2010 yılını geride bırakırken...

Alber NASİ Köşe Yazısı
29 Aralık 2010 Çarşamba

Geçtiğimiz üç sene gerek bölgede gerek dünyada siyasi olaylardan çok, ekonomik olayların ön planda olduğu yıllar olarak yaşandı.

2009 yılının ağır ekonomik travmasının ardından dünya 2010 yılında yaralarını sarmakla meşgul oldu.

Türkiye, Çin, Hindistan gibi ekonomiler 2009’un olumsuz havasından uzaklaşırken, Avrupa’da ekonomik kaos bitmek bilmedi.

ABD ekonomisi halen kırılgan ve yeni krizlere gebe olmasına karşın AB’den çok daha hızlı bir şekilde toparlandı.

AB bölgesiyse ne 2010’da toparlanamadığı gibi 2011’de toparlanabileceğe benzemiyor.  Özellikle Akdeniz ülkeleri ve İrlanda’nın AB’nin başına büyük sıkıntı yaratacağı muhakkak.

Bu arada rekabetçi üretim yapamayan AB’nin kendi içindeki ekonomik sorunların orta vadede ne tip politik sorunlar yaratacağı merak konusu...

Bu arada AB’nin genişleme sürecinin durduğu ve Türkiye’yi almakta daha da fazla zorluk çekeceği muhakkak. Oysa Türkiye’nin AB’ye girmemesi birliği daha da kırılgan ve zayıf yapacak o da ayrı bir mesele.

Bu sene üzerinde en fazla konuşulan iki konu, Wikileaks ve İran oldu.

Wikileaks herkesin bildiği gibi mevcut dengeleri bozmaya aday. Ortaya çıkardığı gerçekler bazen “Kral Çıplak”  tarzında olsa da bir şeylerin değiştiğinin habercisi.

Wikileaks’ın patronu ipe sapa gelmez maddelerle hapse atılmaya çalışılsa da herkes Wikileaks’ın meraklısı olmuş durumda.

Birkaç senedir tartışılan ve bu sene de büyük ihtimal tartışılacak ve harekete geçilmeyecek konu hiç şüphesiz İran ve nükleer silahlar.

Bu ülkenin nükleer faaliyetleri dünya ve ABD tarafından yakından izlense de İran nükleer programından vazgeçmedi.

Uzun süre diplomatik yollu çözümlere de yanaşmayan İran’ın 2010 sonunda diplomatik görüşmeleri kabul etti. Şaşırtıcı gibi görünen bu karar İran’daki nükleer santrale yapılan internet saldırısından sonra gelmesi manidardır. Bu saldırı İsrail tarafından üstlenilmemiş olsa da İsrail ile bağlantılı olduğunu tahmin etmek pek de güç değil.

Bu arada Wikileaks’te çıkan ve 2007 yılında Suriye’nin nükleer reaktörünün İsrail tarafından bombalandığı yönündeki haberler İsrail’in bölgedeki nükleer faaliyetlere ne kadar hassas olduğunu gösteriyor.

İsrail İran- Irak Savaşı öncesinde ırak’ın da nükleer reaktörünü bombalamış ancak bunu hiçbir zaman kabul etmemişti. 

2011 yılında İran’ın nükleer faaliyetlerinin durmamasının nasıl sonuçlara sebep olacağını kestirmek mümkün değil. Ancak İsrail’in bölgede kendisiyle dostane ilişkileri olmayan ülkelerin nükleer güce sahip olmasına pek tolere ettiği söylenemez.

Bu arada İsrail’in Filistinlilerle barış görüşmelerinde bir arpa boyu yol gidememiş olması belki de İsrail’in 2010 senesi içindeki en büyük eksiğidir. Filistinliler içindeki çift başlılığı bahane etse de, İsrail’in muhatap olarak gördüğü Mahmud Abbas yönetimiyle az da olsa bir ilerleme kaydetmesi gerekirdi.

Bu arada İsrail’de Gazze’ye yeni bir operasyondan bahsedilmeye başlandı. Labirent gibi olan Gazze sokaklarına yapılacak bir kara saldırısının İsrail’i çok boyutlu sıkıntıya sokacağı kesin.

2011 yılının sağlık dolu ve mutlu anların ağırlıklı olduğu bir yıl olması dileğiyle...