İslamofobi ve antisemitizm karşıtı platform

Denis OJALVO Köşe Yazısı
1 Nisan 2010 Perşembe

21 Mart Dünya Irkçılıkla Mücadele Günü nedeniyle 20 Mart 2010 günü ‘Nefret suçu nedir? Niçin önemlidir?’ konulu bir panel düzenlendi. Konuşmacılardan Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Medyada Nefret Söylemi konusunu, Avukat Ulaş Karan ise Nefret Suçlarının Hukuki Boyutu’nu işlediler.

Katılımcılara gönderilen bilgilendirme / davetiye formlarındaysa toplantıda Nefret suçları, ırkçı ve etnik ayrımcılık, İslamofobi ve antisemitizm karşıtı bir platform girişimi çağrısı yapılacağı ifade edilmişti.

Prof. İnceoğlu ve Av. Karan kendilerinden bekleneni fazlasıyla verdiler. Ancak, İslamofobi ve Antisemitizm Karşıtı Platform konusu maalesef niyette kaldı.

Sorun yaratan bir sosyal bir olguyla mücadele edilebilmesi için öncelikle sorunun tanımlanması, konunun çerçevesinin çizilmesi, çözüme ilişkin yöntem ve pratik önerilerin yapılması gereklidir. Organizatörlerin bütün iyi niyetine rağmen ne bunlar yapılabildi ne de Platform konusu ete kemiğe bürünebildi. 

Söz konusu olguların (İslamofobi ve antisemitizm) öncelikle bunlardan etkilenenlerin tecrübelerinden ve fikirlerinden yararlanılarak geniş topluma anlatılması gereği vardır. Oysa panelistler arasında ne İslam dinini istediği gibi yaşayamamaktan şikâyetçi olan biri ne de geniş toplum tarafından itilip kakıldığını düşünen bir Yahudi vardı!

Türk toplumundaki Yahudi aleyhtarlığının sebeplerine ve bu olgunun toplumumuzu nasıl içten çürüttüğünü 11 Kasım 2009 tarihli Şalom gazetesinde bu köşede ‘Nefret Suçları – Ötekilerin Medyada Temsili’ başlıklı yazımda işlediğim için https://www.salom.com.tr/news/detail/13606-Nefret-Suclari--Otekilerin-Medyada-Temsili.aspx  kendimi tekrar etmek istemiyorum.  Ancak, Türkiye toplumunda İslamofobi ile mücadele konusunun antisemitizmle mücadele konusuyla aynı başlık altında ele alınmasındaki pratik zorluklara değinmek istiyorum.

1- Özellikle Türkiye’deki Yahudi aleyhtarlığı, Yahudilerin dini olan Musevilikten veya Museviliğin İslam’la olan esasa ilişkin çelişkilerinden kaynaklanmıyor. Zira her iki din de birer tevhit dinidir. Nitekim, Al-i İmran suresinde (50) “Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ... gönderildim... bana itaat edin.” ve keza, Maide suresinde (44) Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik....  Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir,” yazılı. Üstelik Kuran’da ismi geçen 25 peygamberden 6’sı İbrani, 12’si İsrail oğullarından, bir tanesi ise Hz. Musa’nın kayın pederi Hz. Şuayip.  Prof. İlber Ortaylı’nın “İslam küresel Yahudiliktir” tespiti, söz konusu dinlerin esasa ilişkin bir çatışma içinde olmadığına işaret etmekte.

2- Türkiye’deki Yahudi aleyhtarlığı 1960’ların sonuna kadar, Yahudilerin geniş toplum içinde özgün dillerine (Ortaçağ İspanyolca’sı, Fransızca) yaşlı kadınlarının Batı tarzındaki giyinişlerine ve sözde zenginliklerine duyulan iticilikten kaynaklanmaktaydı. Toplumun genel tüketim alışkanlıklarının ve yaşam tarzının Yahudilerinkiyle fark etmemeye başladığı 1970’lerden itibaren ve siyasal İslam’ın Türk siyasetine girmesiyle, Türkiye’deki Yahudi aleyhtarlığı, Araplarla olan din dayanışmasının perspektifinde, Arap-İsrail çatışmasının bir türevi olma özelliğini kazandı. Bu dönemsel durum halen güçlü bir şekilde güncelliğini korumakta.

3- İslamofobi konusunun Türkiye içinde değil ama yurt dışında ciddi bir sorun olduğu, özellikle de Avrupa toplumlarına uyum sağlamakta zorlanan işçilerimiz ve onların çocuklarını kötü bir şekilde etkilediği bir gerçek.

4- Günümüzde, Avrupa’daki antisemitizmin başlıca sebebini kökten dinci İslam’ın Yahudi karşıtı eylemleri oluşturuyor. Bu şartlar altında İslamofobi ile mücadele, Avrupa’da İslam Kökten dinciliği ile olan mücadeleyle nasıl bağdaştırılacak?

5- Temel sorun Avrupa’daki yabancı düşmanlığıdır. Gerek İslamofobi gerekse antisemitizm Avrupa’daki yabancı düşmanlığının alt başlıklarıdır. Doğru paradigmanın bu olduğunu kabullendiğimiz takdirde, sorunun Müslümanların veya Yahudilerin dinlerinden değil, bunları, ‘Misafir eden’ ülkelerin kültürleriyle olan uyuşmazlıklarından kaynaklandığını tespit etmemiz mümkündür.

6- İslamofobi, İslam dinine olan nefretin değil ondan duyulan korkunun dışa vurumudur. Zaten sözlük anlamı da budur.  Aslında korkulan İslam dini değil onun laik Avrupa toplumundaki tezahürleridir. Bunların arasında, kendilerine, çok eşlilik dahil farklı hukukun uygulanması talepleri, eğitim kurumlarına başörtüsü ve hatta burka ile devam etme talepleri, resmi belgelerde yüzün kapalı olacağı resimlerin kullanılması talepleri, hastanelerde karşı cinsten sağlık personeli ve doktorlarla muhatap olmama talepleri, kamusal alanda dinsel simgeleri içeren kıyafetlerle hizmet sunabilme talepleri, havuzlarda kız öğrenciler için ayrı yüzme saatleri talepleri, namus cinayetleri, kadınların ezilmesi ve eşcinsellerin dışlanması gibi olguları saymak mümkündür.

7- İslamofobi’nin Avrupa’daki dinler arasındaki bir çatışmanın ürünü olduğu savı bu yüzden temelden yoksun görünüyor. Çatışma dinsel kuralların farklılığı yüzünden değil, kültürel farklılıklardan ve yaşam tarzlarının uyuşmamasından kaynaklanıyor.

8- Nitekim Batı’da din olgusu bir dogma olarak gücünü neredeyse tamamen yitirmiştir. Bunun en belirgin göstergesi Hıristiyan dininin belkemiğini oluşturan aile kurumunun ortadan kalkmakta olduğu ve bunun bir sonucu olan gayri meşru birlikteliklerin ürünü gayri meşru doğumların, normal evlilik ürünü olan doğumları aşma eğiliminde olduğu gerçeğidir.

2000 yılı Fransa’sındaki gayri meşru doğumların oranı %40 iken, 2008’de bu oran %52’ye fırlamıştır. Üstelik Fransa’da ‘meşru’ Müslüman nüfus doğum oranı toplamın %16’sıdır. Günümüzde bu oranlar İzlanda için %66, İsveç için %55, Norveç için %54, Danimarka için %46, İngiltere için %44 ve ‘Muhafazakâr’ ABD için %40’tır! Aynı oran 1980’de Almanya’da %12 iken 2007’de %30’dur.  Kaynak:  http://www.mamanpourlavie.com/vivre-en-famille/actualites/3424-les-naissances-hors-mariage-en-hausse-aux-etats-unis.thtml   

9- Özellikle Avrupa’da,  mücadelenin öncelikle ‘yabancı düşmanlığı’ olgusuyla verilirken, gayretlerin, ‘Misafirlerin’, ‘Misafir eden’ toplumlarla uyum olanaklarının araştırılmasına hasredilmesini ve bu mücadelede safımızda olması gereken kitlelerin ırkçıların safına itilmemesi gereğinin altı önemle çizilmelidir.

Özetle, İslamofobia ve antisemitizmle mücadele etmek için bir platform oluşturma niyeti saygın bir girişim. Ancak, neyle mücadele edilmek istendiğinin de iyi belirlenmesi gerekiyor.

Yahudi halkının esaretten kurtuluşunun bayramı: Pesah

https://www.salom.com.tr/news/detail/15134-Yahudi-halkinin-esaretten-kurtulusunun-bayrami-Pesah.aspx