‘Üsküdar’a gider iken...’

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
17 Şubat 2010 Çarşamba

“Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur…”

Tıpkı bu eski şarkıda olduğu gibi, cumartesi gecesi Beşiktaş’tan Üsküdar’a gitmek için motora bindiğimizde yağmur çiseliyordu. Sağ olsun dostlarımız Üsküdar Tekel Sahnesi’nde oynanan “Kuzguncuk Türküsü”ne bilet almışlardı.

Beşiktaş- Üsküdar seferleri bana öğrencilik yıllarımı anımsatır. Ortaokul yıllarında Bağlarbaşı’na servisle araba vapurunda gidip geldik. Köprünün henüz olmadığı devirlerdi. Liseli olduğumuzda ise Üsküdar- Beşiktaş motorlarını kullandık. Tabii o zamanlar motor değil, iptidai takalardı. Biz yine de güle eğlene giderdik.

* * *

Eski bir tütün deposundan restore edilerek tiyatro binasına dönüştürülen bu mekândan, ilk kez oyunu izledikten sonra görüşlerini gazetemiz için kaleme alan Cemaat Başkanı Silvyo Ovadya sayesinde haberim oldu. İyi ki, yazmış. Yoksa haberdar olsak bile, ‘Üsküdar çok uzak’ deyip gitmeyi düşünmezdik bile. Oysa yalnız oyunu değil, binayı görmek için gitmeye değer. Üst katı küçük bir müzeye dönüştürülmüş. Kompresörler, filtreler, ve daha birçok alet, yanlarında açıklamaları ile sergileniyor. Tarih:  Cumhuriyet’in ilk yılları.

Bu arada Robert Schild’in de hakkını yemeyelim. O da kendi sütunlarında oyunun eleştirisini yapmıştı. Eğer izleme olanağı bulamadıysanız, yol gözünüzde büyümesin. Yoğun şehir trafiğinde, hele bir cumartesi gecesi, arabayla köprüyü geçmek pek akıl kârı değil. Beşiktaş - Üsküdar seferi beş dakika bile sürmüyor. Üsküdar motor iskelesinden hemen sola kıvrıldığınızda beş dakika yürüme mesafesinde ışıl ışıl parlayan binayı göreceksiniz. İyi seyirler.

* * * 

Sevgililer Günü’nde baloncular ile seyyar çiçekçiler ‘tavan’ yaptı. Eşimle yürüyüş için çıktığımız Nişantaşı - Ortaköy- Bebek güzergâhının her sapağında seyyar bir çiçekçi vardı. Satışları cazip kılmak için inanılmaz bir ambalajlama prosedürü geliştirmişlerdi. Kalp şeklinde kırmızı balonlara gelince, onların müşterisi sevgililerden ziyade çocuklar oldu. Nişantaşı’nda her zaman yarı boş koltuklarla film izlenen bir sinemada, Pazar günü ‘romantik’ filmler kapalı gişe oynadı. Hedef ister ticari olsun, ister manevi, doğrusu ben bu hareketlilikten hoşlanıyorum.

* * *

Ester Almelek’in İnkilâp Yayınları’ndan çıkan ‘Bu Şehri Seviyorum’ başlıklı kitabı bende benzer duygular yaşattı. Kağıdı, resimleri, baskısı ve tabii içeriği ile elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir baş ucu kitabı. Almelek Ailesi’ne üçüncü bir yazar katıldı. Ne mutlu ona.

Yeni çıkanlar arasında çok değerli bir yazardan, değerli bir kitap daha var. İlerleyen yaşına rağmen, üreticiliğini aynı hızla sürdüren Beki L. Bahar okurlarını farklı bir boyuta taşıyor. Pan Yayınları’ndan piyasaya sürülen kitabın adı: ‘Bir Zamanlar Çıfıt Çarşısı’

Farklı tatlarda olan bu iki eseri özellikle öneriyorum.