Bu hafta ağımıza takılanlar

Çünkü sessiz kaldınız, bu rejime destek verenleri, Roni Margulies türü yanar dönerlerinize bile sahip çıktınız. Sustunuz, susmaya devam ediyorsunuz ve kendi 'mahallenizi' bile ayıklayamıyorsunuz, 'özeleştiri' mekanizmasını çalıştıramıyorsunuz. Oysa sadece dine-ırka dayalı 'birlik ve beraberlik' hissiyatı bir yanılsamadır. Yahudi toplumu kendilerinin aleyhinde işleyen bir rejime sahip çıkan Yahudiler'i daha ne kadar tolere edebilir; bunun tartışılması gerekiyor. Oray Eğin

İzak BARON Diğer
22 Eylül 2010 Çarşamba

Güncel

İSRAİL 1967 SINIRLARINDA BİR FİLİSTİN DEVLETİNİ KABUL ETMİYOR

Ancak en tuhafı, bunca yıldan sonra hâlâ ‘katil’le ‘kurban’ın aynı kefeye konarak sanki masada eşitlermiş izlenimi verilmesi. Nitekim Amerikan basınında çıkan yorumlarda Abbas’ın bu fırsatı kaçırmaması gerektiğini yazanlar oldu. Sanki mağdur İsrail tarafıymış gibi.

90’ların başından bu yana bölgeyi yakından takip eden bir gazeteci olarak izlenimim ise 2 Eylül buluşmasının imaj tazeleme, fotoğraf çektirme olanağı ve bir makyajdan öte anlam taşımadığı. İsrail olsun, Filistin olsun Amerika’nın davetini geri çevirme lüksüne sahip değillerdi. Kimse masadan kaçan konumuna düşmek istemedi. Ancak kimse kendi konumundan geri adım atmadı.

İsrail, 1967 sınırlarında bir Filistin devletini kabul etmiyor, Yahudi yerleşimlerinin devamını, Filistin devletinin silahsız olmasını savunuyor, Kudüs’ü bölünmez ve ebedi başkent kabul ediyor, mültecilerin dönüşüyle ilgili hiçbir uzlaşmaya yanaşmıyor. Eli zayıf olan Filistin tarafı, belli konularda zorunlu olarak esneklik gösterebilir. Ama temel maddelerde, Kudüs, 1967 sınırları vb. konularda Abbas bile taviz verecek durumda değil. İsrail geleneksel taktiği gereği bütün konuları masaya getirerek, deyim yerindeyse, torba anlaşma yapmaya çalışıyor. Çünkü tüm konuların çözümünü istemiyor. Sadece kendi kafasındaki çözümü dayatıyor.

Mete Çubukçu

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=1018757&Date=13.09.2010&CategoryID=42

NETİCEDE ERDOĞAN GÜÇLENEREK ÇIKTI Kİ BU MEVCUT POLİTİKALARINI SÜRDÜRMEK KONUSUNDA KENDİSİNE SERBESTLİK SAĞLAYACAKTIR

Pazartesi günü Kudüs’te bazıları, bu referandumu ABD’de kasımda yapılacak ara dönem seçimleriyle kıyaslıyordu. Demokratlar bu seçimlerde birçoklarının beklediği gibi darbe yerse Obama ciddi ölçüde zayıflayacak ve bu zayıflık genelde dış politika meselelerine, özelde de Ortadoğu’ya sirayet edecek. Ülke içinde zayıflayan bir başkan, dış politikadaki etkisi de azalan bir başkan demektir. Demokratlar seçimden iyi sonuçla çıkarsa tam ters yönde bir etki görülecek.

Türkiye’de de aynısı yaşandı. Erdoğan, bunca enerji ve siyasi sermaye harcadıktan sonra referandumu kaybetseydi ciddi anlamda zayıflar, bu da politikalarını bir bütün olarak etkilerdi. Elbette ki bu Erdoğan’ın dış politikasıyla ilgili bir referandum değildi. Ancak reform projesinde fazlasıyla kişisel dahli olduğundan dolayı, referandum Erdoğan ve iktidarı için büyük ölçüde bir tür güvenoyuydu. Neticede Erdoğan güçlenerek çıktı, ki bu mevcut politikalarını sürdürmek konusunda kendisine serbestlik sağlayacaktır.

Herb Keinon                    

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date=15.09.2010&ArticleID=1018954

YAHUDİ TOPLUMU KENDİLERİNİN ALEYHİNDE İŞLEYEN BİR REJİME SAHİP ÇIKAN YAHUDİLER'İ DAHA NE KADAR TOLERE EDEBİLİR; BUNUN TARTIŞILMASI GEREKİYOR

Türkiye'de yaşayan Yahudiler bunu ne kadar başarıyor, kendilerini ne kadar sorguluyor peki? Bu konuda sınıfta kaldıkları bile kolaylıkla söylenebilir. Eğer bu ülkenin gerçek Yahudi aydınları, entelektüelleri Cemaat'çilikten sıyrılmamayı, sadece 'din-ırk' esasına dayanarak kendi içlerindeki yandaşlara, yalakalara sahip çıkmayı sürdürürse bir süre sonra şikayetlerine hiç kimse kulak asmamaya başlayacak. Bu ülkede AKP'ye oy veren Yahudiler olmadı mı? 'Ekonomi çok iyi gidiyor, istikrar bozulmasın' diye AKP'nin ikinci kez iktidara gelmesine 'evet' demediler mi sandıkta? İshak Alaton gibi işadamları yargının kontrol altına alınacağı, AİHM yolunun tıkanacağı bu anayasa değişikliklerine cemaat gazetelerinden destek verip 'Evet' diyeceklerini açıklamadılar mı?

Kendi kendisinin Yahudiler'in sözcüsü ilan eden, aklı sıra antisemitizme karşı duruş sergilediğini söyleyen sözde entelektüellerden biri şimdi Başbakan'ın en sevdiği Yahudi değil mi?

Bütün bu insanlar kendi cemaatlerinden açıkça bir tepki gördü mü, en ufak bir dışlanma yaşadılar mı? Hayır. Sadece 'ortak din' esasına dayalı olarak sessiz kalındı, 'Ne de olsa bizdendir, aramızda bölünmeyelim' düşüncesiyle itiraz edilmedi. Kusura bakmayın Yahudi dostlar...

Siz de tıpkı Beyaz Türkler gibi bu ülke üzerindeki bütün söz hakkınızı kaybetmek üzeresiniz. Nasıl ki Beyaz Türkler'in bir kısmı oy vermek için Çeşme'den, Bodrum'dan dönemedi, bayram tatillerini kesemedi, Türkiye'de Yahudi düşmanlığı artıyor diye haklı olarak feryat eden vatandaşlarımızın da çığlıkları boşa ne yazık ki... Çünkü sessiz kaldınız, bu rejime destek verenleri, Roni Margulies türü yanar dönerlerinize bile sahip çıktınız. Sustunuz, susmaya devam ediyorsunuz ve kendi 'mahallenizi' bile ayıklayamıyorsunuz, 'özeleştiri' mekanizmasını çalıştıramıyorsunuz.

Oysa sadece dine-ırka dayalı 'birlik ve beraberlik' hissiyatı bir yanılsamadır. Yahudi toplumu kendilerinin aleyhinde işleyen bir rejime sahip çıkan Yahudiler'i daha ne kadar tolere edebilir; bunun tartışılması gerekiyor.

Geçenlerde İsrailli bir arkadaşım Yahudi toplumunun hafızasının çok kuvvetli olduğunu, özellikle Mavi Marmara krizini aşamayacaklarını, Türkler'in imajının uzun süre düzelmeyeceğini, iki ülke arasındaki ilişkilerin uzun bir süre onarılmayacak kadar hasar aldığını söylüyordu.

Yahudi toplumunun hafızasının çok iyi olduğu tezine karşı geçmişte de 'geldiklerinde' o dönemin Yahudi aydınlarının, işadamlarının, sanatçılarının bir kısmının tıpkı bugün Margulies, Alaton gibi 'sessiz' kaldıklarını hatırlatırım.

Oray Eğin

http://aksam.com.tr/2010/09/16/yazar/18779/oray_egin/yahudilerle_arami_bozuyorum.html

Türkiye Yahudileri niçin eleştiriliyor?

Oysa Yahudi, her şeyden önce bir Doğulu'dur. Kültürü İslam ve İslam toplumlarıyla yan yana, iç içe yaşayarak şekillenmiştir. Onu da etkilemiştir.
Yahudi tarihi ve Yahudilerin kolektif bilinçaltı, İslam'ın ve İslam toplumunun anti-semit olmadığını ve olamayacağını öğrenmiş; Yahudi düşmanlığının Avrupa prodüksiyonu bir ürün olduğunu ve bu çağda da İslam toplumlarına zorla ihraç edilmeye çalışıldığını elbet bilmektedir.
Hülasa Yahudi; Türkiye'ye, Müslüman Türk toplumuna, onu 'sosyetik bir ikon' gibi algılayan 'Beyaz Türk'ten çok daha fazla vakıftır. Ve hatta bizzat içinde ve onun parçasıdır.
Bu yüzden, 'Evet' diyen Yahudileri eleştirenlerin ve hatta onları yüksek sesle itiraza çağıranların bir kez daha düşünmeleri gerekir.
Acaba Yahudi toplumu Türkiye'deki gelişmeleri kendilerinde beyazlık vehmedenlerden daha iyi ve gerçek haliyle görüyor mu, diye?
Ramazan'da davetli olduğum ilk iftar yemeğinde, Neve Şalom Sinagogu'nun alt katında, bu bilincin ve duygunun tecessüm etmiş halini görmüştüm.

Atılgan Bayar

http://aksam.com.tr/2010/09/18/yazar/18803/atilgan_bayar/turkiye_yahudileri_nicin_elestiriliyor_.html

OBAMA İÇİN BAŞARISIZLIK, SORUNU ÇÖZEMEYEN DİĞER ABD BAŞKANLARININ YANINA FOTOĞRAFININ İLİŞTİRİLMESİNDEN ÖTEYE GEÇMEYECEKTİR

Ortadoğu'nun en yakıcı sorunlarından bir tanesi olan İsrail-Filistin, İsrail-Arap ihtilafının çözülmesinde rol alacak olan liderler tarihe şimdiden yazılmış olan isimlerinin rengini altına sarısına çevireceklerinden şüphe yok. Görüşmelerden doğacak olan olumlu sonuç bu liderler için bugün de yarın da önemli getirileri olacaktır.

Başarı, Netanyahu, Abbas, Mübarek ve Kral Abdullah gibi isimler için çok önemli getirileri olsa da başarısız olmanın getireceği bir sonuç olmayacaktır. Obama için başarısızlık, sorunu çözemeyen diğer ABD başkanlarının yanına fotoğrafının iliştirilmesinden öteye geçmeyecektir.

Ancak bu görüşmelerden sonuç alınamaması yani başarısız olunmasının, "barış gemisi"nin kaptan köşkünde oturan Bakan Clinton için, Amerikalıların kullanmayı pek sevdiği tabirle ‘sonuçları’ olacaktır.

Ali Akel

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=16.09.2010&y=AliAkel

DEMOKRATİK YAHUDİ DEVLETİNİN FİİLİ SINIRLARI DAHİLİNDE BU GÜN GİBİ AÇIK BİR DURUM BU

Geçen gün Bilim ve Teknoloji Bakanı Daniel Hershkowitz Ordu Radyosu’nun sabah programına bir mülakat verdi ve Filistinliler durmaksızın inşaat yaparken Batı Şeria’daki yerleşim inşaatı moratoryumuna devam etmenin imkânsız olduğunu savundu.

Ordu Radyosu veya İsrail Radyosu’ndaki bir röportajcının sürpriz yapıp sözgelimi şöyle bir soru sormasını kimse beklemez elbet: “Eşitlik ilkesi yerleşim lobisi için aniden bu kadar önem kazandıysa, o zaman Hayfa ve Hazorea kibbutzunun sakinlerine Nablus Tepeleri’nde veya Doğu Kudüs’teki Filistin mahallesi Silvan’da inşaat yapma izni verilirken, Nablus ve Doğu Kudüs sakinleri niye Hayfa’da bir konut projesi yapmasın veya Aşkelon’da ya da Celile’deki manzaralı bir mahallede yaşamasın?”

Fakat röportajcı olguların çarpıtılmasını düzeltme gereği duymadı ve dinleyicilere Filistinlilerin istedikleri gibi inşaat yapamadıklarını söylemedi. Batı Şeria’nın İsrail’in tam kontrolü altındaki yüzde 62’sinde (yani C Bölgesi) İsrail son 40 yıldır Filistinlilerin inşaatlarını dondurmuş durumda. Sayısız habere rağmen röportajcı-nın inşaat moratoryumunun yerleşimlere değil Filistinlilere uygulandığından bihaber olduğu varsayılabilir. Doğal büyüme sadece Yahudiler için geçerli. C Bölgesi’nde okullar, anaokulları ve su sadece Yahudiler için. Mekorot Su Şirketi’nin Ürdün Vadisi’ndeki kuyuları, yerleşimlere ve onların meyve bahçelerine bol bol su sağlıyor. Su Filistinlilerin topraklarından geçiyor ve boru hatlarının etrafı çevrilmiş durumda. Ve toprak susuzluktan kavruluyor, çünkü Filistinlilerin bu boru hatlarından kendilerine ait olan suyu almasına izin verilmiyor; zira İsrail insanların ihtiyaçlarını karşılamayan bir kota uyguluyor. Demokratik Yahudi devletinin fiili sınırları dahilinde bu gün gibi açık bir durum bu.

Amira Haas

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date=19.09.2010&ArticleID=1019629

İSRAİL, TÜRKİYE İLE YAŞAMAKTA OLDUĞU KRİZİN DEVAMINDA, BİR GÜN, KÖŞEYE ÇOK SIKIŞACAĞI BİR GÜNÜN GELECEĞİNİ BİLİYOR

İsrail, Türkiye ile yaşamakta olduğu krizin devamında, bir gün, köşeye çok sıkışacağı bir günün geleceğini biliyor. Bu nedenle, tek kurtuluşunun, R.Tayyip Erdoğan’ın ağır yara aldığı, AK Parti’nin siyasi meşruiyetinin tartışıldığı bir Türkiye olduğuna inanıyor. Umutları, yapılan referandumdan Erdoğan’ın yenilgiyle çıkması, ülkenin erken seçimi zorlayan bir siyasi kaosa girmesi, bu arada kendilerinin uluslararası yükümlülüklerinden sıyrılmalarıydı. Olmadı. Sinirliler. Başbakan Erdoğan’ı daha geniş zeminde hedef alma rotasına yönelebilirler.

İsrail’in Türkiye’yi sıkıştırma hedefleri doğrultusunda kullandığı esas büyük güç, Washington’daki Yahudi lobisi ve bağlantısındaki Amerikan “böyyyük”(!) medyasıdır. Erdoğan’ın muhtemel referandum yenilgisi, tıpkı İsrail’de olduğu gibi bu “mahfellerde” de büyük bir arzu ile bekleniyordu. Olmadı. Sinirliler. Her an her şeyi yapabilecek yollara yönelebilirler.

Habertürk’ten Serdar Turgut, doğru bir iş yapmış, bu süreçte Washington’un nabzını tutmuş. “Bir bilen”e sormuş oralarda. Kendisini büyük olasılık ben de tanırım, Pentagon’daki Yahudi lobisinin, neo-con takımının önde gelen isimlerinden biriydi. Obama’dan sonra emekli oldu önemli muhafazakâr think-tank kuruluşlarından birinde çalışıyor. Söylediklerini önemsemek gerekiyor çünkü her zaman geleceğin siyasetini belirleyecek lobinin içindeki isim olmuştur. Eğer, “Türkiye artık burada potansiyel düşman olarak tanımlanmaya başlandı” diyorsa, bir kenara not alınmalı. Bu, Türkiye’nin böyle tanımlanacağı anlamına gelmez ama Yahudi lobisinin Türkiye için çevireceği dolapların ileri boyutlarını çok güzel gösterir.

Ardan Zentürk

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/ardan-zenturk/dunyada-panik-294481.htm

TÜRKİYE’DE İKTİDAR DEĞİŞSE DAHİ İKİ DEVLET ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN YAKIN GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ OLMASI MÜMKÜN MÜ?

Akla çok soru geliyor: Türkiye’de iktidar değişse dahi iki devlet arasındaki ilişkilerin yakın geçmişte olduğu gibi olması mümkün mü? Bizler gibi, Yahudilerin Türkiye’de 500 yıllık birlikte yaşamını bilen ve bu dostluğa inanan kişilerin yapabileceği şey kalmış mıdır? Tanıdığımız ve çok takdir ettiğimiz Türk diplomatlarının, Türkiye’de hala sayıları pek çok olan, sevdiğimiz, saydığımız, dostlarımızın, arkadaşlarımızın durumdan en az bizler kadar rahatsız olduklarını duyuyoruz.

Türkiye’de yaşayan Yahudi kardeşlerimizin bugün maalesef tanık olduğumuz olumsuz ve sevimsiz havadan zarar görmemeleri için yapılacak ne vardır?

İsrail’in Filistinlilerle olan kavgası yeni olmadığına ve Türkiye İsrail ile bu kavgaya rağmen en yüksek düzeyde ilişkilerde bulunduğuna göre, şimdi İnternet dünyasında gördüğümüz İsrail nefretinin son Gazze olaylarından, hatta Mavi Marmara olayından kaynaklandığını ileri sürmek inandırıcı değildir. Buna sebep olanlar vardır. Son 10-15 yılda yaşanan büyük dostluk ilişkilerinden sonra, belki İslam dünyasına şirin gözükmek, belki de iç siyaset hesapları yüzünden, Türkiye?deki politikacılar 5 asırlık bir Türk-Yahudi yakınlığını yıkmayı başarmak üzereler. Dileriz başarmazlar.

Selim Amado

http://www.hasturktv.com/homepage_articles/74.htm

İlginizi çekecek siteler

http://sephardichorizons.org/

http://www.toplumsalyakinlasma.org/

http://tarlakusuydujuliet.tr.gg/Ana-Sayfa.htm#

Netten okumalar

Yom Kipur savaşında neler oldu?

http://www.skyturk.net/yom-kipur-savasinda-neler-oldu/