Batan bir ekonomiye can veren halk: Barbados Yahudileri

Karayip Denizi’nin doğusunda, Atlantik Okyanusu’nun batı kesiminde yer alan bağımsız ada ülkesi Barbados’un kaderi, adaya yerleşen Yahudiler sayesinde tamamen değişti

Nazlı DOENYAS Diğer
17 Mart 2010 Çarşamba

Barbados tarih bilgini Trevor Marshall’ın belgelerine göre, bir İngiliz kolonisi olan Barbados’un geçimini sağlayan tütün sanayi, XVII. yüzyıl ortalarında dibe vurdu. Bunun sebebi, Virginia’da daha yüksek kalitede ve büyük miktarlarda tütün üretilmesiydi. Buna ek olarak İngiltere’nin Karayipler’deki bütün topraklarında da tütün üretilip İngiltere’ye ihraç ediliyordu. Bu yüzden Barbados’ta acil olarak yeni ve kazançlı bir ürün arayışına başlandı.

İngilizler 1637 yılında, Brezilya’da yaşayan ve oradaki ekim alanları hakkında bilgi sahibi olan Hollandalı Yahudi Pietr Brewer’dan, Barbados’a gelerek toprağı ve iklimi derinlemesine incelemesini, şeker kamışı üretimi için uygun olup olmadığını tespit etmesini istediler. Brewer’ın, üç yıl boyunca adada yürüttüğü testler sonucu, Barbados’un gerek toprak gerekse iklim olarak üstün kalitede şeker kamışı üretimi için elverişli olduğu ortaya çıktı. Bu şekilde adada şeker kamışı ekilmeye başlandı. 1645’te, adada yetişmeye başlayan şeker kamışları artık İngiltere’ye ihraç ediliyordu.

YAHUDİLER’İN BARBADOS’A GELİŞİ

XVII. yüzyıl başlarında, Brezilya’da önemli bir şehir olan Recife’in Portekizliler’in eline geçmesiyle, Yahudiler, engizisyon tehdidi yüzünden ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Çoğunluğu Amsterdam’a, bir kısmı New Amsterdam’a (bugünkü adıyla New York), bir kısmı da Kuzey ve Güney Amerika arasındaki adalara yerleşti. Adalara yerleşen Yahudilerin bir bölümü, güçlü olduğu kadar iyi niyetli ve hoşgörülü İngiliz Başkan Oliver Cromwell’in teşvikiyle Barbados’a yerleşti.

XVII. yüzyıl ortalarında adaya gelen Yahudiler çoğunlukla Konverso, Marrano ve Yeni Hıristiyan olarak adlandırılan, canlarını kurtarmak için Hristanlığı kabul etmiş görünen, aslında Yahudi dininin gereklerini yerine getirmeye gizlice devam eden kişilerden oluşuyordu.

Yahudiler, tarih boyunca ‘Kutsal Topraklar’ının arayışında oldular. O toprakları bulana kadar, yerleştikleri ülkeleri ne şekilde geliştirebilecekleri ve fark yaratabilecekleri, onların esas ilgi alanlarını meydana oluşturdu. Barbados’a yerleşen Yahudiler için, adadaki Hindistan cevizi sütü ve şeker kamışı, Kutsal Topraklar’da vaat edilen ‘süt ve bal’ın muadili oldu.

ARALIKSIZ BİR GELİŞİM SÜRECİ

Adada gelişmeye başlayan şeker kamışı üretimini daha ileriye götüren, hiç şüphesiz, 1655 yılında Barbados’a yerleşen şeker üretim uzmanı Yahudi Raphael de Mercado oldu. Mercado, adaya gelirken,  Recife’deki şeker tarlaları için geliştirdiği, ‘özel şeker değirmeni planlarını’ da yanında getirdi. Sonuçlarının, başarısını desteklediği bu buluş, kısa zamanda yüksek taleple karşılaştı. O kadar ki, XVII. yüzyılın sonunda, ada genelinde 400’den fazla ‘özel şeker değirmeni’ çalışıyordu.

Barbados’a yerleşen Yahudiler, küçük sayılarına rağmen, ada ekonomisinin gelişmesinde büyük rol oynadılar. Brezilya tarlalarında edindikleri tecrübeleri adaya taşıyan Yahudilerin katkısıyla Barbados, yeni üretim teknolojilerine, diğer şeker üreticisi adalardan çok daha çabuk ve rahat bir şekilde uyum gösterdi. 1650’lerde şeker değirmenlerinde, rüzgâr gücü, hayvan gücünün yerini aldı. Takip eden yıllarda toprağı gübrelemede, şeker kamışı posasını fabrikalarda yakıt olarak kullanmada, şeker kamışının yardımıyla erozyonla mücadelede, birçok yeni teknik geliştirildi. Bütün bu yenilikler, Barbados’un; ‘Yeni Dünya’daki en zengin bölge’ olmasını sağlayarak adadaki gayrımenkullerin değerini de kat kat arttırdı.

HOŞGÖRÜNÜN BEDELİ

Adadaki beyaz azınlığın arasına karışan Barbados Yahudileri, XVII. ve XVIII. yüzyılda ırksal dayanışmanın tadını çıkardılar. Ancak, gösterilen hoşgörü için hep bir bedel ödediler. Özel vergilere maruz kaldılar, İngiliz ve Barbadoslu tüccarlar onların başarılarını ve kazandıklarını kıskanarak, sudan sebeplerle davalar açtılar. Yahudiler ise bunlarla, karşı dava açarak ve valiye rüşvet niyetine gönderdikleri ‘Yahudi Turtası’ ile mücadele ettiler. Yahudi Turtası’nın en büyük özelliği, içinde ustaca gizlenmiş altın paraların bulunmasıydı! 

Avrupa’dan şekere gösterilen yoğun talep karşısında, ekim alanlarının genişletilmesi, küçük işletmeleri iflas sınırına çekti. Artık şeker şirketlerinin karlılığı, bulabildikleri ucuz insan gücüyle orantılı olmaya başladı. Böylece, sözleşmeli beyaz işçilerin yerini, Afrikalı köleler aldı.

Bununla birlikte, 1688’de çıkarılan bir kanunla, Yahudilerin birden fazla köle almaları yasaklandı. İşçi gücü olmadan geniş şeker tarlalarını işletmenin imkânsızlığından dolayı, Barbados Yahudileri ziraatten uzaklaşıp ticaret hayatına odaklandılar. 1820’de, Barbados Yahudilerine tam vatandaşlık hakkı verildi.

SWAN SOKAĞI VE TİCARET

Tarlalarını ve kırsal yaşamlarını terk etmek zorunda bırakılan Barbados Yahudileri, adanın şehirlerinde, özellikle Bridgetown’da ve Speightown’da bir araya geldiler. Bu şehirlerde sinagoglarını kurarak ibadetlerini sürdürdüler. Şehirleşen bu Yahudilerin bir kısmı seyyar satıcılık yaparken, bir kısmı da geniş iletişim ağları sayesinde tezgâhlarında Bridgetown vatandaşlarının pek rağbet ettiği ithal kumaş ve yiyecekler, tabak çanak, alet edevat ve lüks tüketim malları gibi geniş bir ürün yelpazesi sundular.

Bridgetown’daki Yahudi tüccarlar çoğunlukla Swan Sokağı’na yerleştiler. Swan sokağı, bugün de şehrin kalbi sayılan Broad Sokağı’nın paralelinde yer alıyor. Buraya yerleşen Yahudiler, genellikle dükkânlarını giriş katında açıp, üst katta da ikamet ediyorlardı. Çok geçmeden Swan Sokağı, Bridgetown sakinleri tarafından Yahudi Sokağı olarak anılmaya başladı. Bugün de adanın kış aylarında ibadete açık olan ‘Niddhe İsrael’ Sinagogu’na, Swan Sokağı’ndan kolayca ulaşılabiliyor.

BARBADOS’TAKİ YAHUDİ NÜFUSU

1679’da yapılan bir nüfus sayımı, adada çoğu Sefarad (İber Yarımadası kökenli) 317 Yahudi’nin bulunduğunu gösteriyor. XVIII. yüzyılın ortalarına doğru bu sayı 700’e ulaşıyor. Yahudiler 1739’da, İngiliz sömürgecilerinden oluşan bir çetenin, sinagoglarını yıkması sonucu, Speightown’u terk ediyor. Bu şekilde Yahudiler yavaş yavaş adadan göç etmeye başlıyor. Bunun yanında, 1780 ve 1831’deki şiddetli kasırgalar, birçok yerleşim birimini yerlebir ederek,  ada halkından toplam altı bin kişinin de hayatını kaybetmesine sebep oluyor. Kasırgada hayatını kaybedenler arasında doğal olarak, adada yaşayan Yahudiler de bulunuyor.

1848 yılına gelindiğinde adada sadece 70 kadar Yahudi kalıyor. Adadan göç eden Yahudiler, New York, Londra ve Philedelphia’ya yerleşiyor. Geride kalanlar arasında karışık evlilikler ve asimilasyon artıyor, bu da Yahudi nüfusun daha da azalmasına neden oluyor. 1928’de son Sefarad da ölünce, adada hiç Yahudi kalmıyor.

1930’larda, Almanya ve Avrupa’da başlayan Nazi hareketinden kaçan Aşkenaz Yahudileri Barbados’a yerleşiyor. Adaya yerleşen ilk Yahudi, Moses Altman adında Lublin’den gelen bir Polonyalı. Onu, Holokost’tan kaçan, Doğu Avrupa ve Trinidad’dan gelen 30 kadar aile izliyor. Bu şekilde artan nüfus, 1968’de 80 kişiye ulaşıyor. Karayip Yahudi Kurulu’nun temeli, Barbados Yahudileri tarafından atılıyor.

2010 YILINDABarbados Yahudileri

Bugün Barbados’ta cemaate kayıtlı, cemaat giderlerine katılım payı ödeyen, hepsi Aşkenaz 40 kadar Yahudi bulunuyor. Sayıca bu kadar az oldukları için kendilerine ait bir okulları veya dernekleri yok. Adanın dili olan İngilizceyi, aralarında da konuşuyorlar. Dualar, İbranice yapılıyor. Kış aylarında ibadetler, 1654 yılında inşa edilen ve Karayipler’deki en eski sinagog olarak bilinen Niddhe İsrael (Diaspora Yahudileri) Sinagogu’nda yapılıyor. Sinagogun hemen yanında yer alan mezarlıktaki Sefarad ve Aşkenazlara ait mezar taşlarının üzerindeki farklı yazı ve semboller, adaya ilk ve daha sonra gelenler hakkında önemli bilgiler veriyor.

Niddhe İsrael Sinagogu’nun parkında bulunan Mikve, 2009 yılının sonunda arkeolog Michael Stoner tarafından ortaya çıkarıldı. Sinagogun bahçesinde mermerden oyulmuş çok güzel bir çeşme var. Bu çeşme, zengin Yahudi tüccar John Montefiore tarafından bağışlanmış. İlk olarak Bridgetown şehir merkezinde bulunan ve şehrin simgesi haline gelen bu çeşme, yakın zamanda, sinagoga daha yakın olması için buraya getirilmiş. Çeşmenin bir tarafında Yahudilerin davranış özelliklerini belirten “Kimseye haksızlık etme” sözleri kazılı.

Sinagoga gelmeden, yine aynı yerde, Niddhe İsrael Müzesi, Barbados Yahudilerinin tarihi ile ilgili bilgileri, resimler, filmler, dokümanlar ve tarihi eserler aracılığıyla iletiyor.

Yaz aylarında ibadet daha küçük, ama havalandırması olan ‘Shaare Tsedek’ Sinagogu’nda yapılıyor.

Barbados Yahudilerinin devamlı bir hahamları ve hazanları (duahan) yok. Dua okumayı ve bayram adetlerini yerine getirmeyi kendi aralarında yapıyorlar Roş Aşana, Yom Kipur gibi büyük bayramlarda, New York’tan bir haham getirtip, ailesiyle birlikte bayram süresince ağırlıyorlar.

Adada fazla et yenmediği için, eti, özellikle kaşer eti ithal etmek zorundalar, bu yüzden kaşer et yiyemiyorlar. Adada yenilebilen balık türleri arasında, Barbados’a özgü ‘uçan balık’ ve ‘kral balık’ bulunuyor.

Barbados Yahudi Cemaati, bayramları, ibadetlerini birlikte yapıyor, günlük hayatın olaylarını birlikte paylaşıyorlar. Sayıca az olmalarına (300 bin kişilik bir adada sadece 40 kişi), elverişsiz şartlara rağmen (kendi okulları, dernekleri yok), adadan ayrılmayı hiç düşünmüyorlar. Artık kendi vatanları olan Barbados’ta dinlerinin gereklerini olabildiğince yerine getirmeye çalışıyorlar ve gelecekten de ümitlerini kesmiyorlar.