İyimser olmak…

106. yaş gününü kutlayan bir hanımefendi düşünün; şakacı, zeki, nükteci, zihni açık ve hep gülümseyen. Bu haftaki yazımda 1903 Prag doğumlu ve bu sıra İngiltere’de yaşamını sürdüren Alice Herz-Sommer’den söz etmek istiyorum. Niye mi? Çünkü fazlasıyla iyimserliğe gereksinimimiz olan bir dönem yaşıyoruz.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
3 Şubat 2010 Çarşamba

Alice Herz-Sommer, çocukluğunun aile evinde düzenlenen ve Franz Kafka’nın da katıldığı edebiyat günlerini, Holokost’da yitirdiği annesini ve eşini,  Terezin’de yaşamını kurtaran piyanosunu BBC muhabirine anlatıyor. O piyanosunu tutku ile seviyor.

Kamptan kurtulan ve sekiz yıl önce kaybettiği oğlunu anımsadıktan sonra gülümseyerek pencere eşiğindeki çiçeklere bakarken mutlu oluyor.

Sommer’in yaşam öyküsünün yer aldığı   A Garden Of  Eden In Hell” (Cehennemde Cennet Bahçesi) kitabını  Melisa Müler ve Reinhard Piechocki kaleme aldı. Umarım bir gün dilimize de çevrilir.

Sommer, 1931 yılında Prag’da kendisi gibi müzisyen olan Leopold Sommer ile evlendi, altı ay sonra tek çocuğu Rafael dünyaya geldi. 1939’da Naziler Çekoslovakya’yı işgal ettiler. 14 Mart günü kentten Filistin’e doğru hareket eden son trende, göçmenler arasında, eşinin iki kız kardeşi Marina ve İrma da yer alıyordu.

1942’de 72 yaşındaki hasta annesi Almanlar tarafından tutuklanıp öldürüldü. “Bu yaşantımın en kötü anıydı. Anne ile çocuğu arasındaki bağ çok özeldir. Fakat içimden bir ses, ‘ şimdi yalnızsın ve eşine, çocuğuna değil kendine yardım etmelisin’ diyordu. Eve döndüm ve tüm gücümü yitirene dek Chopin’in 24 Preludes’ünü çaldım” der Alice.

Alice Sommer, 1943 yılında altı yaşındaki oğlu ve eşi ile birlikte Terezin’e sevk edildi. Yahudilerin yaşam koşullarının iyi olduğunu göstermek için yılda üç kez denetime gelen Kızıl Haç yetkililerine kamp orkestrası konser vermek zorundaydı. Müzik onun için sihirli bir şeydi, müzik için yaşıyor, müzik ile besleniyordu.

Oğlu da müzikal etkinliklerde rol aldı, bir Çek operası olan ‘Brundibar’da sahneye çıktı, mutluydu. Fakat bazen annesine; “Hitler kim, savaş nedir, niye yiyecek hiçbir şey yok” gibi sorular yöneltiyordu. Oğluna verecek bir dilim ekmeği olmadığını bilmesi, sadece çorba içerek beslenen ve aç olan çocuğunu ağlarken görmesi bir anne için kolay değildi.

Terezin’den biner kişilik gruplar halinde Auschwitz’e sevkiyatlar başladı. Leopold, 1944 yılının Aralık ayında, savaşın sona ermesinden kısa bir süre önce Auschwitz’e gönderildi ve ardından Dachau kampında hastalıktan öldü. Eşinden ayrılırken söylediği son sözler; “Sakın gönüllülere katılıp arkamdan gelme…” oldu. Bu sözler onun hayata tutunmasını sağladı.

Sommer, 1947’de oğlu ile Filistin’e göç etti. İsrail’de müzik dersleri verdiği 40 yıl hayatının en mutlu yıllarıydı. Ünlü bir viyolonsel olan oğlu ve ailesi ile birlikte 1986’da Londra’ya taşındı. Rafael 2001 yılında İsrail’de bir turne sırasında 64 yaşında iken kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.

Alice Sommer yine hayata küsmedi, iyimserliğini sürdürdü: “Doğumu en mutlu, ölümü ise en üzücü günümdü. Yine de ölürken acı çekmediğine şükrediyorum. Son konserini hep televizyondan, DVD’den izliyorum. Onu öylece kalbimde yaşatıyorum” diye anlatır BBC muhabirine.

Sommer, şu anda Londra’da ufak bir dairede yaşamını sürdürüyor. Kudüs ve Tel Aviv’in fotoğraflarının yanı sıra kütüphanesinde Kafka’nın çalışmaları ve Amos Oz’un birkaç kitabı yer alıyor. Oldukça sağlıklı; yalnız başına yürüyebiliyor, telefonları yanıtlıyor, kitap okuyor, müzikten zevk alıyor.

Yahudiler yardımsever ve cömert bir halk… Beni özellikle Yahudi yapan nükte anlayışım ve aileme bağlılığım. Biz Yahudiler zamanımızın önemli bir bölümünü İngilizlerden farklı olarak köpeğimizin peşinden koşarak israf etmiyoruz” diyor ve iki parmağını hareket ettirmekte güçlük çektiğinden piyanosunu sekiz parmağı ile çaldığını açıklıyor.

Bu Holokost kurtulanı eşsiz insanın gizemli sözcüğü: iyimserlik. Belki de uzun bir yaşam sürmenin sırrı da bu; her şeyi iyi yönünden görmek… Başkalarına karşı nasıl davranırsanız onlar da size o şekilde davranırlar. “Ne ekerseniz onu biçersiniz!” Anne Frank da günlüğüne 15 Temmuz 1944 günü; “Her şeye rağmen insanların hala iyi olduklarına inanıyorum” diye yazmıyor muydu?

Alice Herz-Sommer’in düşündürücü ve bir o kadar da ibret verici yaşam öyküsü hakkında daha fazla bilgi edinmek, önerilerini almak veya sadece yaş gününü kutlamak istiyorsanız Facebook’dan kendisine bir mesaj atabilirsiniz. Eminim yanıtınız çok gecikmeden gelecektir.

Bu yaşam öyküsünü neden mi aktardım? Çünkü hepimizin son zamanlarda biraz iyimserliğe ihtiyacı var.

***

Her yazar ne denli ve kimler tarafından okunduğunu merak eder. Sayın Jak V.Kamhi’nin yazılarımı izlemesinden kıvanç duydum. Ayrıca mesaj gönderme nezaketi de beni onurlandırdı.

Sayın Barokas,

20 Ocak 2010 tarihli köşe yazınızı okudum. Başta size ve şahsınızda Şalom Gazetesi’ne gösterilen duyarlılık ve övgü dolu yaklaşımlar nedeniyle teşekkür ederim. Başarılarınızın daimi olmasını diler, bu vesile ile yeni yılınızı kutlarım.

Saygılarımla

Jak V.Kamhi