Ar

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
15 Nisan 2009 Çarşamba

Yanlış anlamayın, başlıktaki iki harfli kelime “r” harfinin İngilizce okunuşuna ya da alfabede “p”den sonra hangi harfin geldiği sorusunun cevabına tekabül etmiyor. Türkçe’de çok az kullandığımız, bulmacalarda zaman zaman aşağıdan yukarıya zaman zamansa soldan sağa rastladığımız fakat bilhassa Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmasını izledikten sonra hissettiğim utanma duygusu manasına geliyor, ar…

Koca 90 dakika boyunca bir tek gol pozisyonunun yaşanmadığı, iki takım futbolcularının sahada top koşturmaktan çok çenelerini ve el-kollarını çalıştırdığı bu sıradan derbiyi izlemek azap vericiydi aslına bakılırsa. Yenilenin yarıştan kopacağı belli olan bir karşılaşmada iki takımın da beraberliğe bu kadar razı gözükmeleri inanılacak gibi değildi. İki takımın da şampiyonluk adına hiçbir hesapları yokmuşcasına 90 dakikayı tamamlama hevesleri bir yana Aragones’in sıradan ve Bülent Korkmaz’ın da geç oyuncu değişiklikleri oyuna hiçbir yenilik ve değişim getiremedi. Yani, sahanın içindekiler kadar kulübedekiler de formsuzdu bu monoton lig karşılaşmasında…

 

Maçın bitimine 30 saniye kala çıkan rezaletin ise hiçbir şekilde özrü yok kanaatimce. Biri diğerine yumruk atar, öbürü parmağını sallayarak rakibine tehditler savurur, biri çıkar kafa atar, diğeri rakibinin boğazına sarılır, başkası gelir cinsel organını tutup tribünleri tahrik eder vs vs… Ne oluyoruz, neredeyiz, maç mı yoksa bir şiddet sağanağıyla bezenmiş bir film mi izledik, geçtiğimiz Pazar akşamı? Türk futbolu denince akla ilk gelen iki takımın formasını giyen futbolcular ne yaptıklarının, nasıl davrandıklarının, bu maçı içeride-dışarıda kaç kişinin ve daha da mühimi kaç çocuğun takip ettiğinden haberdarlar mıydı acaba? Veyahut bu kavgaya karışanların çoğu milli takım formasını giydiklerinin farkında mıydı? Nereye varacak Galatasaray-Fenerbahçe maçlarında yaşanan gerilimli atmosferlerin sonu? Artık stat kapılarında taraftarlara üzerinde “Bu maç, sadece 18 yaş üstü taraftarlar için uygundur ve şiddet içeriklidir” mesajı yazan bildiriler mi dağıtılacak? Televizyonlara bu türden ibareler mi yerleştirilecek? Nedir bu işin sonu, anlaşılır gibi değil!..

 

Bir söz de sarı-kırmızılıların yönetim kanadına etmek gerekiyor herhalde… Galatasaray’ın son üç sezonda dört farklı teknik direktör tarafından çalıştırılmasını, Şampiyonlar Ligi’nden elenişini, UEFA Kupası’nda Hamburg’a 2-0’dan 3-2 yenilişini, Kocaelispor’dan sahasında beş gol yiyecek şartların oluşmasını, sözün özü Galatasaray kimliğinden, nüvesinden bu kadar uzaklaşmasını başkan Adnan Polat’ın iddia ettiği gibi federasyon mu sağladı acaba? Kitleleri fena halde infiale gark edebilecek “Federasyon, iki takımı da yarış dışı bırakmak için bir tezgah kurdu” cümlesi, hangi bilinçli yöneticinin ağzından çıkabilecek bir cümledir?..

Tavsiyem şu ki, iki takımın sorumlu idari görevlileri futbolcuları maç öncesi 90 dakikaya daha fazla motive etmek ve konsantrasyonlarını sağlamak adına idman tesislerinin duvarlarına evvelki karşılaşmaların fotoğraflarını ya da gazete manşetlerini koyacaklarına, alsınlar bir DVD, koysunlar DVD Player’a, oyuncularına Adam Sandler ve Jack Nicholson’ın başrolde oynadığı “Öfke kontrolü” adlı filmi izlettirsinler… Ardından da Metin Oktay’ın jübilesinde kısa bir süre de olsa Can Bartu’nun Galatasaray, Metin Oktay’ın da Fenerbahçe forması giydiği görüntüleri seyrettirsinler!.. Belki, ancak o zaman Galatasaray ve Fenerbahçe formasını giyme şerefine nail olanlar, yukarıdan aşağıya ya da soldan sağa “utanma duygusu nedir” sorusuna hiç düşünmeden yanıt verebilirler…