Armağan

Avram VENTURA Köşe Yazısı
14 Temmuz 2010 Çarşamba

Kitap, her zaman kendime aldığım en güzel armağandır! Kitabın adı da Armağan olunca, okumak için daha kışkırtıcı oldu.

İngilizcede “present” sözcüğü hem “armağan” hem de “şimdiki zaman” anlamına gelmektedir. Dr. Spencer Johnson, bu çift anlamlı sözcükten yola çıkarak an’ı yaşamanın bize verilmiş en büyük armağan olduğunu anlatmaya çalışıyor Armağan adlı kitabında.

Altını çizdiğim tümceleri paylaşmak istiyorum:

Armağan geçmiş değil, gelecek değil. Armağan içinde bulunduğumuz zaman, armağan şimdi!

Anı yaşamak, şu anda olan şeyler üzerinde yoğunlaşmaktır. Bu, her gün size sunulan armağanların değerini bilmek anlamına gelir.

İnsan anı yaşadığında kendini daha mutlu ve başarılı hissediyormuş.

En zorlu koşullarda bile, o anda neyin güzel olduğu üzerinde yoğunlaşmak seni mutlu eder; ayrıca sana kötü olan şeylerin üstesinden gelmen için ihtiyacın olan enerji ve güveni verir.

Eğer tamamen anı yaşarsan ve acı çekersen, tükendiğini hissedersen, güzel şeyler aramaya başlar ve bu güzelliklerin sayısını artırmaya çalışırsın.

Eğer geçmişten ders almadıysan, geçmişten kurtulmak zordur. Eğer gerekli dersleri alır ve geçmişten kurtulursan, anı çok daha güzel yaşarsın.

Kendini mutsuz ya da başarısız hissettiğin anda geçmişten ders almanın ya da gelecek için plan yapmanın zamanı demektir.

Planlama, gereksiz işlerin azalmasını sağlar. Kendine bir yol haritası çizmen gerekir. Bugün yapman gereken şeyler üzerinde yoğunlaşırsan, geleceğini istediğin gibi kurma olasılığın artar.

Eğer anı yaşamazsan, neler olup bittiğinin farkında olmazsın. Geçmişten dersler almazsan, gelecek için plan yapabilecek durumda olmazsın. Gelecek için plan yapmazsan, sürüklenir gidersin.

Başarı, olabileceğin gibi biri olmaktır. Hedeflerine doğru ilerleme kaydetmektir.

Kitabın özü yukarıdaki satırlarda...

Sürekli bulunduğumuz an’ın değerinden söz ediyoruz; oysa o an o denli hızlı akıp gidiyor ki... Şimdi, bir göz açıp kapama süresi içinde geçmiş oluyor. Geride bıraktığımız yıllar, kimi zaman bir an gibi geliyor.

Gözlerimi kapıyorum: Nerede kaldı çocukluğum? İlk gençlik, evlilik, iş kaygıları, çocuklar, torunlar... Tümü bir ömür aslında; ancak içinde binlerce, milyonlarca an’ı barındırıyor: Kim bilir ne kadar değerliydi her biri? Geçmişin boşluğunda birer düş şimdi... Geçen sürenin değerini kim bilebilir, son soluğunu vermeye yakın olan birinin dışında?.. O an geldiğinde de, pişmanlıkların, hayıflanmaların hiçbir anlamı kalmıyor.

Johnson’un deyişiyle, armağan içinde bulunduğumuz zaman, armağan şimdi!