Ekonomi resesyondan çıktı mı?

2009 yılının sonuna yaklaşırken, birçok  ekonomi resesyondan çıktı. Ancak krizin bittiğine dair kesin bir hüküm vermek için henüz daha erken

Rafi OJALVO Ekonomi
18 Kasım 2009 Çarşamba

Geçtiğimiz haftalarda işlerimin yoğunluğu sebebiyle yazılarıma ara vermek zorunda kaldım. Dolayısıyla bu hafta geçen hafta hakkında bilgi vermek yerine genel olarak piyasaların içinde bulunduğu durumu ve gelecek hakkında beklentilerimi belirtmenin daha yararlı olacağı kanaatindeyim.

Piyasalar açısından oldukça hareketli bir yılın sonlarına yaklaşılırken sular yılın başına göre oldukça duruldu. Dünya, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük yavaşlamasını yaşarken, özellikle gelişmiş ülkelerin ekonomilerine pompaladıkları paralar sebebiyle birçok ekonomi üçüncü çeyrek itibariyle resesyondan çıktı. Faizler düşürülerek bankalarda duran paraların yatırımlara dönüşmesi ve ekonomilerin canlanması amaçlandı. Tabi bu konuştuğumuz canlandırma ve kurtarma paketleri devletlerin kasasından karşılandı.2008-2009 yıllarında yaşadığımız ekonomik krizi bitirmek için pompalanan para ve verilen çaba ilerisi için hâlâ önemli bir tehlike oluşturmakta. Yeni ihraç edilen bonolarla bütçe açıklarının karşılanması durumu sürdürülebilir bir şey değil. Ayrıca şu ana kadar yapılanlar sistemdeki problemlerin ötelenmesi yani ülke hükümetleri krizin başlangıcında etkili olan finansal sektörde henüz köklü bir sistematik değişim yapmadı. Yani var olan sorunların bir an evvel çözülebilmesi için problemleri öteledi ve değişimi sonraya bıraktı. Kısaca bir örnek vermek gerekirse ABD finansal sektöründe çalışan bir kişi muhtemelen bir yıl evvel şirketinin batma olasılığının oldukça fazla olduğundan bahsediyordu. Ancak bu sene yine arkadaşlarına bu konuşmadan sadece bir yıl sonra ABD hükümetinin yardımlarıyla ayakta kalan bu şirketten devasa miktarlarda primler alabileceğini söylüyor olabilir. Sistemi düzeltmek için çabalar var; bu da benim size bahsetmek istediğim bir diğer konu.

Krizden çıkış için ülkeler ne yapılması gerekiyorsa onu yaptı. Lehmann Brothers’ın batmasına izin verildikten sonra finansal sektöre karşı duyulan güvensizliği bitirmek için piyasalara likidite verildi. Bundan sonra bence piyasaların beklediği merakla beklediği konu pompalanan bu paraların piyasadan nasıl ve ne zaman çekileceği.  Merkez bankalarının mortgage bonolarını satın alıp piyasaya para vermesi, faizlerin artırılması bu konulardan yalnızca bir kaçı. Yine kısaca bu konuda size bir örnek vererek daha konuya açıklık getirmek isterim. Normal zamanlarda kötü gelen veriler, piyasalarda borsalarda düşüşe sebep olur fakat son birkaç haftadır kötü gelen veriler sonrasında borsalar tam aksine yükseliyor. Neden? Sorunun cevabı gayet basit: Hükümetlerin piyasaya pompaladığı likidite ve düşük faizlerin daha uzun bir süre ekonomilerden çekilmeyeceği beklentisi. Geçtiğimiz hafta yurt dışı piyasalar G-20 Zirvesi’nden çıkan sonuçla coştu çünkü G-20 ekonomiler toparlanana kadar piyasalara yaptığı desteği sürdüreceğini açıkladı. Bol likidite ortamında paranın gideceği yer uzun vadede tam olarak belirlenemediği için borsalar yükselir, faizlere olan ilgi azalır. İnsanlar daha yüksek bir getiri sağlayabilmek için alternatif yollar arar. Sonuç olarak borsalarda yükseliş işlerin yoluna girmeye başladığını gösteren bir güven sembolüdür ancak sorunların tam olarak çözüldüğünü göstermez. Şu anda içinde bulunduğumuz durumu da bu şekilde açıklayabiliriz. İşler tam olarak istihdam sağlanmaya başlandığında düzelmeye başlar çünkü o zaman devletten destek alınmadan ekonominin çarkları dönmeye başlar. İnsanlar kazandıkları için harcamaya başlar ve bu paraların girdiği şirketler de işlerini büyütür, ülkeye yeni istihdam sağlarlar. Sonuç olarak işlerin düzelmeye başladığını ancak krizin bittiğine kesin hüküm vermek için erken olduğunu söyleyebiliriz. Dünya ekonomileri tarafından açıklanan veriler de zaten bu görüşü destekler nitelikte. Mesela ABD tarım dışı istihdam verileri işsizliğin hâlâ arttığını ettiğini fakat senenin başına göre hızının oldukça yavaşladığına işaret ediyor. Aynı şekilde ülkemizde açıklanan sanayi verileri de en kötünün geride kaldığını ve toparlanma sürecine olduğumuzu gösteriyor. Bunların hepsi çok güzel gelişmeler fakat yazımda da belirttiğim gibi bu gelişmelerin birçoğu piyasalara verilen likidite sayesinde gerçekleşti. Yani esas soru pompalanan bu para olmasa bu ekonomilerde düzelme devam eder mi? Bu sorunun cevabını muhtemelen bir sene içinde öğreneceğiz ama o zamana kadar sadece tahmin etmekle yetinebiliriz.

Yazımı bitirmeden kısaca Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu ekonomik duruma da değinmek isterim. TCMB bu krizi oldukça iyi bir şekilde yönetti ve faizlerini yüzde 10’dan fazla düşürerek rekor seviyede düşük bir faize yüzde 6.75’e kadar düşürdü. Faizlerin bu seviyelere gevşemesi bütçe açığını finanse etmemiz açısından oldukça iyi bir gelişme. Burada soru işareti bu faizlerin bu seviyelerde kalmasının sürdürülebilir olup olmaması. Diğer ülkeler faiz arttırmaya başladığında ülkemize yatırım yapmak isteyen oyuncuların hangi faiz seviyesinde tatmin olacağı. Bu sorunun cevabını da 2010 sonlarında alırız diye düşünüyorum. Ancak tahvil piyasasında faizlerin artık belli bir seviyenin altına gelmeye zorlandığını söylenebilir. Dolayısıyla faiz indirimlerinin sonlarına çok yakın olduğumuzu herkesin bildiği gibi ben de açıklıkla söylemekte bir sakınca görmüyorum. Borsanın ise bu düşük faizlerle birlikte yükselme potansiyelinin sürdüğünü ancak sert düşüşlerin yaşanmaya başlaması halinde fazla inatçı olunmamasının gerektiğini düşünüyorum. Kurlarda dalgalanmanın dar bir bant aralığında sürmesini ve faizlerin kısa vadede çok değişmeyeceğini öngörerek beklenmedik durumlarla karşılaşılmadığı sürece çok ciddi sıçramalar yapmayacağı kanaatindeyim.Şu anda ekonomiler hakkında genel gözlemlerimi birkaç paragrafta anlatmak istedim. İyi ve şanslı haftalar diliyorum.