Şavuot

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
27 Mayıs 2009 Çarşamba

“Sevgilidir onlar ki (Yisraeloğulları) onlara değerli bir mücevher verilmiştir. Bu Tanrı’nın onlara olan büyük sevgisini gösterir ki onlara değerli mücevherlerini vermiştir, Pasukta (Mişle) söylendiği gibi: “Sizlere iyi bir doktrin verdim. Onu bırakmayınız.” Pirke Avot’un üçüncü bölümünde yer alan büyük bilge Rabi Akiva’nın Tora ve Yisrael arasındaki bağı gösteren bir mişnasıyla bu haftaki yazımıza başlamak istedik. Tora’nın verildiği en büyük bayramlardan bir tanesi olan Şavuot bayramı bizlere bir kez daha Tora’nın büyüklüğünü ve önemini anlamamız için benzeri olmayan bir fırsat sunar. Nasıl ki o Tora 19 yüzyıl süren büyük galut boşluğunda yok olmamızı ve tarih sahnesinden silinmemizi önlemiştir bu görevini yapmaya dünya durdukça devam edecektir. Yalnızca bunun gerçekleşmesi için bir ön koşul vardır. Tora ve onun içerdiklerini uygulamak ve asla bırakmamak.

Tarihte yer alan büyük imparatorluklar zaman zaman bizlere yıkım yaşatmışlardır. En büyük uygarlıklardan olan Mısır uygarlığı atalarımızı köle durumuna düşürmüş, oradan çıkmak ancak ve ancak yüce Tanrı’nın Mısır ve Mısırlılar’a gönderdiği on felaket sonunda mümkün olabilmiştir. Modern çağın şairlerinden bir tanesi Mısır piramitlerinde firavunların mumyalarının karşısında varlığımızı koruduğumuzu ve köle olmadığımızı firavunun kulağına fısıldar. Sembolik anlam taşıyan bu hareket aslında bizi köleleştirmeye çalışanlara gönderilen bir mesajdır.

Babil ırmağı kıyısında o ünlü Yeruşalayim yemini eden halk her düğün töreninde bu yemine olan sadakatini devam ettirmektedir. Her güzel olayda Yeruşalayim anılmaktadır. Acaba Babil’i veya o güzel asma bahçelerini hatırlayan anan veya yokoluşuna ağlayan birileri mevcut mudur?

İkinci Bet Amiktaş’ı yıkan Titüs zaferini Roma’daki Titüs kemeri ile göstermeyi amaçlamıştır. Bir tarafında zafer dolu bir giriş yapan Titüs diğer tarafında ellerinde Bet Amikdaş’ın kutsal objelerini taşıyan esir Yahudiler görüntülenir. O noktada durup etrafınıza baktığınızda eski Roma kalıntılarını görmek mümkün olacaktır. O kalıntıların karşısında söylenecek söz Tora’ya sahip olan kavmin varlığını devam ettirdiği ve elbet birgün Bet Amikdaş’a da Tanrı emri ile kavuşacağıdır.

Unutulmaması gereken en önemli şeylerden bir tanesi sahip olduğumuz Tora emri ve öğretilerinin nesilden nesile geçmesi kültür asimilasyonuna uğramamak için bu öğretilerin ihmal edilmemesi gerektiğidir. Bu da Tanrı’nın bizlere verdiği o güzel Tora’nın bırakılmadan öğrenilmesi ve öğretilmesi ile mümkün olabilecektir. Bu uğurda hayatını feda edenlere karşı olan borcumuz bu şekilde ödenebilecektir. Dünya yaratılmadan bile Tanrı’nın “arattığı ve behor olan oğullarına aktardığı bu eşsiz mücevhere sahip çıkalım.

El ke se venge de todos los ke sierven idolos.

İ ke bendiga a su puevlo ‘am goralo.

İ ke digan todos aunamente aşre aam şekaha lo.