Bu hafta ağımıza takılanlar

Türk Yahudileri olayları takip ederler ama endişelenseler de fazla konuşmazlar. Gazete haberlerinin altına yazılan nefret dolu yorumları okuyunca endişelenmemeleri elde değil. Özellikle internette ve birçok ankette artan anti-İsrail ve antisemit duyguları görmek mümkün.

İzak BARON Diğer
14 Nisan 2010 Çarşamba

Güncel

AUSCHWİTZ'DE ÖLDÜRÜLEN KADINLAR, ÇOCUKLAR, YAŞLILAR, AMAN BİZİ BİR GAZ ODASINA SOKSUNLAR, BİR GÜZEL ÖLDÜRSÜNLER, SONRA DA İSRAİL BUNU KULLANSIN, DİYE DÜŞÜNMEDİLER

Bu geziyi twitter'da yazdığım sırada ise, bazı ilginç tepkiler aldım. Kimi yazar ve gazeteciler, İsrail'in soykırımı, zalimce hareketlerine kılıf olarak kullandığını, bahane ettiklerini söyledi. Olabilir.

Ama bunun zihni ve kalbi açık birine herhangi bir tesiri olabileceğini zannetmem.

Çünkü öncelikle ve örneğin Auschwitz’de öldürülen kadınlar, çocuklar, yaşlılar, aman bizi bir gaz odasına soksunlar, bir güzel öldürsünler, sonra da İsrail bunu kullansın, diye düşünmediler.

Zaten ortada bir İsrail bile yoktu.

Sonra, Filistinlilere yapılan zulmü, çocuklara atılan fosfor bombalarını lanetlemek, o çocukların ellerinden tutabilmek için Auschwitz’i unutmak, görmezden gelmek zorunda değiliz.

İnanıyorum ki, aksine daha çok hatırlamalıyız.

Atılgan Bayar

http://aksam.com.tr/2010/04/06/yazar/16952/atilgan_bayar/austwichz_i_unutma__gazze_ye_yardim_et.html

OTURUR HESABINI YAPARLAR VE İSRAİL’İN ABD’Yİ YENEBİLECEĞİ SONUCUNA VARIRLAR

Öncelikle İsrail’in ABD ile ilişkilerini bozamayacağı gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor. İsrail’in neden ABD ile bozuşamayacağını vaktiyle eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un bir danışmanından dinlemiştim.

Şaron ve bu hatırayı bana anlatan şimdi adını hatırlayamadığım danışmanı, bir gece oturup geç saatlere kadar sohbet ederler. Laf lafı açar, akla gelmeyecek ihtimallerin geyiği de yapılır. Şaron, “ABD ile savaşırsak acaba kim yener?” şeklinde bir soru atar ortaya. Oturur hesabını yaparlar ve İsrail’in ABD’yi yenebileceği sonucuna varırlar. Ancak yine de savaştan vazgeçen ve aman dileyen İsrail olur. Çünkü İsrailliler, ABD’siz ayakta duramayacaklarını, bindikleri dalı kesemeyeceklerini anlarlar.

Velhasılıkelam İsrail, ABD çıkarlarına ters hareket ediyorsa bilin ki orada ya bir yanlışlık vardır, ya da o işte bir ince hesap söz konusudur.

Özcan Tikit

http://haberturk.com/yazarlar/504820-obama-turkusunu-soyledi-simdi-sira-israilde

DAR SOKAKLARI DOLAŞIRKEN YAHUDİLERİN DE BÖLGEYE YAŞAM KALİTELERİ VE ZEVKLERİYLE DAMGA VURDUKLARINI GÖRDÜM

Bütün bu ortamda 1492 yılında ülkeden göç etmek zorunda kalan Yahudiler nerede diye sorarsanız, onların estetiği ise caminin dışındaydı. Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında büyük bir estetik mücadelesinin verildiği Cordoba Camii/Katedrali’nin hemen dışında eski Yahudi mahalleleri vardı. Dar sokakları dolaşırken Yahudilerin de bölgeye yaşam kaliteleri ve zevkleriyle damga vurduklarını gördüm. Eskiden inşa edilmiş evlerin şıklığı, mahallelerin düzeni, evlerdeki avluların muhteşemliği ve çiçek süslemelerine verilen önem, bölgedeki dinler arası estetik mücadelesine Yahudilerin de sokaktaki hayat ile katıldıklarını gösterdi bana. Yahudilerin 1492 yılında göçe zorlanmaları İspanya’nın kaybı olmuş. Bizim için ise bu bir kazanca dönüştü, Yahudiler, İstanbul’a geldiler ve hayatımıza ayrı bir renk kattılar. Orada dolaşırken sokakların darlığı nedeniyle hiçbir insanın komşusunun haberi olmadan bir şey yapmasının mümkün olmadığı sokaklarda günlük ihtiyaçların içinden hiç çıkılmadan halledilebileceği bu mahallelerde yürürken, tüm sokakların bir getto mantığıyla kurgulandığını hissettim. İçimi tarif edemeyeceğim bir sıcaklık kapladı. İlk gördüğümüz lokantanın sokağa atılmış masalarından birine oturduk.

Serdar Turgut

http://aksam.com.tr/2010/04/07/yazar/16962/serdar_turgut/bu_kez_az_daha_arkamizda_les_birakacaktik.html

KISACASI 'BENİ YAHUDİ DOKTORLARA EMANET EDİNİZ' DENSE YERİDİR...

Türk Yahudi Cemaati Başkanlığı'ndan ayrılan Silvyo Ovadya dünkü Habertürk'e verdiği söyleşide 'Yaptığımız anketler var. Türkiye'nin yüzde 70'i Yahudi komşu ya da yüzde 60'ı bir sağlık kurumunda Yahudi hekim istemiyor' diyor.

Bu rakamlara bir ek de ben yapayım... Yahudi komşu istemeyenlerin tamamına yakını hayatlarında bir kere bile Yahudi biriyle tanışmamışlar. Durum böyle vahim işte...

Yahudi hekimlere karşı olan önyargıyı ise bilmiyordum. Amerika'nın bütün büyük hastanelerini Yahudi doktorlar kurdu hâlbuki... Dünyanın en iyi doktorları sıralamaları yapıldığında hep Yahudi doktorlar listenin başlarında yer alıyor... İsrail tıp dünyasında, sağlık hizmetlerinde bütün ülkeleri geride bırakacak kadar ilerlemiş bir ülke. İsrail'in hastaneleri dünyanın en iyileri olarak değerlendiriliyor...

Kısacası 'Beni Yahudi doktorlara emanet ediniz' dense yeridir...

Yahudi komşu istemeyenler gibi, Yahudi hekimlere de önyargıyla bakan halkımızın en büyük hastalığı ise tedavisi olmayan cehalet!

Oray Eğin

http://www.aksam.com.tr/2010/04/06/yazar/16946/oray_egin/bu_sefer_iktidari_istiyor.html

‘İSRAİL’LE KOL KOLA GİRMEDEN BU BÖLGEDE YAŞAMAK İMKÂNSIZ’ SAPLANTISI, TÜRKİYE’DEKİ BAZI GÜÇ MERKEZLERİNDE HÂLÂ DEVAM EDİYOR

Ankara’nın İsrail konusundaki duruşu, anlık öfke ya da tepkiler olarak değil, bölge barışının yeniden inşası yönünde okunmalı.

Bunu dünyaya anlatmak elbette kolay değil. Çünkü çok ciddi bir algı değişimine ihtiyaç var. Ama galiba daha zor olan, bunu kendi kamuoyumuzda ifade edebilmek. ‘İsrail’le kol kola girmeden bu bölgede yaşamak imkânsız’ saplantısı, Türkiye’deki bazı güç merkezlerinde hâlâ devam ediyor. Gündemdeki çatışmalara bir de bu pencereden bakmakta yarar var. şme konusunda da üstün yeteneklere sahip radikaller, bugünlerde her zamankinden daha hızlı çalışıyorlar.

Nasuhi Güngör

http://stargazete.com/gazete/yazar/nasuhi-gungor/israil-turkiye-yi-dinlemek-zorunda-254115.htm

'MÜSLÜMAN' MEZARLARI ONUN GİBİLERE KAPALI

Vivet Kanetti'nin durumu ikinciye giriyor. TC vatandaşı ama Müslüman değil. O nedenle kendi cemaatinin gösterdiği ayrı bir mezarlığa yönlendiriliyor. 'Müslüman' mezarları onun gibilere kapalı. Kocasıyla bir ömür geçirmiş. Ömür bitince 'sen', 'ben' ayrımı yapıyor devlet.

Hani biz bir ümmet değil, bir millettik? Hani resmi söyleme göre 'din, dil, ırk' ne olursa olsun önemli olan 'ne mutlu Türküm diyene' demekti?

Hadi diyelim bu  'Türkleştirme' kılıfını demode ilan ettik. 'Türk'üm' değil; 'Türkiyeliyim' dedik. Peki, ama bu durağı geçtikten sonra vardığımız durak 'ne mutlu Müslümanım diyene' midir? Açılım denen şey için 'biz'in herkesi kapsaması gerekmez mi?

Milletçiliği kırarken ümmetçiliği de kırmadıkça iyiye gidiş yolu yok. Al birini vur ötekine! Bu ülkedeki ayrımcılık birçok katmanda aynı şekilde devam ediyor...

Nagehan Alçı

http://aksam.com.tr/2010/04/08/yazar/16983/nagehan_alci/ne_mutlu_muslumanim_diyene_.html

SOKAKTAKİ İSRAİLLİ İSE SAYIN ERDOĞANIN ISRAİL KARŞITI SÖYLEMLERİNİN HESABINI BANA VE BURADA YAŞAYAN 100 BİN KADAR TÜRK'E SORMAKTADIRLAR.

Şöyle toparlamak gerekirse sebebini bilemeyeceğim bir şekilde Türkiye Başbakanı İsrail'i belli bir kavganın ve çekişmenin içine çekme ve BOZUŞMA çabası göstermektedir. İsrail tarafı ise bunu görmeyecek kadar aptal değildir. Farkındaysanız bütün çabalar soğukkanlılıkla tepkisiz bırakılmaktadır. Bunu diplomatik lisandaki anlamı ben seninle kavga etmeyeceğim ve de darılmayacağız demektir. Umarım İsrail bu soğukkanlılığını uzun süre devam ettirebilir.

İsrail anlayışına göre Sayın Erdoğan ile Türk Milleti arasında fark var ve İsrail Sayın Erdoğan ile kavga ederek Türk Milletini ve Devletini karşısına almak istememektedir. Benim anladığım budur, görüşmeye çalıştığım milletvekilleri ve siyasiler bu konuda ne mikrofon önünde ne de yazılı basında isimleri zikredilerek konuşmak istememektedirler. Ama genel kanı liderlerin gelip geçici oldukları ama milletlerin ve devletlerin kalıcı olduğu istikametindedir.

Sokaktaki İsrailli ise Sayın Erdoğanın Israil karşıtı söylemlerinin hesabını bana ve burada yaşayan 100 bin kadar Türk'e sormaktadırlar. Her önüne gelen yahu senin Başbakanın bizden ne istiyor diye kafa tutuyor. Ama kimse bunu bütün Türk milletine mal etmiyor. Umarım bu gereksiz çatışma hali br an evvel son bulur ve diplomasi gerektiği gibi işler.

Rafael Sadi

http://www.turkishlifenews.us/index.php?option=com_content&view=article&id=463:bu-nasil-sevgi-bu-nasil-izdrap-&catid=108:rafael-sadi&Itemid=144

‘YAHUDİLİK TARİHİ’ KİTABI GURUR DUYDUĞUM BİR İŞ DEĞİL

‘Yahudilik Tarihi’ kitabı çıkarken Ahmet Almaz’ın yazdığı bölüme bakmamıştım. Yahudi düşmanlığı değil ama gayriciddi şeyler yazmış. Gurur duyduğum bir iş değil.

Pelin Batu

http://www.hurriyet.com.tr/pazar/14382621.asp?gid=373

TÜRK YAHUDİLERİ PROAKTİF DAVRANIP TÜRKİYE VE İSRAİL’DE YANLIŞ GÖRDÜKLERİ POLİTİKALARINI ÖNCEDEN ÇOK SESLİ OLARAK ELEŞTİRSELER, TARİHİN VE SİYASETİN AĞIRLIĞINDAN BİR NEBZE KURTULACAKLAR

Günümüzde Türkiye'de 20 bin küsur Yahudi kaldı. Ama İsrail’de ve dünyanın çeşitli yerlerinde 100-150 bin civarında Türkiye kökenli Yahudi var. Bunlar Türkiye'ye karşı büyük minnet ve sempati beslerler. Türk Yahudilerinin yoğun olduğu Bat-Yam şehrinde her tarafta Türk bayrağı dalgalanır. Türkiye’nin bunları kaybetmemesi lazım. Türk Yahudileri olayları takip ederler ama endişelenseler de fazla konuşmazlar. Gazete haberlerinin altına yazılan nefret dolu yorumları okuyunca endişelenmemeleri elde değil. Özellikle internette ve birçok ankette artan anti-İsrail ve antisemit duyguları görmek mümkün. Leyla Navaro'nun geçen yıl bir gazetede yayınlanan yazısı bir çığlığın kısmen dışa vurumu idi. Türkiye Yahudilerini baskı altında bırakan başka bir şey ise, kendilerinin Türk vatandaşı Yahudiler olarak degil de İsrail vatandaşı olarak algılanmaları. Ancak içlerinde farklı görüşte olanlar olduğunu bilsem de, dışarıdan bakınca Türk Yahudilerinde bu çeşitlilik görünmüyor. İsrail'e gidildiğinde ilk fark edilen şey başta seküler-dindar ayrımı olmak üzere her konudaki inanılmaz çeşitlilik ve fikir ayrılıkları. Türk Yahudileri proaktif davranıp Türkiye ve İsrail’de yanlış gördükleri politikalarını önceden çok sesli olarak eleştirseler, tarihin ve siyasetin ağırlığından bir nebze kurtulacaklar sanırım.

Cengiz Şişman

http://cengizsisman.blogspot.com/2010/04/aksam-gazetesiroportajisrailturkiyeorta.html?showComment=1270910460956_AIe9_BGuS6Pn7rvXrm2c3xc0VMUAG9hMjCTACHFajacM0I8bahIXKzqUHyjKTASouov7iu7kqerqoep

YAKIN TARİHİMİZDE TÜRKİYE YAHUDİLERİ, RUMLAR VE ERMENİLER GİBİ YANLIŞ KUMAR OYNAMADI

Yakın tarihimizde Türkiye Yahudileri, Rumlar ve Ermeniler gibi yanlış kumar oynamadı. Yaşasin yaşasin yaşasin diye bağırdılar ama "Kim yaşasın?" sorusuna kesin cevap vermediler. 1922'de büyük ve dehşetli İzmir yangınında Rum mahallesi cayır cayır yandı, Ermeni mahallesi cayır cayır yandı... Yahudi mahallesine bir kıvılcım bile sıçramadı. Yahudiler, Türkiye'yi ele geçirmek için bambaşka bir siyaset ve strateji uyguladı. Onlar yirminci asırda iki Yahudi devleti kurmak hayalini besliyordu. İstiklâl savaşından sonra, kumarı asıl kaybedenler Müslümanlar oldu. Acaba bunun farkındalar mı? Varlar ama ruhlarını yitirdiler, vatanlarında sömürge yerlisi oldular.

Mehmet Şevket Eygi

http://www.milligazete.com.tr/makale/ermeniler-ve-rumlar-kumari-kaybettiler-159252.htm

Holocaust Özel

NAZİLERİN KURBANI ÇOCUKLAR... ŞEKERLİ IRKÇILIK - ASLI KAYABAL

Nazilerin sorumlusu olduğu bu dramatik dönemin ardından neredeyse 70 yıl geçmesine karşın farklı olanı hedef alan Nazi ruhu kendini zaman zaman hissettirmeye devam ediyor, Geçtiğimiz günlerde İtalya’da yaşanan bir başka gelişmeyi sizlere aktarmak istiyorum.

Kuzey İtalya’da kafelerde ayak üstü içilen espresso ve kappucino ile birlikte müşteriye verilen küçük şeker paketleri üzerinde yazılı Musevi karşıtı fıkra, tepki ve tartışmalara neden oldu. Şekerler üzerinde basılı fıkrada, ‘Bir Alman ve Musevi koşsalar yarışı kim kazanır? Koşmaya başladığı an Musevi’yi yakacak olan Alman’ yazdığını farkeden bir grup vatandaş üretici firmayı protesto etti.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/asli-kayabal/nazilerin-kurbani-cocuklar-sekerli-irkcilik-23476

NAZİ KAMPINA VİCDAN YOLCULUĞU – ELZİ KALMA

Çok çarpıcı izlenimler bunlar, duyguların evrimleştiği bilgilerin olgunlaştığı, bizi kendimizle baş başa hesaplaşırken bulduğumuz anlar,

Bize bundan sonra hiçbir duygu olgu ve algımızın aynı olmayacağını ya da olmaması gerektiğini öğreten izlenimler.

Üşüyorum

Piştim

Açım

Burası çok sıcak

Yatak çok sert

Dondum

Yoruldum

Sıkıldım

Özledim

Gibi günlük yaşamımızda çok kolaylıkla sarf edebildiğimiz kelime ve kavramlar elbette ki ağzımızdan yine çıkacak ama eminim hemen ardından çok buruk bir tad bırakarak…

http://www.kahvemolasi.com/sayilar/20080603.asp

ANUS MUNDİ – ENGİN ARDIÇ

Şeytan da bana dedi ki, şu herifin suratının ortasına bir tane ekleştir, sonra gir Krakow hapisanesinde on beş gün yat, çıkınca seni mevcutlu olarak Türkiye'ye postalasınlar ve Polonya'ya da bir daha gireme.

Çünkü oraya 'anus mundi' diyorlardı babaları, dünyanın kıç deliği.

Yapamadım. Başaramadım. Kamplarda katledilen altı milyon kişiden özür dilerim.

Hani nasıl duada diyorlar ya Yahudiler, 'Kudüs, ey Kudüs, seni unutursam sağ elim kurusun'...

Auschwitz'i unutan ve unutturanın Allah yedi göbek belasını versin, evinde ocak tütmesin, çorba pişmesin, çoluğu çocuğu da onu arayıp sormasın.

http://www.nevesalom.org/turkce/daldandala/enginardic.htm

HOLOKOST

Vikipedi, özgür ansiklopedi

http://tr.wikipedia.org/wiki/Holokost

HOLOKOST – BİR VİCDAN ÇAĞRISI

http://www.projetaladin.org/tr/bir-vicdan-cagrisi1.html

HOLOKOST ANSİKLOPEDİSİ

http://www.ushmm.org/wlc/tr/a2z.php

THE AUSCHWİTZ ALBUM

http://www1.yadvashem.org/exhibitions/album_Auschwitz/mutimedia/index.HTML