Standartlar ve yaşam kalitesi

Müttefiklerine silah satarak, başta Çin olmak üzere Uzakdoğululara tahvil satarak geçinen ABD son ekonomik krizle bu kaynaklara dayanarak daha fazla geçinemeyeceğini anlamış durumda.

Alber NASİ Köşe Yazısı
7 Nisan 2010 Çarşamba

Soğuk Savaş sırasında dünya gerçekten çok farklı bir görünümdeydi. ABD biraz Soğuk Savaşı kullanarak müttefiklerine dayanarak dünya standartlarının çok üzerinde standartları ve yaşam kalitesini vatandaşlarına sunabiliyordu.

Her ne kadar komünist SSCB ve Doğu Bloğu yokluklar, kıtlıklar ve kısıtlamalar cehennemi olarak gösterilse de ABD, Kanada ve bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda birkaç az nüfuslu ülke dışında hiçbir ülke vatandaşları Doğu bloğundan çok da iyi koşullarda yaşamıyorlardı.

Soğuk Savaş’ın bitimiyle öncelikle Komünist öcüsünün yaratılmış ve nerdeyse dikte edilmiş baskısından kurtulan Avrupa, insan hakları, standartlar ve yaşam kalitesi konusunda ABD ile olan farkı seneler içerisinde kapatmayı bildi.

Elbette bu noktada, Fransa, Almanya ve İtalyanların ABD’ye göre çok daha tutumlu ve muhafazakâr olmalarının yanı sıra, belli standartların yönetim tarafından dikte edilmesi ve teşvik edilmesinin büyük önemi var.

Bugün birçok Avrupa şehrine gidildiği zaman şehrin 20 – 30 sene öncesine göre çok daha temiz ve bakımlı olduğu gözle görülen bir gerçek. Yerel yönetimlerin ve merkezden ayrılan fonların bu konuda katkısı hiç şüphesiz çok büyük.

Sosyal bir düzene sahip Avrupa’da bireyler bir şekilde en azından gelecek nesiller için fazla endişelenmeden yaşamını sürdürebiliyor (buna batık ve bitik olan Yunanistan halkı da dahil).  Elbette nüfus artışının sınırlı olması bu konuda en büyük avantaj.

Diğer yandan ABD, Soğuk Savaş sonrasında, standartları yüksek tutsa bile ortalama yaşam kalitesi olarak Avrupa’nın gerisinde kaldı.

Müttefiklerine silah satarak, başta Çin olmak üzere Uzakdoğululara tahvil satarak geçinen ABD son ekonomik krizle bu kaynaklara dayanarak daha fazla geçinemeyeceğini anlamış durumda. Silah alıcısı olarak İran’dan korkan birkaç Arap ülkesi dışında fazla müşteri kalmadığı kesin. Kaldıysa bile silah endüstrisine bağlı bir ekonominin bugünkü rakamlarla ne istihdama ne de bireylerin zenginleşmesine fazla katkı sağlayamaz.   

Dünyada ekonomik krizden çıkmanın sinyalleri yavaş yavaş gelirken ABD kriz sonrasında yeni kaynaklar yaratma peşinde.

Yakın gelecekte, ihracat ve tasarrufa yönelmek zorunda olan ABD elindeki teknolojileri biraz empoze ederek biraz da özendirerek dünyaya satma telaşı içerisine girecek. 

Çok yakında çevreci ürünlerin daha fazla empoze edildiğini göreceğiz. ISO 9000, ISO 14000 gibi standartların yanı sıra LEEDS gibi çevreci sertifikasyonların baskısını gerek imalat sektöründe gerekse de gündelik yaşamımızda daha çok hissedeceğiz.

Halen dünya üzerinde en büyük alıcı konumunda olan ABD belli çevreci koşullara sahip olmayan fabrikalardan alım yapılmasını engelleyebilir.

Bu arada önümüzdeki dönemde, patent ve lisansların çok daha fazla önem kazanacağına, şimdiye kadar göz yumulan ve görmezden gelinen birçok kopyalamanın ve taklidin çok ağır müeyidlerle karşı karşıya kalacağına şahit olacağız.

Kısaca ABD, müsrifliğinin bedelini bir şekilde dünyaya ödetme yolunu yine bulacak. Ancak gerek standartlar gerek yaşam kalitesi açısından eski günlerine dönemeyecek.