Ağa Takılanlarda bu hafta

Kuş kadar aklı olan bir insan, bu bir buçuk milyon Yahudinin Türkiye'yi ellerinde oynatacaklarını bilir

İzak BARON Diğer
24 Şubat 2010 Çarşamba

Güncel

KUŞ KADAR AKLI OLAN BİR İNSAN, BU BİR BUÇUK MİLYON YAHUDİNİN TÜRKİYE'Yİ ELLERİNDE OYNATACAKLARINI BİLİR

Türkiye'deki resmî Yahudi sayısı şu anda 15 bin civarındadır. Bunların yanında bir de bir buçuk milyon Kripto Yahudi bulunmaktadır.

1. Sabataycılar 2. Alevî Bektaşi kılığına girmiş Yahudiler 3.Müslüman görünen Kürt Yahudileri.

Kuş kadar aklı olan bir insan, bu bir buçuk milyon Yahudinin Türkiye'yi ellerinde oynatacaklarını bilir, anlar ve kavrar. Medyada onlar, finans ve bankada onlar, iktisat ve ticarette onlar, ihracat ve ithalatta onlar, üniversitelerde onlar... Tekelleri biraz kırıldı ama hâlâ çok güçlüdürler.

Mehmet Şevket Eygi

http://www.milligazete.com.tr/makale/turkiye-israil-ittifaki-153883.htm

TÜRK KİMLİĞİ BUGÜN BÖLGEDE İSRAİL'İN ALGILANIŞINA GÖRE DEĞİŞİME UYARLANMIŞTIR

Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin ise nükleer silaha sahip olabilecek bir İran'ı dahi kendine tehdit görmediği kanaatindeyim. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yarın Tahran'a gittiğinde tarafsız olmayacak; arabulucu olamayacak. Çünkü Türkiye: 1- İran'ın programının barışçıl olduğunu söyledi; 2 - Olmasa bile İsrail'dekilerine niye laf yok, Gazze'de yaşananlar bundan bağımsız düşünülemez dedi.

Özetle diyorum ki, Türk kimliği bugün bölgede İsrail'in algılanışına göre değişime uyarlanmıştır. Bu, ülkenin ulusal güvenlik algılayışına da doğrudan yansımaktadır. Dolayısıyla Türkiye, bu meselede tarafını seçmiştir; o da İran'dan yanadır. Komşularımızla "sıfır problem" diyerek yapılanan bu yeni dış politika başka bir sonuç doğurmaz. Ama bunun doğru yol olduğundan cidden emin miyiz?

Tülin Daloğlu

http://haberturk.com/HTYazi.aspx?ID=8165

 'İSRAİL'İN ELİNDE VARSA, BİR MÜSLÜMAN ÜLKE OLAN İRAN'DA NEDEN ATOM BOMBASI OLMASIN?'

Özellikle İran ile yakınlaşma politikalarından kaygı duyduğunu ifade eden Erdem, şunları söyledi: “İran, NATO'nun tehdit algılamalarında ön planda yer alan bir ülke. İran'a sahip çıkan bir söylem ile biz, üyesi olduğumuz ittifakın temel ilkeleriyle ters düşüyoruz. ABD ve Batı bu konuda çok hassas”. Erdem'in bu sözleri üzerine toplantıda, İran tartışması başladı. TBMM Dış İşleri Komisyonu Başkanı ve Eskişehir Milletvekili Murat Mercan, “Bu söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum. Hükümetin yürüttüğü politikalar yerindedir” tepkisini gösterirken, aralarında Arslan'ın da bulunduğu bazı milletvekillerinin, “İsrail'in elinde varsa, bir Müslüman ülke olan İran'da neden atom bombası olmasın?” görüşünü dile getirdiği öğrenildi. Diğer bazı milletvekilleri ise İran'ın nükleer silah sahibi olmasının, Türkiye'nin çıkarları açısından olumsuz bir gelişme olacağını vurguladı.

İktidar partisinde İsrail ve İran konusunda yaşanan bu tartışma, yaklaşan seçimlerde iç politikanın yanı sıra dış politikanın da ne kadar önemli yer tutacağının bir ön işareti sayılmalıdır.

Utku Çakırözer

http://aksam.com.tr/2010/02/17/yazar/16344/utku_cakirozer/iktidarda_israil_ve_iran_catlagi.html

İSRAİL'DE BU ŞEKİLDE DÜŞÜNENLER İLE TÜRKİYE'DE AK PARTİ KARŞITI ÇEVRELER ARASINDA DOĞAL BİR KOALİSYON

Türkiye'den yükselen eleştirilerden büyük rahatsızlık duyan İsrail, bu eleştirileri değerlendirirken çok önemli bir hata yapıyor. Bu hatada ısrar ettiği için de ilişkilerin tekrar normale dönmesi zorlaşıyor. En temel yanlış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dile getirdiği eleştirileri iki temele bağlamaktan kaynaklanıyor. Bunlardan biri, Erdoğan'ın içeride oylarını yükseltmek için böyle bir yola girdiği ve popülizm yaparak her fırsatta İsrail'i yerden yere vurduğu. İkincisi ise Erdoğan'ın ve AK Parti hükümetinin bu eleştirileri İslamcı kimliği nedeniyle yaptığı. Sorunu bu şekilde değerlendirenler için Türkiye'yi yeniden kazanmanın tek yolu kalıyor: AK Parti'den ve Erdoğan'dan kurtulmak. Bu da ister istemez akla, İsrail'de bu şekilde düşünenler ile Türkiye'de AK Parti karşıtı çevreler arasında doğal bir koalisyon senaryosunu getiriyor.

Abdülhamit Bilici

http://zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1022

İSRAİL / İRAN SAVAŞI KAPIDA!

2010 Şubat ortası…/ İsrail - İran savaşı kapıda! / Bu bağlamda dünya ikiye bölündü! / Bir yanda İran’dan yana olanlar var! / Diğer yanda ise İsrail bloğundan yana olanlar! / “Radyoaktif diplomasi” üzerinden saflar netleşiyor, sertleşiyor! / AKP’nin safına gelince… / Erdoğan’ın moralinin bozuk olması boşuna değil! / Nokta!

Hayrullah Mahmud Özgür

http://www.alaturkaonline.com/?p=2328,

EN BAŞARILI AVUKAT OLMANIN SIRRI NE?

Araştırmalar sonucunda son 20-30 yıllık dönemde ABD'nin en başarılı avukatlarının 2. Dünya Savaşı döneminde ABD'ye gelmiş Doğu Avrupa kökenli Yahudi göçmenlerin çocuklarından çıktığı tespit edilmiş. Bunun nedenleri incelendiğinde ortaya şöyle bir tablo çıkmış: Doğu Avrupa Yahudisi göçmenler de tıpkı aynı dönemde gelen İrlanda ve İtalyan kökenliler gibi çok fakir. Büyük şehirlerin varoşlarında yarı aç yarı tok yaşam mücadelesi veriyorlar. Ama aralarında büyük bir fark var. İrlandalı ve İtalyan göçmenler köy kökenli. Yahudiler ise kentlerden gelmiş. Kültürel düzeyleri arasındaki bu fark çocuklarını yetiştirmede kendisini gösteriyor. Yahudi göçmenler, yarı aç gezme pahasına çocuklarına piyano dersi aldırıyor. Onlara tiyatro gibi rafine sanatları tanıtıyor. Diğer göçmenlerin aksine çocuklarını sadece iki mesleğe yönlendiriyorlar: Avukatlık ve doktorluk. Bunları şartlar ne olursa olsun hiçbir zaman ölmeyecek, krizlerden etkilenmeyecek iki meslek olarak görüyorlar.

Bunların yeni avukat olmuş, başarıya ve paraya aç, zıpkın gibi ve hırslı çocuklarını iş hayatına atıldıklarında bir sürpriz bekliyor. Konvansiyonel büyük hukuk büroları bunları işe almıyor. İyi giyimli, sarışın, mavi gözlü yani WASP olmayanlar o dönemde büyük bürolara giremiyorlar. Kara-kuru, esmer Yahudi delikanlılar o dönemde bu meslekte 'zenci' muamelesi görüyorlar. Bir anlamda 'tipten' kaybediyorlar.

Ali Ulusoy

http://aksam.com.tr/2010/02/12/yazar/15773/ali_ulusoy/en_basarili_avukat_olmanin_sirri_ne_.html

ÇİFTE STANDARTLI UYGULAMALAR VE ANTİSEMİTİZM

Meşrebiniz veya aidiyetiniz sebebiyle, Saddam rejiminin Halepçe'de 5,000 kişinin katline mazlum Kürt olduğu için suskun kalıp, Çeçenistan'da zalim Rus olduğu için yeri göğü inletmek de; 40,000 kişinin öldüğü Kürt sorununa, 300,000 kişinin öldüğü Darfur kıyımına veya bir milyon cana mal olan Irak işgaline suskun kalıp -hatta kılıf bulmaya çalışırken- İsrail'i ayırıp kınamak da çifte standarttır. Püf noktası, mazluma da, zalime de kimlik sorulmamasıdır. Bu vahşetlerin hiçbiri için değil, ilk kez ve sadece Gazze saldırısı sonrası 15,000,000 öğrenciye İsrail'i telin için saygı duruşu yaptırılması gibi çifte standartlı uygulamalar da antisemitizm olarak tanımlanmıştır.

Yunus Emre Kocabaşoğlu

http://bianet.org/biamag/medya/120181-mazluma-da-zalime-de-kimlik-sormamak

MAVİ-BEYAZLARA BÜRÜNMÜŞ İSRAİLLİ RAMBO

Birbirimize göz kırpıp, dış haber sayfalarına bakılırsa uzun kolu bütün otellere ulaşabilen Mossad’dan gurur duymayı nasıl da seviyoruz. Başındaki masum külahıyla kim olduğumuzun tezahürü sayılan karikatür tiplemesi Srulik’in yerini uzun yıllar önce alan mavi-beyazlara bürünmüş İsrailli Rambo olmayı nasıl da seviyoruz. Hangisinden daha çok gurur duyuyoruz: Yetiştirdiğimiz kiraz domateslerden mi, yoksa suikastlardan mı?

Sınır polisinin veya İsrail ordusunun özel birimi Duvdevan’ın işgal altındaki topraklarda aranan insanları öldürmesiyle, Dubai’de sessiz sedasız yapılan cüretli suikast arasında hiçbir fark yok.

Gideon Levy

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspxaType=RadikalHaberDetay&Date=20.02.2010&ArticleID=981334

Unutulan kavim

KARAYLAR; HAZAR İMPARATORLUĞU'NUN MİRASÇILARI

"Eğer unutsam seni Kudüs ve seni sağ koluma almayı unutursam, dilim damağıma yapışsın seni özlemezsem eğer, eğer sevincimin üstüne çıkarmazsam. Dilin yenilenmesi ve korunması önemlidir. Bugün bu dili saf konuşan genellikle yaşlı insanlar olduğundan dolayı bu dili iyice öğretebilen genç ve yetenekli öğretmenler yok. Bu yüzden dil öğreten okulları açamıyoruz. Ama 2002 yılı TİKA yardımıyla Rus dili inde ve Karaim Türkçe'si ile dua el kitapları çıkartıldı."

http://www.emelvakfi.org/ozuturk/karaylar.htm

Portre

ZÜCACİYENİN DUAYENİ ŞABAT LEVİ

1870’li yıllarda Kehribarcıların üç kardeşi ile Yuda Levi’nin üç kardeşi ile birlikte Juda Levy Freres et Fils adlı bir zücaciye şirketi kurdular. Şirketin ortaklarından Davit Levi kuzeni ile birlikte Rıfat Kehribar ve Davit Levi adi ortaklık kurup aynı adreste işe devam ettiler. 1942 yılında Davit Levi emekli olunca oğlu Şabat Levi babasının işine devam eder. Ve şirketin adı Rıfat Kehribar ve Şabat Levi’ye döner.

http://www.boyutpedia.com/default~ID~2276~aID~69018~link~porselen_-_portre_-_subat_levi.html

Eskilerden

İSTANBULLU BİR ECZACININ TARİHE TANIKLIĞI VE YAŞAM ÖYKÜSÜ

Osmanlı İmparatorluğu’nun çok kültürlü yapısı özellikle sağlık hizmetlerinde belirgin olarak görülüyor. Bir örnek de Eczacı İsak Levi, oğlu Dr. Bünyamin Levi ve torunu Doç. Dr. Hrisi Bahar’ın kaleminden, İsak Levi’nin Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’e kadar uzanan ilginç mesleki öyküsü...

http://www.hastanedergisi.com/53/haberdetay.asp?id=8

Yararlı siteler

2070 yılına kadar eksiksiz dünya tatil günlerinin rehberi

http://www.tatil-gunleri.com/religion_2010_4.htm

Hoşunuza gidecek siteler

Guy Shachar

http://guyshachar.com/content/