Maccabiatların ardından…

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
1 Ekim 2009 Perşembe

Bu yaz Şalom tarafından 18. Maccabiat oyunlarını takip etmek için İsrail’in  Tel-Aviv şehrindeydim. Belki yine bu sayfalardan izleme fırsatını bulmuşsunuzdur. Tel-Aviv’de ülkemizi temsil eden sporcular ile birlikte karşılaşmaları takip etme fırsatını yakaladım.

İlk defa bu kadar büyük ve uluslar arası bir organizasyona katılmış olmam, benim açımdan  önemli  bir tecrübe oldu. Güney Afrika,  Özbekistan, Hindistan,  Arjantin ve Gürcistan’dan farklı kültürlerden insanları tanımak oldukça özeldi.  Herkes orada, kıyafeti tavırları, duruşları ile ülkelerini temsil ediyordu. Örneğin, en kalabalık takım Amerika Birleşik Devletleri’ydi; en eğlenceli ekip Brezilya’ydı; en şık Fransızlardı; en az katılım gösteren  sanırım Özbekistan’dı; en renkli Venezüella’ydı; ve en fazla önem veren herhalde İngiltere’ydi denebilir- ne de olsa kafile de dünyaca ünlü futbolcu Bobby Charlton vardı-.Herkes temsil ettiği ülke için bir imaj sergiliyordu.

Bunun yanında sporcular ile tanışarak, farklı ülkelerdeki insanların yaşadıkları sorunları veya başarıları dinlemek oldukça ilginçti. Türkiye’de yaşayan bir Yahudi olarak ülkemizi temsil etmek ve elimizden geldiğince de kendimizi ifade etmek  için çok önemliydi.

Dünyanın dört bir yanından gelen sporcular, aynı zamanda İsrail için birer turistti. Bu yüzden herkes birbirine oldukça yardımsever ve cana yakındı diyebilirim. Oyunlara katılan her sporcunun, mutlaka boş zamanı oluyordu. Ve herkes bu boş zamanları  en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyordu. Kimisi alışveriş merkezlerini, kimisi tarihi ve kutsal yerleri, kimisi de akrabalarını ziyaret ediyordu. Kimisi de Tel-Aviv gecelerindeydi. Büyük bir çoğunluğun amatör olmasından dolayı sporcuların bu denli büyük bir organizasyona katılmaları onları memnun etti. Kendilerini, zorlu veya kolay rakipler karşısında deneme fırsatını buldular. Sporcuların kişisel gelişimleri açısından önemli bir fırsattı.

Maccabiat Oyunları’nda gönüllü binlerce insan, bu büyük organizasyonun gerçekleşmesine yardımcı oldu. Bazıları skorları tutarken, bazıları yemek dağıttı, bazıları da merkeze sonuçları bildirdi. Karşılaşma yapacak her takım veya oyuncu, organizasyondaki gönüllü insanların, sorumluluğundaydı. Turnuva boyunca takımlar veya sporcular bu gönüllü kişiler ile  sürekli beraberdi. Kuşkusuz bu denli büyük bir organizasyonu gerçekleştirmek oldukça önemli, üstesinden gelinmesi oldukça zordu. Sanırım bunda başarılı oldular.

Sonuç olarak Maccabiatlara katılan herkes, ben de dahil olmak üzere İsrail’i gezme fırsatı bulduk ve oldukça iyi zaman geçirdik. Farklı kültürlerden insanlar tanıdık, kendimizi bir kez daha tanıttık. Eksik kalan benim adıma spordu, mücadeleydi; belki de bir dahaki Maccabiatlarda onu da gerçekleştiririm…