Yelkene gönül verenler...

Rüzgarı arkana alıp, açık denize açılmak… Birçoğu için huzurun hayalidir bu sahne. Son yıllarda ise bu hayali gerçekleştirenlerin sayısı bir hayli arttı. Bu hafta yelken sporunu bizlere Jeff İllel ve Verda Yahni anlattı

Virna BANASTEY Spor
29 Nisan 2009 Çarşamba

Jeff İllel

Yelken için nereden, nasıl bir eğitim aldın?

Benim yelken ile tanışmam lise yıllarında windsurfe başlamam ile oldu. Daha sonra birkaç yıl önce İstanbul Yelken Kulübünde yelken eğitimi aldım. Kursu bitirdikten sonra yarışan bir ekibe katıldım ve ekip olarak geçtiğimiz yıllarda birçok kupa kazandık.   

Bu kurslarda hem sınıfta teorik ders veriliyor hem de birkaç hafta sonu tekne ile çıkıp pratik eğitim veriliyor.  Kurs veren kurumların bazıları, İstanbul Yeken Kulübü, Marmara Yelken Kulübü, İstanbul Sailing Akademi, Atlantis Yatçılık, Alize Yatçılık  vs... Bunların hepsinin iletişim bilgilerine internetten ulaşmak mümkün. Ayrıca www.tayk.org.tr sayfasından linkler bölümüne girip diğer yelken kulüplerine, hava durumu sitelerine ve yelken ile ilgili forumlara ulaşılabilir.

Yelken sporunun Türkiye’de son zamanlardaki gelişimini nasıl değerlendiriyorsun?

Son yıllarda yelken sporu ülkemizde çok gelişme göstermekte.  Şehir hayatının zorluklarından biraz olsun uzaklaşmak isteyen kişilerin doğanın içinde alternatif sporlar araması bu gelişimin nedenlerinin başında geliyor. Bunun yanı sıra, kurumsal şirketlerin elemanlarına takım çalışmasını güçlendirmek için kurslar aldırmaları, yelken eğitimi veren kursların artması ve daha çok şirketin yarışan teknelere sponsorluk vermesi de bu spor dalının gelişmesine çok katkı sağlıyor.

Yelken yaparken nasıl bir ekip çalışması gerekiyor?

Yelken sporunu iki değişik ekol olarak düşünmek lazım: Gezi ve Yarış. Gezi türünde teknedeki tüm ayarlar en kolay veya en az kişi ile rahatça yapılabilecek şekildedir. Fakat bunun karşılığında sürat ve performanstan biraz feragat etmek gerekir. Yarışta ise tekneyi en yüksek performansa ulaştırmak için gerekli ayarlar yapılır bunun karşılığında konfordan feragat edilir. Yarış süresinde tüm ekip durmadan çalışarak, gözlemleyerek hareket halinde olmalıdır.  

Yelken ekip olarak yapılan sporların en başarılı örneklerinden biridir. Yelkenli teknelerde seyir halinde herkesin birbirine ihtiyacı vardır. Hem tüm elemanların kendi yaptıkları işe konsantre olmaları, hem de göz ucuyla diğer kişilerin işini doğru yapıp yapmadığını sürekli kontrol etmeleri gerekir. Tüm ekip üyeleri her an birbiri ile iletişim halinde olmak zorundadır. 

Dümenci, bir dönüş yapmadan önce yüksek sesle dönüşe herkesin hazır olup olmadığını sorar, eğer teknenin basındaki kişi onu duymadıysa aradaki bir kişi bağırarak baş üstündeki elemanlara haber verir, herkes hazır olduğunu bildirir ve dönüş yapılır. Veya trimci yelken ayarında bir düzeltme yapacaksa dümenciye haber verir. 

Bu takım çalışması sadece yarış için geçerli olmayıp, gezi sırasında da olmalıdır. Gezi amaçlı da olsa teknede hangi elemanın ne görevi olduğuna önceden karar vermek yararlıdır. Ayrıca yelkene çıkmadan önce, hava durumuna bakmak, teknenin donanımlarını kontrol etmek, kumanyayı almak ve gün içinde izlenecek rotayı belirlemek gerekir. Teknede bana bir şey olmaz mantığını bir tarafa bırakıp, her türlü güvenlik önlemini almak da olmazsa olmazlardandır.

Rüzgarınız kolayınıza, pruvanız neta olsun....

Verda Yahni

Yelkene nasıl başladın?

2004 yılında bir gün ofiste otururken “Ben rüzgâr istiyorum” dedim. Aynı gün, oğlumla birlikte Marmaris’te ilk yelken eğitimimi ayarladım. Oğlum o zaman 17 yaşındaydı. Lise sona geçtiği yaz, Gökova Yatçılık’ta başlangıç seviye yelken eğitimimizi aldık. Daha tekneye ilk çıktığım anda doğru adreste olduğumu anladım. Kafamı en çok boşalttığım tatil oldu aynı zamanda. Maalesef oğlum için istediği eğlenceyi sağlayamadık. Denizde tanıştığınız insanlarla fazla sorgulamadan ortak paydalarda buluşup dost oluyorsunuz, ekip oluşuyor, yardımlaşma başlıyor. Şehir insanı için çok büyük bir farklılık bu! Ege’nin muhteşem koylarında hem yüzdük, hem yedik hem de eğitim aldık. Hocam yıllardır. Türkiye’de yaşayan bir Alman’dı, Sabine Dedeoğlu. Bir haftanın sonunda yelkenin tadı damağımda kaldı. Kasım gibi tekrar Göcek’te yarışa katıldım, Sabine’nin kaptanlığında bayanlar takımı olarak bütün kupaları aldık. İlk yarışta böyle sonuçlar almak beni iyice âşık etti yelkene. Sonrasında biraz güneyde, ama çoğunlukla İstanbul’da her hafta sonumu teknede geçirmeye başladım. Bir gün, üç senedir birlikte yarıştığım bayanlarla tanışıp yarışmaya başladım. İlk aldığım dereceleri bir daha göremedim, ancak her bir yarış inanılmaz eğlence, kahkaha ve tecrübe kazandırıyor. Teknede baş üstünde görevliyim, yani önde, burunda. Hava güzelken harika bir konum, ancak sert havalarda veya yağmurda çok da eğlenceli olmayabiliyor. “Bugün de denize düşmedim, çok şükür,” diye eve dönüyorum.

Yelken sporun fiziksel olarak sana nasıl fayda sağladı?

Ağırlıklı erkek sporu olarak bilinen bir dalda, kadın olarak denizde maceraya atılmak özgüvenimi güzelce besledi. Soğuk - sıcak, kar - yağmur demeden tekne üstünde çalışarak  güçlü  ve dirençli olduğumu kendime ispatladım.

Geçtiğimiz kış dişçim bir implant ameliyatı sonrası 2-3 gün dinlenmemi söylemişti. Ameliyatın ertesi günü buz gibi bir havada yarışıyordum. Daha hızlı iyileştim bence. Vücudun limitlerini tanımak, zorlamak ve bunu doğayla uyum içinde yapmak çok doyurucu bir deneyim oluyor.

Bu sporla ilgilenenlere ne önerirsin?

Yelken sporuyla ilgilenenlere öneride bulunacak kadar tecrübe sahibi değilim, ancak yelken yapmak isteyenlere “Durmayın, hemen başlayın!” demek isterim. Özellikle çocuklara, denizle uyum içinde gelişmeyi öğretecek, güçlü sağlam bireyler oluşturacak bir spor olduğunu düşünüyorum. Gerek bireysel gerek takım sporu olarak mutlaka denenmeli. Çok hızlı öğrenilebilecek, teoriyle vakit harcamadan direk teknenin üstünde uygulamalı eğitimleri tercih etmeyi, mümkünse ilk zehri güneyde almayı öneririm. Yelkende keyif var, gelişim var, başarı var, huzur var…