Sonbahar, nihayet!

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
22 Eylül 2010 Çarşamba

Büyük ihtimalle benim sonbaharı sevinçle karşılayan bu başlığımı yadırgayacaksınız. Ne de olsa günler kısalacak, güneş ışınlarının ruha kattığı neşe yok olmaya başlayacak. Vücut enerjisi düşmeye başlayacak. Muhtemelen konsantrasyon bile azalacak. Vücudun karbonhidrat ihtiyacı çoğalacak, beden hafif kilo tutmaya başlayacak. Hatta ve hatta insanın uykuya olan ihtiyacı çoğalacak, sanırım melatoninin karanlıkta salgılanan bir hormon olması ile ilgili. Endişe ve tedirginlikler baş gösterecek. Sosyal olarak da konuşkanlık ve üreticilik kendini kabuğuna çekilmeye bırakacak. Bu tür belirtiler sizde baş gösteriyorsa yalnız değilsiniz, endişelenmeyin. Buna kış hüznü deyip geçenler olsa da aslında psikolojik olarak tarifi bile yapılmış bir sendrom bu… Bu sendromdan muzdarip olanlar bunun karakterleri olduğunu düşünüp kış mevsimini uykuda gibi geçirirler. İlkbaharın gelmesi ile de hızlıca toparlanmaya başlarlar.

Ben ise, daha pek çokları gibi, sonbaharı, tam aksine, yeni bir dönemin başlangıcı gibi görme eğiliminde olanlardanım. Hani bir biyolojik eğri söz konusu ise grafiğin tekrar tırmanışa geçme dönemi diyelim… Yaz mevsiminin insan beyninde oluşturduğu miskinliğin, yerini üreticiliğe ve umutlara teslim etmesi gibi. Vücut saatini harekete geçiren zembereğin tekrar kurulması gibi. Eğitim yılının başlangıcı ile bir paralellik olması mümkün zira insan vaktini ne kadar kompartmanlara ayırabilse de çocuklarının okulda olduğunu bilince daha verimli oluyor. Aksini söyleyen varsa şapka çıkarırım… Borsalar ve piyasalar bile buna endeksli olarak yazın uyukluyor. Terör bile daha azdır yaz aylarında. Ülkeler bile yeni siyasi yaşamlarını oluşturmayı sonbahara ertelerler…

Bioritm bir varsayım… Ve henüz ‘sözdebilim’ olarak sınıflandırılıyor… Bioritme göre doğum anımızdan itibaren üç farklı döngüye bağlıyız. Bunlar fiziksel, duygusal ve zihinsel ritimler. Her ritim birbirinden farklı olduğu için herhangi bir günde bu 3 eğrinin değişik yüksekliklerde olması mümkün. Örneğin fiziksel eğri yüksekte iken, duygusal ve zihinsel eğri düşükte olabiliyor. Bu saptamalar varsayımdan öteye gitmese de her insanda farklı zamanlarda farklı ruhsal heyecan ve mutluluklar olmasının dikkate alınması gerektiğine inanıyorum. Bioritmi pek çok yılı kapsayan bir grafik olarak düşünürsek, eminim insandan insana değişen mevsimsel ruh halleri de sonunda bir ritim oluşturur.

Ibrani takviminin yeni yılı tam da çoğu kişinin enerji açısından yükselişe geçtiği bu döneme denk geliyor. Bu bir tesadüf olmamalı. Yeni sözler verip eskilerini revize etmek, ufak tefek yeni hedefler belirlemek için tam da sezon başı! Aralık ayının 31. günü kutlanan yeni yılı, mevsimsel bir dönüm noktası olarak algılayamıyorum. Benim için o yılbaşı iş dünyasına ait bir şey… Bilançoların, kar-zarar tablolarının toparlanma dönemi. İnsana dair yeni umutların oluşması ve karakter in yeniden oluşmasını tetikleyecek bir dönem değil.

Sonbahar, nihayet! ‘Işığı’ daha az hissedeceğiz, doğru. Bu bizi biraz hüzünlü yapacak o da doğru… Her ne kadar önümüzdeki günlerde aydınlık saatler azalıyorsa da… Her ne kadar adım adım ‘karanlığa’ ilerliyorsak da Mazhar’ın güzel baladında dediği gibi benim hala umudum var…