Bu fazla oldu

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
18 Kasım 2009 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta Alman Milli Takımı kalecilerinden Robert Enke’nin 160 kilometreyle giden bir trenin önüne kendini atarak intihar etmesinin ardından bir dönem Gaziantepspor, Ankaraspor ve Ankaragücü formalarını da giyen Antonio De Nigris’in kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumması, futbol dünyasını derinden sarstı. Sezon öncesinde eski kulübü Ankaraspor’un sağlık testinden geçerken kalp rahatsızlığı tespit edilen ve kalp hastaları arasında yüksek bir oran olarak kabul edilebilecek binde bir ölüm riskini hiçe sayarak Yunanistan’ın Larissa Kulübü’ne transfer olan Meksikalı’yla Ocak 2008’de Four Four Two dergisi için röportaj yapma şansı bulmuştum. Birçok futbol aktörünün aksine oldukça sempatik olan De Nigris’le yaptığımız söyleşi leziz biçimde devam etmiş, en keyif aldığım röportajlardan biri olarak kenara not düşmüştüm. Ayrıca dönem itibarıyla arkadaşlığımız devam etmiş, attığı gollerden sonra kendisini tebrik etmiş ve başarılarının daim olmasını dilemiştim. Ondan gelecek her türlü iyi haber yüzümü güldürebilirdi, zira herkesten farklıydı ama ölüm haberini yazmak hiç de hoş olmadı ne yazık ki...

Oynadığı son karşılaşma olan Aris maçında oyundan atılan ve hayatının sondan ikinci kırmızı kartını burada gören De Nigris, 2007-08 sezonundaki Fenerbahçe-Gaziantepspor maçında attığı golden sonra yüzüne Meksikalı efsanevi güreşçi El Santo’nun maskesini geçirmiş ve futbolseverlerin hafızalarında bu görüntüyle yer edinmişti. Spora tenisle başlayan 1 Nisan 1978 doğumlu De Nigris, gençler kategorisinde Meksika şampiyonu olmuş ve Davis Cup’a katılarak üçüncülük elde etmişti. Geçtiğimiz Pazartesi geceyarısı geçirdiği kalp kriziyle hayata gözlerini yuman 31 yaşındaki De Nigris, evli ve beş yaşında Miranda adında bir kız çocuğu babasıydı. Meksika Milli Takımı formasını da 16 kez sırtına geçiren Antonio’nun iki erkek kardeşinden biri onun gibi futbolcu, diğeriyse BBG yarışmasında üne kavuşan ve daha sonra filmlerde rol almaya başlayan bir aktör...

Antonio’nun futbolu hayatı pahasına tercih etmesinin bir sebebi vardı: 2010 Dünya Kupası’nda oynama hayali... Geçtiğimiz günlerde Meksika basınına konuşan 31 yaşındaki oyuncu, “Larissa’da olabildiğince fazla şans bulup, milli takım teknik direktörü Javier Aguirre’nin gözüne girmek ve Güney Afrika’da mücadele edecek kadroda olmak istiyorum” demişti... Kalp rahatsızlığı tespit edilmesine rağmen Michal Meduna, Ümit Özat ve Lilian Thuram gibi futbola nokta koymayı tercih etmeyen 31 yaşındaki De Nigris, Kayhan Kaynak, Marc-Vivien Foe, Miklos Feher, Antonio Puerta ve Daniel Jarque gibi oyuncuların forma giydiği cennetin yeşil sahasında yapılan maçta forvette hissedilen boşluğunu gidermeye gitti, görünen o ki...

Sevgili De Nigris’in ölüm haberi beni bir hafta içinde fazlasıyla sarsan üç vefattan biriydi. Enke’nin trajik ölümü kadar, yaşadığı trajik hayat hikâyesi de beni derinden etkilemişti. Ama galiba ikisi de aile dostumuz “Yani abi”min boğazıma attığı yumruk kadar acıtmadı canımı... Çevremdeki en koyu Fenerbahçeliler’den biriydi; müthiş bir bilgi, müthiş bir birikim ve müthiş bir “anlayış”tı her şeyin ötesinde... Tanrı yazgısıdır; sarı-lacivert bir hayat Galatasaray Lisesi’nin önünde geçirdiği kalp krizi nedeniyle son buldu geçtiğimiz hafta... Üzdü hepimizi, hiç beklemediğimiz bir anda el sallarken hayata...

Geçtiğimiz Pazar akşamı Galatasaray ile Fenerbahçe basketbol takımları arasında Abdi İpekçi Spor Salonu’nda oynanan ve maç sırasında yaşanan rezil, spor kültürüyle bağdaşmayan, utanılası görüntülerini hatırlıyorum da... Ezeli rekabetin geçmiş zamanlarda nasıl olduğunu etrafımdan dinliyorum da... Taraftarların yönetici gibi, yöneticilerin de taraftar gibi yaptıklarını izliyorum da... Bırakın Fenerbahçe-Galatasaray kavgasını diyorum... Bir de reklamlarda “Kalp sağlığınız için kırmızı giyin” diyenleri bırakın... Siz en iyisi kalbinize baktırın. Baksanıza en yakınlarınız göçüp gidiyor, yapabildiğiniz sadece mendille gözyaşlarınızı silebilmek...