Ağa takılanlar

İzak BARON Dünya
30 Aralık 2009 Çarşamba

HAFTANIN YANKILARI

Hadi oradan pis Yahudi deme bana artık

O zaman diyorum ki onu söyleyene, sen benim kadar temiz misin? Bu sabah daha yedi buçukta banyodan çıktım. Nerem pis? Askerliğimi yaptım mı, devlete vergimi verdim mi, burada okudum mu? Bugün 64 yaşındayım. Çocukluğumda babam beni Taksim'de resmigeçide götürdüğü zaman Cumhuriyet Bayramı’nda, o rap rap yürüdüğü zaman askerler, şurama (boğazını gösteriyor) bir şey tıkanır. Ben Fenerbahçeliyim ama Galatasaray şampiyon olduğu zaman şurama bir şey tıkanır. Hadi oradan pis Yahudi deme bana artık. Bana sor kim olduğumu, dünyaya nasıl baktığımı. Bak senin gibi düşünmüyor olabilirim. Ama beni lütfen kendimi tanımladığım biçimde tanı. Bana olmadığım şeyleri yükleme. Bana sorma İsrail ile Türkiye savaşa giderse sen hangi tarafta silah tutarsın? Benim sana vereceğim cevap şu, hiçbir zaman böyle bir şey olmayacak. Olsa da evet ben Türkiye'de silah tutacağım eğer beni çağırırsa ordu. "Sen para kazanıyorsun, kazandığının yüzde 10'unu İsrail'e gönderiyorsun. Onlar da Amerika'dan mermi alıyorlar. Bizim Müslümanlara sıkıyorlar!" Vay anasını ben neymişim diyorum. Ne kazandığımın yüzde 10'unu İsrail'e gönderiyorum, ne de Müslüman’a, Hindu’ya, kim kime ateş ederse bu benim sorunum. Onlar kendi aralarında tepişiyorlar. Ben yokum. Ben bu işin paydaşı değilim, sebebi değilim, hiçbir şeyi değilim. Beni ben olarak gör. Niye bana "dünyayı yöneten Siyonist kuklacı başılarının birer kuklası" diyorsun? Değilim kardeşim değilim. Olsam söyleyeceğim yani. Niye İsrail'e gitmiyorsun? Gitmiyorum. Ben bir İstanbul sevdalısıyım. Allah korusun İstanbul'u terk etmek zorunda kalırsam Floransa'da yaşarım. Hiç de İsrail'e gitmem.

Yusuf Altıntaş

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=929262&title=seriat-isteyen-adalet-bakani-tribunlere-oynuyor

 Ladino şarkıların çok büyük bir gücü var

Büyük büyük annemin türkü yazmak ve bestelemek konusunda özel bir yeteneği vardı; büyük büyük dedemin ölümünden sonra birçok beste yaptı. Penceresinin önünde oturur ve yüreğinizi parçalayan, duyabileceğiniz en hüzünlü şarkıları söylerdi. Ladino şarkıların çok büyük bir gücü var; kadının acılarının mutluluklarının, yaralarının, dilek, aşk, nefret ve kıskançlıklarının gücü bu şarkılarda! Bu şarkıları söylerken barındırdıkları gücü hissediyorum, bu gücü bana annelerim veriyor. Küçük yaşlardan beri içimde her zaman büyük bir hüzün olmuştur. Ben de birçok şarkı yazıyorum ve Joe Taylor'la beraber bunların bestesini yapıyorum. Aynı zamanda annem Shoshana Karbasi de bazı şarkılarım için söz yazıyor. İnsanlar her zaman seni bir kalıba sokmak istiyor ama ben olduğum gibiyim ve böylesi daha iyi.

Mor Karbasi

http://aksam.com.tr/2009/12/21/haber/pazar/490/acinin__askin_ve_yaralarin_sarkilari.html

 İsrail, ezberlerimizin ötesinde farklı bir coğrafya

Peki, İsrail tüm bu eleştirileri ve sorunlu imajı önemsiyor mu? Yoksa Tel-Aviv kendi hedeflerini her şeye ve herkese rağmen gerçekleştirmenin peşinde mi? İsrail, ezberlerimizin ötesinde farklı bir coğrafya. Belki bu kadar çok farklılığı içinde barındırdığı için çok farklı sorularla onları yargılıyoruz ve belki de bunun için aynı sorunun bu ülkede birden fazla cevabı var. Ve konunun bize bakan yönü: Türkiye-İsrail ilişkileri! Ankara ile İsrail'i birbirine yakınlaştıran ortak noktalardan biri de 'güvenlik sorunu'. İkili ilişkilerde askerî kanatların bu kadar yakın ve önemli roller oynaması altı çizilmesi gereken önemli bir husus. Hamas ile mücadele etmeye çalışan İsrail, kullandığı yöntemleri izah etmeye çalışırken, sürekli Türkiye'nin PKK sorununu kullanabiliyor. Türkiye'deki 'Kürt sorunu' İsrail'in somut örneklendirmeler yaparak kendisini ifade etmesi için eşsiz fırsatlar sunuyor.

Selim Savaş Genç

http://www.aksiyon.com.tr/yazarDetay.do?haberno=25719

 Gazze'deki durum, İsrail'le ilişkileri rehin almış gibi görünüyor

Gazze'deki durum, İsrail'le ilişkileri rehin almış gibi görünüyor. Ancak İsrail'i ilişkilerde bozulmadan çok, Türkiye'nin Ortadoğu'nun genelinde üstleneceği rol rahatsız ediyor. Kudüs'te görüştüğümüz eski İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, "Bizim için asıl endişe kaynağı, Türkiye'nin ikiye ayrılmış olan bölgede kimin safında yer alacağı. Radikallerin safında mı, pragmatiklerin safında mı" diye sordu. Bir başka İsrailli yetkili ise "Türkiye'nin oynayacağı rol çok önemli. Zira Türkiye'nin tavrı radikalleri cesaretlendirirse bölgedeki dengelerin aşırı uçlar lehine kayma riski var" dedi.

Barçın Yinanç

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspxHBR_KOD=134449&YZR_KOD=141

 İkinci sınıf vatandaş olmak

Türkiye'de azınlık olmak farklı özelliklere sahip eşit yurttaş olmak değil ikinci sınıf vatandaş olmakla eş anlamlıdır. Laik Cumhuriyetin en büyük başarısızlıklarından birisi de zaten vatandaşlık tanımını ve uygulamasını Müslim-Gayrımüslim ya da inançsız, hangi etnik kökenden olursa olsun bu ülkede yaşayan ve nüfus cüzdanını taşıyan herkesi kapsayacak şekilde yapamamış olmasıdır. Toplumun kahir ekseriyeti açısından da zaten Müslüman özellikle de Sünni olmayan eşit yahut makbul vatandaş değildir.

Soli ÖZEL

http://www.haberturk.com/HTYazi.aspx?ID=6742

 Biz gayrimüslümler, Türk olarak algılanmıyoruz

Tüm bu sorunlara rağmen AK Parti hükümeti cemaatimizle her zaman iyi ilişkiler içinde oldu. Türkiye'deki Museviler asırlardan beri bu topraklarda dini özgürlüklerini sınırsızca yaşadı. Bizim din adamlarımıza gelince... Onları yurtdışında eğitime gönderiyoruz, sonra gelip burada hizmet veriyorlar. Ruhani lisemizi 1960'da öğrenci azlığı nedeniyle kendi isteğimizle kapattık. Biz kendimizi Musevi dinine mensup Türk vatandaşları olarak algılıyoruz. Ancak üniversite öğretim üyeliği dışında hiçbir kamu görevinde ve orduda muvazzaf olarak görev yapamıyoruz. Bu bir ayrımcılık sorunu! Nüfusun yüzde 99'u Müslüman olduğu için Türk ve Müslüman kimliği fazlasıyla iç içe geçmiş durumda. Bu sebeple biz gayrimüslümler, Türk olarak algılanmıyoruz.

Nagehan Alçı

http://aksam.com.tr/2009/12/26/yazar/15706/nagehan_alci/musevi_cemaati_de_kendini_carmiha_gerilmis_hissediyor_mu_.html

 

HAFTANIN İZLENİMİ

İsrail neden dünyada ilgi odağı olmaktadır

İsrail dünyada genelde iki konuda varlığını göstermektedir. Bunlardan birincisi İsrail'in bir din devleti olarak 1948 yılında Filistin topraklarında kurulması ile başlayan gerginlik ve gözyaşı. Diğeri de bilim ve teknolojide ileri araştırma ve teknoloji üretmesidir. İsrail'in işgal ettiği topraklar ve bölgede uyguladığı şiddet insan hakları ihlalleri dünyanın sürekli gündeminde olan bir konudur. Türkiye ile İsrail ilişkileri de istenilen düzeyde gelişmediğini bunun etkileri ve yansımalarını her alanda görmekteyiz. İsrail'de katıldığım bir bilimsel toplantı esnasında yaptığımız çevre gezilerinde tuttuğum notların yayınlanabileceğini düşünen ve Türkiye'den gelen tek kişi olarak İsrailli meslektaşım ikide bir sanki Türkiye mesaj gönderir gibi "Bak Türkiye'de bu konu yanlış biliniyor" "Şurası orada söylendiği gibi değil" ifadeleri ile adeta Türkiye İsrail'i yanlış tanıyor diyor.

Prof. Dr. İbraihim Ortaş

http://ulusalgundem.net/index.phpoption=com_content&view=article&id=1574:israil-neden-dunyada-ilgi-odagi-olmaktadir&catid=107:ibrahim-ortas&Itemid=577

 

ESKİLERDEN / HATIRLAYALIM

Yahudi sevgili bulamayan cılız çocuk

Akmerkez veya Galleria'da ne zaman bıçkın bir varoş çocuğuna rastlasam, hep o delikanlıyı hatırlarım. Yıllarca önce, 16-17 yaşlarında, İzmir'in Alsancak Semti'nde dolaşan o cılız çocuğu. Utandığı incecik ve pazusuz kolları yüzünden hep uzun kollu gömlek giymeye mahkûm edilmiş o kenar mahalle çocuğunu. Yani kendimi...

En çok istediğim şey, bir Yahudi sevgilim olmasıydı. Neden bilmiyorum. Başka bir dünyaya geçebilmek arzusundan mı, yoksa gördüğüm her güzel kızı Yahudi zannetmemden mi? Oysa İzmir'de o kadar çok güzel kız vardı ve Yahudi nüfusu o kadar azdı ki... Ama kararmış gözüm, bu sosyal orantıyı kurmaktan bile acizdi.

Hiçbir zaman Yahudi bir sevgilim olamadı. Çünkü hiçbiriyle karşı karşıya gelemedim. Zaten gelsem de utancımdan hiçbir şey konuşamazdım. Hıncımı, tarihi Asansör'ün tepesinden, aşağıdaki Yahudi mahallesinin evlerinin damına küçük taşlar atarak alabiliyordum. Özellikle akşam kararmaya başladıktan sonra.

Ertuğrul Özkök

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspxid=122629&yazarid=10

 

HOŞUNUZA GİDECEK SİTELER

Son “Avlularımız” Kortejo'lar Solarken

http://sessizkule.blogspot.com/2009/09/son-avlularmz-kortejolar-solarken.html

HAFTANIN TAVSİYESİ

Judaica Sound Archives

http://faujsa.fau.edu/jsa/find_albums.php&select=titlea&fetch=50&pagenum=3

 

BİR PORTRE

Emniyet Amiri Samuel İzisel

1877’de Alanya’da doğdu. Fransa’da Alyans Mektebi’nde okudu. Burada İttihatçılarla tanıştı. İstanbul’da Darülfünun Mektebi’nde hukuk okudu. Serez ve Selanik mahkemelerinde görev yaptı. 1909’ta Beyoğlu Emniyet Amirliği’ne tayin edildi. 1913’te Sadrazam Mahmud Şevket Paşa’yı vuran suikastçilerin yakalanmalarında aktif olarak görev aldı. Bacağından vuruldu ve bu olaydan sonra ömür boyu topal kaldı. Devlet tarafından kahramanlık ödülü verildi. Ödülüyle gurur duydu ama ayağındaki sakatlık nedeniyle pasif göreve alınmak zorunda kaldı. Amirleriyle anlaşamayan Samuel İzisel çok sevdiği polislik görevini bırakmak zorunda kaldı. Yıl 1923’tü. Ancak mesleğinden kopmadı. 1937’te açılan Ankara Polis Enstitüsü’nde öğretmen olarak hizmet verdi.
II. Dünya Savaşı’nda Emniyet Müdürlüğü’nün baş tercümanlığını yaptı. Devlette bu gizli görevi yapan Samuel İzisel aynı zamanda Yahudi cemaati mütevelli heyetindeydi. Buna rağmen kimse ona kuşkuyla bakmamıştı. Kimsenin aklına “acaba” sorusu gelmemişti. Samuel İzisel Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıydı. O bir emniyet görevlisiydi. Ölene kadar mesleğini sevdi. Öyle ki…1948’te Polis Emeklileri ve Mensupları Sosyal Yardım Derneği kurucuları arasında yer aldı.
Ve ne yazık ki bir yıl sonra hayata veda etti.

Soner Yalçın

http://www.odatv.com/n.php?n=bu-oyun-bozulmali-2612091200