Çağdaş polisiyede bir kilometre taşı

Üçlemenin ilk ayağı “Ejderha Dövmeli Kız” kadar başarılı olmasa da, İsveçli yönetmen Daniel Alfredson, kadınlara şiddet gösteren erkeklere beslediği nefreti sergileyen, asosyal kahramanı Lisbeth’in marifetlerini anlatmayı ustalıkla sürdürüyor.

Viktor APALAÇİ
22 Aralık 2010 Çarşamba

Arı kovanına tekme atmaktan hoşlanan, üstün zekalı, biseksüel anti-kahramanın çocukluğu ve babasıyla olan gizemli ilişkilerinden ipuçları veren “Ateşle Oynayan Kız”, cinsel sömürü, bağnazlık, sapıklık, kadın düşmanlığı temalarını işliyor. Antipatikliğini müthiş oyun gücü ve inandırıcılığıyla meziyete dönüştürdüğü bir rolde, piercingli, arıza genç oyuncu Noomi Rapace harikalar yaratıyor.

Geçen hafta, geçireceğim bir göz ameliyatı öncesinde, hamaratlığım tuttu, üç sinema yazısı yazdım. Birincisi Angelia Jolie ve Johnny Depp’i Oscar Ödüllü “Başkalarının Hayatı” başyapıtının yönetmeni Florian Von Donnersmarck ile buluşturduğu için beklenti çıtalarını üste çıkaran “Turist / The Tourist” idi.

İkinci film 7 ay önce Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini izlediğim Woody Allen’in son filmi “Uzun Boylu Esmer Adam / You Will Meet A Tall Dark Stranger”i idi. Üçüncü film de, Beyaz Saray’ın Irak’a saldırma için uydurduğu yalanı ortaya çıkaran, diplomat Joseph Wilson’un (eşi CIA ajanı Valerie Plame’in de işinden kovulmasına yol açan) politik skandalı beyaz perdeye aktaran “Adil Oyun” (Fair Game) adlı son Cannes Festivali’nin gözdelerindendi.

Ameliyat telaşıyla, “Turist” için yazdığım yazıyı nereye koyduğumu bulamadım. Ay içinde gösterileceği ilan edilen diğer iki filmin de vizyon tarihi ertelendi. Göz bandajlarım açılır açılmaz, bu haftadaki köşemi boş bırakmamak için (vizyona giren 10 film içinde) Filmekimi’nde izlediğim İsveç filmi “Ateşle Oynayan Kız / The Girl Who Played With Fire” ı yazmaya koyuldum. Zira izlenmesi azap veren Turist’i ikinci bir kez yazmak işkenceye dönüşecekti. Beklentilere cevap vermeyen, derin düş kırıklığı yaratan bu film için söylenecek tek şey, “yeniden çevrim filmlerinin orijinallerinin başarısını yakalayamadığı” gerçeğini bir kez daha ispatlamasıydı.

En verimli çağında (44 yaşındayken) ölen Mileniyum üçlemesinin ilk ayağı “Ejderha Dövmeli Kız/ The Girl With the Dragon Tatto”yu vatandaşı Niels Arden Opley tarafından sinemaya uyarlanmıştı.

İSVEÇ’İN KASVETLİ, KARLI COĞRAFYASI’NDA

Milenyum üçlemesinin ikinci halkası “Ateşle Oynayan Kız”ı yine bir İsveçli yönetmen, Daniel Alfredson çekmiş. Üçlemeyi kapayacak ve serinin en iyi olduğu söylenen son film de bu yönetmenin imzasını taşıyor.

İlk film kadar başarılı sayılmasa da, gizem ve aksiyon bu devam filminde de sürüyor. Ufak tefek, kara kuru gösterişsiz Noomi Rapace, ilk filmindeki gibi yine asosyal, saldırgan, dövmeli hacker Lisbeth Salander’de harikalar yaratıyor.

Arı kovanına tekme atmaktan hoşlanan, üstün zekalı intikamcı anti-kahraman Lisbeth, kadınlara şiddet gösteren erkeklere beslediği nefreti bu filmde de sergilerken, onun çocukluğu ve babasıyla olan gizemli ilişkilerine tanık oluyoruz.

Film, refah düzeyi yüksek, suç oranı düşük İsveç’in kasvetli, soğuk, karlı ve gizemli bir coğrafyasında Stocholm’da başlayıp Göteborg’da devam eden müthiş bir öykü anlatıyor.

Asık yüzlü, burnunda çift halkalya dolaşan, kendini taciz eden vasisi Bjuzman’a unutamayacağı bir ders verirken ölümcül olmasını beceren bir süperkahraman olduğunu kanıtlayan Lisbeth’i, filmin başında bir yıl aradan sonra Stockholm’e döndüğünü görüyoruz.

6 aylık bir aşk yaşadığı araştırmacı gazeteci sevgilisi Blomkvist (Michael Nyguist) İsveç’teki fuhuş çeteleri hakkında bir dosya yapmak üzere çalışmaktadır. Dosyanın peşindeki başka bir gazeteci, sonra Lisbeth’in bir kız arkardaşı, ardından da Bjurman vahşice öldürülünce, silahında üzerinde Lisbeth’in parmak izine rastlanınca, polis genç kadının peşine düşer.

GÖRKEMLİ GERİLİM FİLMİ

Onun masumiyetinden emin olan eski sevgilisi Mikael Blomkvist bunu kanıtlayabilmek için cinayetleri araştırmaya başlar. Kahramanlarımız hem bir cinsel suçlar ağı hem de derin bir komployla karşı karşıya olduklarını görürler.

Çağdaş polisiye türünün zirvelerinden birini oluşturan bu iki görkemli gerilim film, esrarengiz ilişkileri, aile için günahları, sırları ve gizemleriyle birlikte, enerjik ve dinamik bir sinematografi eşliğinde işliyor.

Lezbiyen Lisbeth’in, yalnızlığı dışında paylaştığı ortak yanı bulunmayan Mikael ile yakınlaşması ilk filmin seks boyutunu oluşturuyordu. Erotizm barındırmayan ikinci yarısında, Lisbeth’in sevgilisini terketmesinin nedenlerini üzerine ipucu arıyoruz.

Üst sınıflarda rastlanan cinsellik ve sömürüyü gözlere seren bu son derece etkileyici filmde, ırkçılık, bağnazlık, sapıklık, kadın düşmanlığı temaları işleniyor. Zaten eserin İsviçre orijinal ismi “Kadından Nefret Eden Erkekler” imiş.

“Ateşle Oynayan Kız”da kötülüğün kaynağında, bir zamanlar Sovyetler için çalışmış, izbandut gibi iri, dönek bir komünist var. Film illegal işlere karışan İsveç polisini de eleştiriyor. Milenyum serisinin cazibesi, ayrıksı kişiliğiyle, müthiş etkileyici kahramanı Lisbeth’ten geliyor. Biseksüelliğinin yanı sıra, asi ruhu ve asosyalliğiyle, gerektiğinde erkeklerle yumruk yumruğa kavga etmekten çekinmeyen Lisbeth çizgi dışı bir karakter. Antipatikliğini oyun gücü ve inandırıcılıyla bir meziyete dönüştüren bu piercing’li, sıskı, öfkeli, arıza genç kadını, ufak tefek Noomi Rapace müthiş bir gerçeklik ve çarpıcılıkla canlandırıyor.

“Ejderha Dövmeli Kız”ın Hollywood versiyonunda bu rol için düşünülen Carey Mulligan’ın veya (Sosyal Ağ’da Marc Zuckerberg’in eski sevgilisini canlandıran) Rooney Mara’nın, İsveçli fenomen Noomi Rapace’ın başarısına ulaşmaları çok zor. Araştırmacı gazeteci Mikael’de Daniel Craig’in işi kolay. Deneyimli yönetmen David Fincher, ise kendisine altın bir tabakta sunulan zengin konulu romanın hakkını verecek kabileyete sahip.