29. Uluslararası İstanbul Film Festivali bu yıl 3-18 Nisan’da/ sinema maratonu başlıyor

Uluslararası sinema endüstrisinin nabzını tutan, aynı zamanda sinematek işlevini de sürdüren İstanbul Film Festivali, bu yıl sinemaseverlere 2009 ve 2010’un yeni yapımlarının yanı sıra sinemanın unutulmaz klasikleri ve usta yönetmenlerin başyapıtlarından seçmeler içeren 200’ün üzerinde filmden oluşan bir program sunuyor. ‘Sinema şölenine hoşgeldiniz’ diyoruz

Viktor APALAÇİ
1 Nisan 2010 Perşembe

Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin yirmi dokuzuncusu 3-18 Nisan tarihleri arasında yapılacak.

Uluslararası sinema endüstrisinin nabzını tutan, aynı zamanda sinematek işlevini de sürdüren İstanbul Film Festivali, bu yıl sinemaseverler 2009 ve 2010’un yeni yapımlarının yanı sıra sinemanın unutulmaz klasikleri ve usta yönetmenlerin başyapıtlarından seçmeler içeren, 22 bölümden, 57 ülkeden, 243 yönetmenin 200’ün üzerinde filmden oluşan bir program sunacak.

Emek Sineması’nın kapanmasıyla galalar Atlas Sineması’nda yapılacak. Diğer yenilik Beyoğlu’na gitmek istemeyen sinemaseverlerin, hafta sonları 5’er seans, hafta içi 16.00 – 19.00 ve 21.30 seanslarında Nişantaşı City’s’de festival filmlerini izleyibilmeleri.

2 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Sergi ve Kongre Sarayı’nda gerçekleştirilecek açılış töreninde, İtalyan sinemasının önde gelen isimlerinden, senaryo yazarı, yönetmen ve oyuncu Marco Bellocchio’ya yaşam boyu başarı ödülü verilecek. Festivalde yönetmenin “Yenmek / Vincere” adlı son filmi de gösterilecek. Diğer yaşam  boyu başarı ödülü, Altın Lale jürisine başkanlık edecek Klaus Maria Brandauer’e, 17 Nisan’da yine Lütfi Kırdar’daki kapanış galasında verilecek.

İNTİKAM KONSERİ

Açılış Galası’nda gösterilecek, Rumen yönetmen Radu Mihaileanu’nun “Paris’te Son Konser / Le Concert” ile 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali start alacak.

Önceki filmlerinde olduğu gibi kimlik sorununu araştırmayı sürdüren Radu Mihaileanu “Paris’te son Konser” ile ilk komedisine imza atıyor. Kariyerini dünyanın muhtelif ülkelerinde yaşayan Yahudilerin yaşamlarına odaklanan filmlerle yapan sanatçı, son yarım saati hariç, mizah ağırlıklı bir film yapmış. Kimlik değişikliği Mihaileanu filmlerinin ana teması olarak burada da karşımıza çıkıyor.

Mihaileanu’ya has trajikomik durumlar eşliğinde, Slav ırkı ve Yidiş Yahudi folkloru hakkında, film ilginç tespitlerde bulunuyor. Rusya’da geçen fars atmosferi içinde anlatılan filmin ilk saati klişelerle dolu.

Ekibindeki Yahudi müzisyenleri koruduğu için Brejnev tarafından işinden kovulan Rus orkestra şefi Andrei’nin öyküsü, mizah ile hüznü harmanlayan bir dille işlenmiş. Yüreği insan sevgisi dolu Andrei’nin bir rüyası vardır. Basit işlerde hayata tutunmaya çalışan eski müzisyenlerini biraraya getirip, oluşturacakları yeni orkestrayı ünlü Bolsoy Filarmoni orkestrası kimliğiyle, Paris’te konser vermesini sağlayarak Bolsoy’dan intikam almak. Konsere sponsor olan, yeni zengin, uyanık, görgüsüz iri yarı Rus karakteri, filmde karikatüre yakın bir uslupla çizilirken, son yılların yükselen değerleri arasında yer alan yeni Rus milyarderi incelikle hicvediliyor. Rus ve Fransız oyuncularından oluşan kadro filmde iki lisanı konuşurken, Rus karakterin bozuk ve yanlışlarla dolu fransızcaları diyalog yazarını çok eğlendirmiş olacak ki, ustalıkla abartılan bu diyaloglar komik durumlar yaratıyor. Film son yarım saatindeki görkemli, hüzün dolu konser bölümü izlecinin gözyaşlarını harekete geçiyor.

9 AKBANK GALASI

29. İstanbul Film Festivali, ilk dokuz gecesinde sinemaseverleri Akbank Galaları’nda ağırlayacak. Bu kapsamda, kaçırılmayacak 9 filmi vizyona girmeden önce izleme ayrıcalığını yaşayacaklar.

Hem eleştirmenler hem de izleyiciler tarafından övgü ile karşılanan “Tek Başına Bir Adam / A Single Man” adlı dramın yönetmeni, dünyaca ünlü moda tasarımcısı Tom Ford. Filmde eşcinsel bir üniversite profesörünü canlandıran Colin Firth bu rolüyle BAFTA’da en iyi aktör, Venedik Festivali’nde Volpi kupasını kazandı, Oscar’a da aday gösterildi.

Festivallerin gözde yönetmeni Kanadalı Atom Egoyan’ın son filmi “Büyük Hata / Chloe”, Fransız yönetmen Anne Fontaine’in “Nathalie”sine gönderme niteliğinde bir psikolojik gerilim. Egoyan en rahat izlenen film olan “Büyük Hata”yı Toronto’da geçen “zeki ve seksi” bir Hitchcock gerilimi olarak tanımlıyor.

Meryl Streep’e Altın Küre kazandıran, Nora Ephron’un son filmi “Julie ve Julia” yemek yapma tutkusu olan iki kadının almadığım bu filmden okurlarımın uzak durmalarını tavsiye ederim.

Bağımsız filmlerin benzersiz yönetmeni Jim Jarmuslı “Kontrolün Limitleri / The Limits of Control” adlı polisiye-gerilim filmiyle, gizemli bir yalnız adamın kanundışı faaliyetlerini anlatacak.

Amerikalı bağımsız yönetmen Tood Solondz Venedik’te en iye senaryo ödülünü kazanan “Savaş Sırasında Yaşam / Life During Wartime” adlı karakomedisini takdim etmek üzere şehrimize gelecek, 17 Nisan saat 13.30 da Salon’da bir sinema dersi verecek.

Richard Linklater “Ben ve Orson Welles / Me and Orson Wells”de O. Welles tarafından keşfedilen genç bir oyuncunun yetişkinliğe geçiş öyküsünü anlatıyor.

Akbank galalarının son iki filmi Sibel Kekilli’nin performansıyla adını duyuran, Feo Aladağ’ın Yabancı / When We Leave”i ile Noah Baumbach’in rahatsız aile komedisi kara mizah yüklü “Greenberg”i.

ALTIN LALE ADAYLARI

29. festivalde, Uluslararası Yarışma bölümü galibi filme verilen Altın Lale Ödülü’nü Şakir Eczacıbaşı anısına verilmeye başlanıyor. Yarışacak 11 film arasında gösterilecek “Surat / Face”ın oyuncu kadrosuna kanıp programınıza almanızı tavsiye etmem. Cannes’da izlediğimde Tayvanlı Tsai Ming-Liang’ın filmden (yarı çıplak oynayan Laetitia Casta’nın varlığına rağmen) nefret etmiştim.

Yarışmanın ağır topu, ölümünün 100. yılında anılan Tolstoy için yapılan Michael Hoffman’ın “Aşkın Son Mevsimi / The Last Station”. Tolstoy ve karısı arasındaki eğlenceli, duygusal ve karışık aşkın hikâyesinin anlatıldığı film, Rus kanı taşıyan Helen Mirren’e En İyi Aktris, Tolstoy’u canlandıran Christopher Plummer’e En İyi Yardımcı Aktör Oscar adaylığı getirmişti.

Fransız müzisyen Serge Gainsbourg’un Nazi işgali altında Paris’teki çocukluğundan ölümüne dek hayatını anlatan “Gainsbourg / Vie Heroique”te Leatitia Casta, Brigitte Bardot’yu canlandırıyor.

2009’un Cannes’ın en çok konuşulan filmlerinden biri olan, Kanada’nın Oscar adayı “Annemi Öldürdüm / J’ai Tué Ma Mere”in yazar-yönetmen ve oyuncusu Xavier Dolan henüz 19 yaşında.

Altın Lale için yarışan filmler arasında yer alan İsrailli Yoav ve Doran Paz’ın “Fobidilya”sından, filmi izledikten sonra bahsedeceğim.

TOP 10

7. sanatın klasik başyapıtlarını almadığımız bu listede, festivalin kaçırılmaması gereken 10 filmini şöyle sıralıyoruz.

1. LÜBNAN / Samuel Maoz

2. AJAMİ / Scander Copti - Yaron Shani

3. PARİS’TE SON KONSER / Radu Mihaileanu

4. GÖZLERİ TAMAMEN AÇIK / Haim Tabakman

5. AKVARYUM / Andrea Arnold

6. YENMEK / Marco Bellocchio

7. KOY / Louie Psihoyos

8. SUÇ ORDUSU / Robert Guedikian

9. KÖPEK DİŞİ / Yorgos Lanthimos

10. HÜCRE 211 / Daniel Monzon