ABD neden Yahudilere yardım etmedi?

İnsanlık, hep kötülüğün yaptığı hasardan sonra ortaya çıkıyor. Kötülük yola çıktı mı, hepimiz seyirciyi oynuyoruz. ABD’nin Holokost’u önlemekten öte, onu seyretmeyi tercih ettiği doğru mu? ABD’de de antisemitizm mi vardı yoksa? İşte size yılın polemiği! Bu kez aydınlar kavga ediyor!

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
7 Nisan 2010 Çarşamba

Hangi İsrailli politikacı demişti hatırlamıyorum ama Gazze olaylarının sıcaklığında, İsrail’e yapılan eleştiriler karşısında şu sözlerini çok iyi anımsıyorum:

“2. Dünya Savaşı esnasında 6 milyon Yahudi fırınlara gönderilirken, canlı canlı ölüm çukurlarına atılırken, sinek avlar gibi rastgele kafalarına kurşun sıkılırken kılını bile kıpırdatmayan dünya, şimdi bizim güvenliğimizle ilgili alacağımız kararlarımıza karışmaya zerre kadar hakkı yoktur. Bizler bir daha aynı tuzağa düşmeyeceğiz. Kendimizi sadece kendimiz kurtaracağız.”

Bahsedilen tarihte olan trajediye bakarsanız; İsrail’in bugün kimi davranış biçimlerine itiraz hakkımızı muhafaza ederek, son tahlilde bu sözlerin en azından kendi içinde haklı bir isyan duygusunun en açık tezahürü olduğuna inanabilirsiniz…

Tarihte eşi, benzeri görülmemiş soykırımın kurbanı 6 Milyon Yahudi, dünyanın hatta ABD’nin bile gözleri önünde ölüme fırlatılmamışlar mıydı?

***

Tarih 28 Eylül 1943. ABD Başkanı Roosevelt’in Beyaz Saray’da ilginç bir konuğu vardır: Polonyalı katolik bir direnişçi, Jan Karski. Konuk, ABD Başkanı’na Avrupa’nın orta yerinde, özellikle Var?ova Gettosu ile gizlice girdiği Belzec ölüm kamplarında gördüklerini rapor olarak sunar. Karski, bütün bu bildiklerini, İngilizce olarak kaleme aldığı ve Londra’da bastığı bir kitabında zaten bütün dünyaya bu görüşmeden bir yıl önce duyurmuştu. Roosevelt’e de görüşmesinde kimsenin inanmak istemediği detayları iletmiştir o gün.

O Roosevelt ki, bir süre önce Hazine Bakanı Morgenthau’nun uyarısıyla yüksek bürokraside bulunan bütün antisemit yöneticileri görevden almış ve yerine doğru dürüst olanlar›n› getirmiş ve kurtarılabilecek Yahudileri hayatta tutabilmek adına “Savaş Mültecileri Kurulu”nu kuran bir ABD başkanı olacakt›. Ama heyhat! Pek fazla bir işe yaramayacaktı Roosevelt’in yenilikleri. Zira, Karski’nin gün gibi aydınlık kıvamındaki kanıtları ABD’yi bile harekete geçiremeyecekti. Nedendi acaba?

Jan Karski kendi hayatını tehlikeye atarak şeytanaruhunu satmış insan yığınları arasından kendini soyutlayarak en temel insani görevini yapmış; herkesi, dünya imparatorunu bile gösterdiği kanıtlarla uyarmış bir gerçek insan olarak tarihe geçti bile. Ölümüne kadar (2000) ABD’de, çok saygın bir siyaset bilimcisi profesörü olarak yaşadı. Kendini ‘katolik Yahudi’ olarak adlandırmasına ilişkin olarak, katolik düşüncesini, Yahudiler için duyduğu matem duygusuyla harmanladığından kendini öyle tanımladığını söyleyecekti, 1985 yılında uzun bir sessizlik döneminden sonra yaptığı açıklamada.

Karski bugün, İsrail tarafından verilen, Yahudileri Holokost’tan kurtaran en büyük ‘Uluslararası Dürüst’ ünvanı ile tarihte yerini çoktan almış durumda.

***

Jan Karski bugün Fransa edebiyat ve düşün dünyasında büyük bir polemiğin kapısını da açmış durumda: “ABD neden Yahudilere yardım etmedi?”

Fransız tarihçi Yannick Haenel, ‘Jan Karski’ adlı romanıyla ünlü kahramanın 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD’de neden sustuğunu veya susturulduğunu biraz da kurgusal olarak ele alınca Holokost’un en büyük araştırmacısı, 9 saatlik “Shoah” filminin yönetmeni ünlü yazar Claude Lanzmann’ın saldır›sına uğrar.

Yahudiler dünyanın merkezinde değildi; ABD’nin en büyük sorunu Almanları nasıl altetmek ve sonra da Ruslarla zorlu dünya dengesini kurmakt›”. ABD’yi suçlamak saçmalıktır. Şimdiki gençler geçmişe, bugünün ışığından bakıyorlar va haliyle yan›l›yorlar” diyor Lanzmann. Bunun üzerine Yannick Haenel, Auschwitz’in bütün planlarına sahip olmalarına rağmen ABD yöneticilerinin kampı havadan imha etmeyi reddettiklerini söyleyip kavgayı daha da ileriye götürüyor:

“Batı dünyasının ve ABD’nin 1943’ten itibaren Holokost’tan haberi vardı. Ama kıllarını bile kıpırdatmadılar. Zira Batı dünyası kendi antisemitizmini Almanya antisemitizmi ile örtmeye çalıştı. En büyük ikiyüzlülük budur!”

Bütün bunlar önemli suçlamalardır. ABD, belki kendi açısından bazı haklı gerekçelerle Holokost’u durdurmamış olabilir. Bu her zaman tartışılabilir. Lakin bu tartışmanın ötesinde en yalın, tokat gibi gerçek, toplumların veya devletlerin bireyler gibi yaşamda her daim ‘yalnız’ olduğudur…

Lanzmann’ın doğru bir teorisi var: “İnsanlık hep kötülükten sonra ortaya çıkar.”

Yani, kötülük yola çıktı mı, ezip geçiyor herşeyi; hepimiz de bir şekilde seyirciyi oynuyoruz.

Kötülük sahneden çekilince bize ancak, hasar tespiti yapıp yaraları sarma işi kalıyor.

İşte hayatın gerçeği bu.

Anlamakta zorluk çekiyorsanız, Hayatı Çözemeyenler Kulübü’ne hoş geldiniz!...

***

12 Nisan ‘Holokost’u Anma’ günü vesilesiyle 6 Milyon’un önünde hüzünle eğiliyorum.