Roş Aşana arifesinde Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın duasını aldık…

Yahudi dini takvimine göre 5769 yılının ilk sayısında Türkiye Musevi Cemaati Hahambaşısı Rav İsak Haleva ile yaptığımız söyleşiye yer vermek istedik… Hahambaşımız sorularımıza cemaat bireylerimizi aydınlatacak yanıtlar getirdi

Ester YANNİER Şalom
8 Ekim 2008 Çarşamba

“Söylediklerinizle değil, yaptıklarınızla örnek olun”

Çoğumuzun bir çok vesileyle karşı karşıya geldiği, dinlemekten keyif aldığı cemaatimizin dini lideri olan Rav Haleva’yı hem şahsı hakkında merak edilenleri, hem de cemaat içi konuları irdelemek üzere makamında ziyaret ettik.

Cemaat bireyleri hahambaşılık makamında tam olarak bilemeyebilir. Hahambaşının görevleri nedir?

Hahambaşılık makamı Osmanlı döneminden Yahudilere tanınmış bir müessesedir. Yahudilere kendilerini idare edebilme hakkıdır. Bu müessesenin başına da bir hahambaşı tayin edilmişti. Hahambaşı devlet ile tüm ilişkileri kuran kişiydi. Bu asırlarca böyle devam etti.

Hahambaşının görevi Türkiye’deki Yahudi alemini tümüyle kucaklamak ve onların dini lideri olmak. Ancak içeriğinde “haham” kelimesi de var olduğundan sadece din işlerinin başındaki kişi olarak da algılanabiliyor. Ancak  hahambaşı, tüm cemaatin birliğini ve ahengini korumak için idareyi ele alan kişidir. Bütün dini olayları, Bet-Din ekibiyle beraber görüşerek cemaate sunar. Diasporada reform, ortodoks ve konservatör gibi farklı akımlar var. Ancak  bizde esas nokta kişinin Yahudi olması. Dini bütün olup olmaması kişinin kendi tasarrufundadır. Cemaatin farklı akımlara kapılmamasına çok dikkat ederiz. Babalarımızdan, atalarımızdan ne görmüşsek onu devam ettirmeye çalışırız. Çıtanın her kesime hitap edebilecek şekilde olmasına dikkat ederiz. Uzak duranları,  çatımız altına yaklaştırmaya gayret ederiz. Bunu yapabilmek için bazen, tabiri caizse taviz  vermek zorunda kalabiliriz. Bu tavizler insanları kazanmak için verilmişlerdir.

Bet-Din’in görevi nedir?

Bütün dini konuların yegane merciidir. Evlilik, boşanma, Kaşerut ki bu Yahudi ailesinin can damarıdır, tüm bunlar Bet-Din’in kararlarıyla çıkar. Türkiye Hahambaşılığının  başka Bet-Din’lerin kararlarını uygulama zorunluluğu yoktur. Yahudilikte  her yörenin hahamları oranın adet ve göreneklerine tabidirler. Uygulanan dini kurallar kitaplarımızda farklı şekillerde  var. Toplumumuza hangisi uygunsa, hangisi daha elverişli, hangisi hoşgörü ile karşılanabiliyorsa o şekilde cemaatimizi idare ederiz. Yahudilik Kaşerut’u, Şabat’ı ve dini kurallarıyla bir yaşam şeklidir…

Cemaatin idaresinden,  hahambaşı ve  onun atadığı müşavirler sorumlu. Bu ilişki nasıl yürüyor?

Devlet, tek  lider olarak hahambaşıyı kabul eder ve doğal olarak seçtiği müşavirleri.  Hahambaşı heyetiyle beraber müşavirleri tayin eder. Bu kişiler de konseyde görev alır. İdare mekanizmasında, hahambaşının her ne kadar mesuliyeti varsa da, daima dinsel konularda kararlar verir, diğer konuları daha mütehassıs kişilere teslim eder ve konseyde birlikte karar alınır.  Bilindiği gibi tüm yetkiler Türkiye Hahambaşılığı olarak alınır. Hükümet de bu makamı tanır. Hahambaşının yanında dini müşavirleri- ki Bet-Din’dir- aynı şekilde laik müşavirleri vardır. Hahambaşı, laik konularda müşavirlerine danışır.

Hahambaşı  Rav Asseo’nun vefatına değin seçilen hahambaşılar hayat  boyu görevde kalırdı.  Şimdi ise yedi yıllık süreler için seçiliyor. Bu değişime neden ihtiyaç duyuldu?

Hahambaşılık görevi  eskiden bilahayattı. Ancak istikbalde hahambaşılık görevinde her hangi bir problem yaşanmasın diye görev süresi yedi yıla indirildi. Yıllar içinde, hahambaşı görevindeki bir kimse, görevini ifa edemeyecek duruma gelmiş olabilir. Bu zaman dilimi periyodik yedi senelere bölündü. 2009 yılında yeni seçim olacak, cemaat mevcut hahambaşının idaresinden memnunsa yine lehine oy kullanacak. Demokratik bir seçimdir.

İlginç olan rahmetli Hahambaşı Rav David Asseo görevde iken, beni vekili tayin etmişti.  O yıllarda hahambaşının yedi yıllık süreler için seçilmesi için dönemin hükümetine verilen dilekçede hahambaşı vekili olarak imzam var.  Toplumun içindeki uyumun devamı için, böyle bir karar alınmıştı.

Sinagogların doluluğu  büyük önem taşıyor. Bu konuda Haham Akaal’in yahidlerini bilgilendirmesi önemli. Bu yönde ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Her şeyden önce sinagog Yahudi alemi için büyük önem taşır. İsrail Devleti kurulmadan önce diasporadaki Yahudiler sinagoglarda toplanırlardı. Bir nevi idare mekanizması, parlamento idi. O ülkede yaşayan toplum başıboş değildi. Sinagoglar, hahamı, yardımcısı, gabay, şammaşı kısaca protokolü, yardım kolları olan bir müessese olmuştur. Cemaat sinagogun etrafında toplanır, orada ağlar, orada neşelenir, sosyal hayatını orada yaşardı. Sinagoglar sadece dua etmek için değildir, bir nevi sosyal yerlerdir. Dua saatlerinde, şabatlarda kişiler orada toplanırlar, dini telkinatta bulunurlar.  

Hasköy’de çok eski yıllarda var olan  “betmidraş le rabanim”, yani haham yetiştirme okulu  öğrenci eksikliğinden kapatıldı. Okulun kapatılması cemaatimiz için problem oluşturmadı. Bu işi yapmak isteyen gençleri, hahambaşılık  yurtdışında benzer okullara eğitim almaya gönderdi. Bu eğitimi almak üzere bize başvuran   4-5 öğrenci halen yurt dışında eğitimlerini sürdürüyorlar. Cemaatin ileride din adamları yetişmesi için elimizden geleni yapıyoruz.

Her konuşmanızda asimilasyon tehlikesinden söz ediyorsunuz. Dünyada bu konuda ne gibi çalışmalar yapılıyor cemaat olarak neredeyiz?

Çok önemli bir noktaya değindiniz… Asimilasyon konusunu bütün Yahudi aleminin bir sorunu. Cemaatimizde asimilasyonu önlemek için, derneklerimiz var. Yahudi kimliğinin bilincinde olan kişilere ortam hazırlamak lazım. Diaspora için de geçerli olan bu. Ancak bizlerin bir farklılığı var; diğer ülkelerde karışık evlilik yapan kişiler cemaatlerinden kopuyorlar. Oysa biz bu kişileri cemaatten uzaklaştırmıyoruz. Çocuklarına da Brit-Mila yapıyoruz. Gelecekte çocuk Yahudi dinini tercih edecek olursa, yarı yolu aşmış oluyoruz. Deneyimlerim, dinden uzak kişilerin karışık evlilik yaptığı zaman, dinlerine yakınlaştığını gösteriyor.

Aileler çocuklarına nasıl örnek olmalılar?

Evlerinde  Mezuza takmak, Şabat’ı kutsamak gibi gelenekleri ve dini yükümlülükleri yerine getirerek çocuklarına örnek olabilirler. Çocuk, diğerlerinden farkını görür ve kimlik kazanır. Yahudilik bir yaşam biçimidir. Sözlerle değil, evde yapılanlarla çocuk farklılığı kavrar.  Bir öyküyle söylemek istediklerimi daha iyi anlatabileceğim: bir Cuma gün bir rahibe muazzam bir fırtınaya tutulur. Köydeki bir evin kapısını çalar. Kapıyı açan kişiye durumunu anlatır ve kişi kendisini kabul eder. Ancak ev sahibi kendisine birkaç dakika müsaade edilmesini ister. Evin hanımı Şabat mumlarını yakar ve berahasını okur. Rahibe bu manzara karşında ağlamaya başlar. Bunların, kendisini çocukluğuna götürdüğünü anlatır.  Araştırmalar sonrasında bu rahibenin 2. Dünya Savaşı yıllarında Naziler geldiğinde komşusu tarafından kurtarılmış ve sonradan manastıra verilen bir Yahudi olduğu anlaşılır.  Bu öyküden çocukluklara, konuşmadan da mesajlar verebileceğimizi anlıyoruz.  Çocuklar kayıt cihazı gibidirler, sürekli alırlar, zamanı geldiğinde ortaya çıkartırlar.

Asimilasyonu önlemek için alınabilecek tek önlem: çocuklarımıza Yahudiliği bir hayat felsefesi gibi gösterebilirsek evlenme çağı geldiğinde, farklı dine mensup biriyle evlenmeden önce birkaç kere fazladan düş?nür.  Karışık evliliklerde en büyük zorluğu, çocuklar yaşar. ‘Aşk’ diyorlar, aşka saygım var ancak…

Başka söylemek istedikleriniz …

Cemaat bireylerine, sinagoglara  gitmelerini öneriyorum… Orada geçirecekleri birkaç saat, ruhlarına iyi gelecek. Eskiden dua kitaplarını okuyamadıklarından veya anlayamadıklarından şikayet ederlerdi. Şimdi hepsi var…  Diğer yandan çocuk annesine babasının nerede olduğunu sorduğunda annesi, ‘duaya gitti’ yanıtını verdiğinde çocuk mesajı alacak… Zor olduğunu biliyorum; bu bir ilaç ama doktorla pazarlık yapmam, ilacı alırım…

Hahambaşı Rav İsak Haleva bu vesileyle tüm cemaat bireylerinin yeni yılını kutladı…