Büyükada’da Yahudi bestekârlardan ezgiler…

Büyükada Anadolu Kulübü, 7 Temmuz Salı gecesi Türk musiki tarihine mal olmuş Yahudi bestekârların eserleri ile anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. 

Nelly BAROKAS Toplum
15 Temmuz 2009 Çarşamba

7 Temmuz Salı akşamı Büyükada Anadolu Kulübü ilginç ve olağandışı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Etkinlik, “Türk Yahudi Cemaati ve Yahudi Kültürünü Tanıtma Projesi” çerçevesinde, Türkiye Hahambaşılığı ve Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu’nun destekleri ile düzenlendi.

Anadolu Kulübü’nün palmiye ağaçları, ortancaları ve begonvilleri ile ünlü bahçesi, mehtap altında, Prof. Dr. Ruhi Ayangil yönetiminde Ayangil Türk Müziği Orkestra ve Korosu’nun seslendirdiği Yahudi Bestekârlar- Ada ve Mehtap Şarkıları konserine tanık oldu.

Yaklaşık 700 kişi olduğunu tahmin ettiğim seyircilerin büyük bir kısmını Büyükadalılar, Burgaz, Heybeli ve Kınalı’dan gelen adalılar oluşturdu. Anadolu Kulübü yeni binası balkonunda düzenlenen bir kokteylle ağırlanan konuklar arasında Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini, İsrail’in İstanbul Konsolosu Mordehai Amihai, Ami Bergman, Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, Adalar Kaymakamı Mevlut Kurban, Adalar Müftüsü Faruk Tut, Heybeli Askeri Okul Komutanı Kıdemli Albay Metin Özel vardı.

Ayrıca Hahambaşı Rav İsak Haleva, Türk Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya ile cemaat yönetimi ileri gelenlerinin de hazır bulunduğu etkinliğe basın ve medya dünyasından tanınmış kişilerin de ilgi gösterdiği dikkat çekti. Fehmi Koru, Ahmet Tan ve Oral Çalışlar, kalabalıkta gözüme çarpan simalar arasındaydı.

Yahudi Bestekârlar- Ada ve Mehtap Şarkıları konseri öncesinde kısa ve öz konuşmalar yapıldı. Anadolu Kulübü Başkanı Metin Cizreli, kulüp tarihi hakkında ilginç ve pek de bilinmeyen bilgiler verirken, 500 yılı aşkın bir süredir Yahudilerle büyük bir aile gibi birlikte yaşanmış olunmasından büyük mutluluk duyduğunu ifade etti.

 

OVADYA: “KENDİMİZİ TANITMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Türk Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya, Yahudiler ile ilgili negatif duyumlar alındığına ve yapılan bir kamuoyu araştırmasında büyük bir çoğunluğun Yahudi komşu istemediği sonucunun ortaya çıktığına değindi. Ovadya, “Kendimizi tanıtmak için çaba harcıyoruz. Her yıl Eylül ayı başında ‘Avrupa Yahudi Günü’ etkinliği ile kültür ve değerlerimizi tanıtıyoruz” dedi. “Türk Yahudi Cemaati ve Yahudi Kültürünü Tanıtma Projesi”nin Avrupa Birliği Komisyonu ile birlikte yürütüldüğünü, “Yahudi Bestekârlar- Ada ve Mehtap Şarkıları” konserinin bu proje kapsamında yer aldığını, etkinliklerin bir yıl süreceğini belirten Musevi Cemaati Başkanı, projeye destek verenlere teşekkür etti.

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini yaptığı konuşmada, AB Barış ve Tolerans Projesi’nde kültürel değerlerin tanıtımının toplumları yakınlaştıran bir etkisi olduğunu söyledi. Büyükelçi, “AB toplumlar hakkında yanlış algılara sahip olabilir. Bu yanlış algıları gidermek için Hahambaşılıkla birlikte işbirliği içinde çalışıyoruz. Bu çalışmalar AB müzakere kapsamı içinde olmasa da, birbirimizi karşılıklı daha iyi anlamamıza yol açacaktır” dedi.

 

PROF. AYANGİL: “GEÇMİŞİMİZİ HATIRLAYIP, GELECEĞİMİZİ KURACAĞIZ”

Prof. Dr. Ruhi Ayangil konser öncesinin son konuşmacısıydı. “Bu topraklarda Türk, Musevi, Rum, Ermeni ayrımı hiçbir zaman olmadı, olmayacak. Azınlıklarla yüzyıllarca uyum içinde yaşamış bir toplumun mirasını devam ettireceğiz. Birlikte yaşamın mirasını onlardan devraldık ve beraberce ileriye taşıyacağız. Bu yüzyıllar süren et/tırnak meselesidir” diyen değerli kanun uzmanı etkileyici bir konuşma yaptı. Yahudi asıllı bestekârların en ünlüsünün Sultan III. Selim’in hocası Tanburi İsak Efendi lakaplı İsak FreskoRomano olduğunu, padişahın hocasını ayakta karşıladığını anlattı. “Bir dünya devletinin başı olan hükümdarın, öğrencisi olarak hocasına, bu büyük bestekâra karşı ne büyük bir saygı ve takdir hissi ile dopdolu olduğu bugün dahi ders alınması gereken bir örnektir” ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Ruhi Ayangil, “Tanburi  İsak örneğinde olduğu gibi, diğer bütün Yahudi asıllı bestekârların da yüzyıllar içinde tekkeden saraya, camiden sinagoga kadar icra edilen müziklerin harcına, kendi emeklerini de katarak, toplumun ortak ses dünyasının güçlü bir şekilde kurulmasını gerçekleştirmişlerdir” dedi.

Üstadın, “Geçmişimizi hatırlayıp, geleceğimizi kuracağız” dileğinden sonra konser bölümüne geçildi.

Tanburi İsak’tan Mısırlı İbrahim Efendiye, Moşe Faro’dan İsak Varon’a müziğimizi ölümsüz eserleri ile taçlandıran Yahudi asıllı bestecilerin yanı sıra, bestekârlarımızın İstanbul’un adalarını, deniz ve mehtabını konu alan eserlerinden bir demet, iki bölümlük bir dinleti halinde sunuldu.

Birinci bölümde, “Hükümdarın Hocası” Tanburi İsakve Müziğimizde Yahudi Bestekârlar konu başlığı altında, Haham Moşe Faro, Tanburi İsak, İsak Varon Efendi, Mısırlı Udi İbrahim, Hanende Avram Karakaş Efendi gibi adlarını bu toprakların müzik tarihine yazdıran, müziğin gelişmesine katkıda bulunan Yahudi bestecilerin eserlerini dinledik.

Konserin “Ada, Deniz ve Mehtap Şarkıları” başlıklı ikinci bölümü, gerçekten de zamana, mekâna, gökyüzünde ışıldayan dolunaya oldukça uyumluydu.

“Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu”, “Adanın yeşil çamları aşkımıza yer olsun”, “Gel ey denizin nazlı kızı, nuş-ı şerab et”, “Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık” ve diğer şarkıları Ayangil Orkestra ve Korosu’ndan kimi zaman sözlere eşlik ederek dinledik.

Prof. Dr. Ruhi Ayangil’in, “Bu topraklarda Türk, Musevi, Rum, Ermeni ayrımı hiçbir zaman olmadı, olmayacak” ifadesinin tam anlamıyla mikro örneğinin süregeldiği Büyükada’da Yahudi bestekârların tarihi ezgilerini dinlemek bir başka anlamlıydı.