bir kişilikti.

Başsavcı Meni Mazuz, Katsav’ın avukatlarıyla imzaladığı uzlaşma sonucunda devlet başkanını bir ölçüde içine düştüğü zor durumdan kurtardı. Mağdur olan kadınlar mahkemeye dahi çıkartılmadılar. Ancak yirmi binden fazla kişinin katıldığı protesto gösterisi Yüksek Mahkeme’nin uzlaşma protokolünü bozmasına neden oldu.

Bu kez mahkeme, 1998 yılında iki kez kendisine tecavüz edildiğini ileri süren ve ismi gizli tutulan kadın ile cinsel tacize uğradıkları yönünde ifade veren diğer iki kadının beyanlarını göz önünde bulundurarak eski devlet başkanını suçlu buldu. Ancak son söz Yüksek Mahkeme’nin olacak.

 Başbakan Binyamin Natanyahu, İsrail için üzüntü verici bir gün olduğunu belirtirken,  Başsavcı Moshe Lador, demokrasinin zaferi olarak yorumladığı bu kararın kanun karşısında herkesin -devlet başkanı dahi olsa- eşit olduğunu göstermesi açısından önem taşıdığının altını çizdi.

Sıradan vatandaşlar arasında, “ ABD Eski Devlet BaşkanıBill Clinton’un spermi Monika’nın üzerinde bulunmuşken bile bu kadar gürültü koparılmadı, başkan göreve devam etti” diyenler de oldu. 

Kadın hakları kuruluşları karardan memnuniyetlerini belirtirken pek çok taciz olayının yaşandığı İsrail’de haklılıklarını kanıtlayamama endişesiyle mağduriyetlerine sığınıp suskun kalmayı tercih eden kadınların bundan böyle seslerini yükseltmekte daha cesur davranacakları düşünülebilinir.

Ne yazık ki 21. yüzyılda dahi pek çok ülkede yasal düzenlemelere rağmen kadının bir meta olmadığı ve kendi vücudunu nasıl kullanacağına ilişkin her türlü hakka sahip olduğu henüz anlaşılmış değil.

Umalım ki Türkiye’de de artık Fatmagül’ler mağdur olmaz. Biz Moşe Katsav’ın resmini ortadan kaldırdık bile…