İki komedyen

Gülme, yan etkisi olmayan yatıştırıcı bir ilaçtır. İsrailli iki ünlü komedyen Dudu Topaz ve Sefi Rivlin’in yaşamlarındaki son trajik gelişmeler beni Yahudi mizahı üzerinde düşünmeye yöneltti.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
19 Ağustos 2009 Çarşamba

İster mesleki olsun, ister günlük yaşantıma ilişkin olsun, yapacaklarımı her zaman titizlikle ajandama not ederim. Gel gör ki fazla önemli olmayan bir sağlık sorunu beni yirmi gündür yatağa bağladı. Ne Şalom yemeğine, ne izlemeyi çok istediğim Büyükada Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Tıp Etiği” başlıklı söyleşiye, ne de pek çok dostumun katıldığı Burgaz Kalpazankaya’daki akşam yemeğine gidebildim ve de tabi en üzücü olanı Leonard Cohen’i izleme olanağı bulamadım.

Zamanımın önemli bir bölümünü Tora’nın 5. kitabı “Devarim”i ve Marc Levy’nin “Özgürlük için” başlıklı kitabını okumakla geçirdim. Boşuna dememişler ‘hayatta en önemli şey sağlıktır’ diye!..

İki ay kadar önce, bir yazımda, İsrailli “reyting kralı” ünlü komedyen Dudu Topaz’ın acıklı, acıklı olduğu kadar çarpıcı ve ibret verici öyküsünü aktarmıştım. Bu kez yine ünlü bir güldürü üstadı, Sefi Rivlin’den söz etmek istiyorum.

Ülkelerinde pek tanınmış olan bu sanatçılar çoğumuz için bilinmedik isimler. Biri İsrail’in Cem Yılmaz’ı ise, diğeri Kemal Sunal’ı gibi bir benzetme yapabiliriz, ama benim amacım farklı…

Topaz, ekranlardan uzunca bir süre ayrı kaldıktan sonra program önerilerini geri çeviren televizyon yöneticilerinden intikam almak amacı ile kiralık adamlar tutarak saldırılar düzenlemek, tehditlerde bulunmak suçundan yaşamının geri kalan yıllarını muhtemelen hapiste geçirecek.

Diğer komedyen Sefi Rivlin ise yetmişli yılların sonlarında “Rehov Sumsum” (Susam Sokağı) adlı çocuklar için hazırlanan televizyon dizisi ile tanındı. Dizi birkaç kez farklı yıllarda yeniden yayınlandı ve Rivlin ayrı kuşaktan pek çok gencin sevgilisi oldu, sayısız televizyon programı yönetti, film çevirdi ve oyunlarda sahne aldı.

Rivlin’e, beş yıl önce ‘İsrail Emmy’si “Yaşam Boyu Onur Ödülü” verildiğinde hemen doktoruna telefon edip “acaba benim bilmediğim bir şeyi mi biliyorlar?” diye sordu. Evet, seçici kurul bilmiyordu ama bir süre sonra kanser olduğu ortaya çıktı. 

Sefi Rivlin’in onuruna düzenlenen gecede tüm güldürü ustaları sahne alarak sanatçıyı güldürmeye çalıştılar. Söz sırası ona geldiğinde sağlığı ile ilgili mizah yapma cesaretini gösterirken aslında doktorların bazen nasıl de duyarsız olabildiklerine değiniyordu.

Tedavisi için gittiği Houston’da doktoruna durumunu sorduğunda şu yanıtı aldı: “Sana iki haberim var, biri kötü, diğeri biraz daha az kötü.”

Daha az kötü olan haber bu durumlarda altı aylık bir yaşam süresinin tanındığıydı. Daha kötü olanı ise maalesef beş buçuk ayının geçtiğiydi.

 Yahudilikte mizah sadece güldürü amaçlı değildir, aynı zamanda zihinsel bir karşı koyma, bir isyanın, bir başkaldırının belirtisidir. İçinde bulunulan kötü koşullara karşı bir direnme yöntemidir.

Gülmek ‘nefes almak’ gibi insanın en doğal gereksinmelerinden biridir, insan olmanın belirtisidir. Aristo: “Yaşayan tüm varlıklar arasında bir tek insan gülmeyi bilir” der. Kediler için ise gülmek dişlerini göstermektir.

İbranice lisanında “litshok” gülmek anlamına gelir. Bu fiile Tora’da ilk kez Tanrı’nın Avraam’a 100 yaşına ulaşan Sara’dan bir çocuğu olacağını bildirdiğinde rastlarız. Tanrı bu çocuğun adının “Yitshak” olmasını buyurur.

“Yitshak” sadece gülen değil, güldüren anlamına da gelir. “Yitshak” doğumu ile ailesinin gülümsemesine neden oldu.

Sefi Rivlin kendisi için düzenlenen, belki de veda gecesinde, tüm dostlarını kucakladı, ağlamadı, güldürmeyi sürdürdü. İşte Yahudi mizahının geçmişten günümüze gerçek anlamı da bu değil mi?..