Reklamcının kirli çamaşırları

Reklamların toplumun beynini nasıl yıkadığını, reklamcıların günah çıkarışını anlatan romandan alınan bu özgün ve yaratıcı film keyifle izleniyor. Sektör üzerinde neşeli ve iğneleyici bir eleştiri getiren roman, enerjik, sürükleyici, kışkırtıcı, aykırı bir filme dönüşmüş. Tüketim toplumuna ciddi ve sivri bir eleştiri getiren film, bencil, küstah, zengin, dahi anti-kahramanı kişiliğinde, reklamcıların günah çıkarma seansına dönüşüyor

Viktor APALAÇİ
10 Eylül 2008 Çarşamba

“Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin, o beni genelevde piyanist sanıyor”un izinden giden film: “9,90 YTL”

Reklam dünyasının içinden gelen, sektörün kirli çamaşırlarını ortaya döken bir kitap yazınca işinden kovulan Frederic Beigbeder’in 2001’de yayımlanan çok satan romanından alınan “9,99 YTL / 99 Francs” özgün, yaratıcı ve keyifle izlenen bir film.

Reklam dünyasının kirli çamaşırlarını sergileyen, sektör üzerine neşeli ve iğneleyici bir eleştiri getiren roman, enerjik, kışkırtıcı, aykırı bir filme dönüşmüş.

“Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin, o beni genelev de piyanist sanıyor” adlı uzun isimli romanın yazarı Jacques Seguela’nın izinden giden Beigbeder, sisteme meydan okumada, vatandaşından geri kalmıyor.

Yazarın zengin gözlemcilik dünyasının izlerini taşıyan bu film, sisteme meydan okurken, tüketim dünyasına ciddi ve sivri bir eleştiri getiriyor ve türün başyapıtı “Dövüş Klübü”nü akla getiriyor.

Kaderin garip bir cilvesi olarak, filmin senaryo yazarı ve yönetmeni, reklam filmlerinden ünlenen Hollanda’lı Jan Kounen. Reklam sektörüne sırtını dayayarak sinemaya geçiş yapma imkanı bulan 44 yaşındaki Kounen’in, hepimizi tüketim çılgınlığına sürükleyen reklamcılığı, bu filmle yerden yere vurması ne derece tutarlı, o ayrı konu.

İlk uzun metrajlı filmi “Doberman”dan tanıdığımız, “Blueberry”den, görselliğe ve şekilciliğe önem veren bir yönetmen olarak bellediğimiz Jan Kounen, son derece hızlı anlatımlı “9,99 YTL” ile, uslubu ve sinema diliyle etkiliyor.

İKİ FİNALLİ FİLM

Kitabın ruhuna sadık kalınarak başarıyla sinemaya aktarılan film, eleştirdiği reklam tekniklerini sürekli bir yaratıcılık içinde sergileyerek, algı ile gerçeklik arasındaki perdeyi aralıyor.

Uluslararası bir reklam ajansında çalışan, zekası ve yeteneğini kullanarak ürünleri allayıp pullayıp kitlelerin beğenisine sunarak çok para kazanan, metin yazarı Octave’in (Jean Dujardin) öyküsünü anlatan film, bir intihar teşebbüsüyle başlıyor.

Kendini Tanrı yerine koyan kahramanımız, hayatına giren bir kadın ve başarısız olduğu bir kampanyanın tesiri ile aklını oynatmış, sisteme karşı isyan bayrağını açmış. Çareyi intiharda bulmuştur.

Geriye dönüşlerle anlatılan film, karizmatik ve yetenekli Octave’in, şöhret, para, güzel kızlar ve kokaine rağmen huzursuzluğunu sergiliyor.

Yüksek hayat standartına, hazırladığı başarılı reklam kampanyalarına, etrafındaki son derece güzel kadınlarla paylaştığı renkli hayatına rağmen, Octave, her modern insan gibi mutsuz ve doyumsuzdur.

500 MİLYAR $’LIK PAZAR

Octave dünyaya hakimdir, sokaktaki insanın yarın ve satın alacağına karar veren kendisidir, hayata bakış açısına göre, her şey gibi insan da bir üründür, kendisinden son derece emindir. Ama yaptığı son iş, yeni yoğurt markası Madone’un kampanyası, ilk kez patronlar tarafından beğenilmemiştir.

Kendisini var eden sisteme düşman kesilen ve kampanyayı sabote etmeyi aklına koyan Octave, planını yapar ve uygulamaya koyulur.

Bu arada şirketin en güzel kızı Sophie (Vahine Giocante) ile sürdürdüğü ilişki, Sophie’nin hamile kalmasıyla çıkmaza girmiştir. İki olumsuz gelişme, Octave’ı sisteme karşı isyan noktasına getirir.

Film, bencil, küstah, zengin, dahi anti-kahraman kişiliğinde, reklamcıların günah çıkarma seansına dönüşüyor. Reklam bombardımanıyla toplumun beynini yıkayan, cebimizdeki paraya göz koyan bu sistemin gücü, film kapanış jeneriğinde şöyle açıklanıyor:

Reklam sektörünün 500 milyar dolarlık hacminin yüzde onuyla, dünyadaki açlık sorununu çözmek mümkün. Filmin iki finali var. Tükenmişliğin ve kirlenmişliğin sembolü Octave, filmin açılış sahnesinde intiharın eşiğinde gösteren final “9,99 YTL”nin kötümser finalidir. Kendisini intihara götüren yol, vicdanının kapitalizme başkaldırışıdır.

Her anı sürprizlere gebe filmin sunduğu ikinci final mutlu sonla neticelendiği için izleyici salondan keyifli ayrılır.

Yönetmen Jan Kounen, reklam dünyasının girdisini çıktısını iyi bilen Beigbeder’in sunduğu zengin malzemenin hakkını verirken, hareketli kamerasıyla, hızlı kurgusuyla, sunduğu zengin görsellikle sinematografik açıdan da iyi puan alıyor.

Başarısına, filmin başrol oyuncusu Jean Dujardin’i ortak etmek lazım. Yaptığı televizyon şovuyla şöhreti yakalayan, geçen hafta vizyona giren “Cash” filminde izlediğimiz Dujardin, Beigbeder’in alter egosu durumundaki Octave’ı başarıyla canlandırıyor.

Enerjik ve sürükleyici uslubuyla öne çıkan “9,99 YTL” yi, benim gibi bu yılki İstanbul Film Festivali’nde kaçıranlar, izlemeyi ihmal etmesinler.