Fantastik edebiyat klasiği

Kuzey İrlanda’lı yazar C.S. Lewis’in 1950’lerde yazılmış, konusu masal ülkesi Narnia’da geçen, 7 ciltlik ünlü roman serisinin ilk filmi “Aslan, Cadı ve Dolap”tan 2 yıl sonra “Prens Kaspiyan”ı izliyoruz. Prensin, kötü ruhlu amcasına karşı verdiği mücadeleye Pevensie Kardeşler destek veriyorlar.

Viktor APALAÇİ
23 Temmuz 2008 Çarşamba

“NARNİA GÜNLÜKLERİ’nin devam filmi “PRENS KASPİYAN”  iyiyle kötünün savaşını anlatıyor

Teknolojik destekli, bol efektli, parlak görselliğiyle öne çıkan filmin temel bir kusuru var. Fazla karanlık. İlk filmdeki naifliğin ve saflığın başı çektiği, büyülü, çocuksu ve masalsı hava ikinci filmde yok

Kuzey İrlanda’lı yazar C.S. Lewis’in, fantastik edebiyat klasikleri arasında başı çeken, 1950’li yıllarda yapılmış, konusu masal ülkesi Narnia’da geçen, 7 ciltlik ünlü roman serisinin ilk sinematografik adaptasyonu, 2 yıl önce izlediğimiz “Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap” idi. 35 dile çevrilen, toplam satışı 100 milyonu geçen bu roman serisinin ikinci filmi “Narnia Günlükleri: Prens Kaspiyan”ı, ilk filmle iki Oscar ödülü kazanan Yeni Zelanda’lı Andrew Adamson yönetiyor.

II. Dünya Savaşı dönemi İngiltere’sinde yaşayan, 2’si erkek, 2’si kız, 4 kardeşten oluşan Pevensie’lerin, Narnia ülkesine birinci filmdeki gibi dolap içerisinden değil, bu kez Trafalgar Meydanı’ndaki bir metro istasyonundan geçiş yaptıklarına tanık oluyoruz. “Aslan, Cadı ve Dolap”taki olayların üzerinden bir yıl geçtikten sonra Narnia’ya dönen kahramanlarımız, Narnia zaman ölçütüyle 1300 yıl geriye döndüklerini anlarlar. Onları Narnia’ya çağıran, tahtın genç varisi Prens Kaspiyan’dır.

Ülkeye kötülük saçan Beyaz Cadı Jadis’in (Tilda Swinton) yerini, tahta el koyan, Prensin kötü ruhlu amcası Miraz almıştır. Karizmatik İtalyan aktör Sergio Castellitto’nun başarıyla oynadığı, şeytan ruhlu amca Miraz’a karşı mücadelesinde, Prensin dört kardeşin desteğine ihtiyacı vardır.

Teknolojik destekli, bol efektli, parlak görselliğiyle öne çıkan “Prens Kaspiyan” filminin temel bir kusuru var: Fazla karanlık.

ETKİLEYİCİ SAVAŞ SAHNELERİ

Genellikle çocuklara hitap eden bu tip fantastik edebiyat uyarlamalarında az rastlanan, üçte ikisi yerin altında veya gece karanlığında geçen bir film izliyoruz.

Yapımcıların bu tercihi, filmin ilk yarısında, göz gözü görmeyen dehlizlerde geçen savaş sahneleri izleyiciyi bunaltıyor. Tamamı açık havada geçen, serinin ilk filmi “Aslan, Cadı ve Dolap”tan sonra, her iki filmin yönetmenliğini yapan Andrew Adamson’un 2. filmindeki karanlık takıntısı “Prens Kaspiyan”a büyük zarar veriyor. Ancak filmin teknik yöndeki üstünlüğü, etkileyici savaş sahneleri, yürüyen ağaçlar, yerin yayılmasıyla düşman güçlerinin çukurlara gömülmeleri sekanslarındaki başarısıyla, Adamson geçer not alıyor.

Dur durak bilmeyen bir tempoyla anlatılan aksiyon sahneleri, yerli yerinde kullanılan özel efektler, fantastik masal ülkesi Narnia’nın ve C.S. Lewis’in büyülü dünyasının perdeye ustalıkla yansıtılması filmin artıları olarak gösterilebilir. Ancak ilk filmdeki naifliğin ve saflığın başı çektiği büyülü, çocuksu ve masalsı hava ikinci filmde yok.

Umuda dair bir masal olarak özetlenebilecek 2. bölümde, savaş oyunlarını ön plana çıkaran, kavgacı, kalabalık ve karanlık bir dünya var. Ülkeyi koruyan, Narnia’nın manevi gücü yarı Tanrı, adı Aslan olan bir aslan ilk filmde bütün kötülüklere karşı koyuyordu. İkinci filmde Aslan pek gözükmüyor, zorluklara Peversie Kardeşler, zekaları ve güçleriyle çare buluyorlar.

HIRİSTİYAN PROPAGANDASI MI?

Romanlarına aşırı Hıristiyan bir bakış açısı aşılamakla eleştirilen C.S. Lewis’ın Aslan figürünü, zor duruma düşen Narnia’nın yardımına koşan bir İsa Mesih gibi kullandığı ileri sürülür. Bu filmde Aslan ile birlikte, her türde konuşan ve savaşan hayvanlar, uçak veya helikopter işlevi gören dev kartallar, mitolojinin santor denilen yarı at – yarı insan yaratıkları, yürüyen ağaçlar, iyiyle kötünün savaşında, Prens Kaspiyan’ın Pevensie Kardeşlerin desteğiyle yürüttüğü mücadeleye destek veriyorlar.

Birbirlerine göbekten bağlı, farklı kollardan, paralel ilerleyen öykücüklerden oluşan konusuyla 2. film, 2,5 saatlik süresinde, sıkılmadan izleniyor. Son derece etkileyici Yeni Zelanda görüntüleriyle göz dolduran filmin diğer çekimleri Slovenya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde yapılmış ve film 200 milyon dolara mal olmuş. Yaz aylarının gişe şampiyonları arasına girmesi beklenen filmde, kahramanların 2 yıl yaşlanmasıyla, abla Lucy’nin serpilip geç kız havasında gönül işlerine karışmasına tanık oluyoruz.

Michael Apted’in yöneteceği “Narnia Günlükleri: Şafak Yıldızı’nın Yolculuğu’ adlı 3. Bölüm hiç kuşkusuz ki –daha romantik olacak-. “The History Boys / Tarih Çocukları” filminden tanıdığımız genç İngiliz aktör Ben Barnes, Prens Kaspiyan rolünün hakkını veriyor.