Sizin “tarz”ınız ne?...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
28 Ocak 2009 Çarşamba

Her iş bir  ‘tarz’ meselesi. Neyi nasıl sunmak istediğiniz, yakalanmak istediğiniz frekans.. Hepsi başarıya ulaşmak için kullandığınız ayrıntılar bütünüdür. Bir düğün daveti verdiğinizi varsayın. Davetli sayısı çok kalabalıksa, ki bunları ‘sanayi’ tipi olarak adlandırıyorum, genelde halkla ilişkiler tarzı bir düğündür. Davetliler de zaten bu tür bir beklenti içindedir. Büyük çerçevede, iş dünyasında benzerlerine çok rastlanır. Çiçeklerden masa düzenlemesine varıncaya dek, etrafa ihtişam hakimdir. Bu tür düğünlerden ‘bilgilendirme’ türü yayınlarda bahsedilmesi olağan bir durumdur.

 Değişik bir örneklemede düğün sahibi müstakbel evlilerdir. İstedikleri düğün tarzı iki tarafın çekirdek ailesi ile arkadaşlarının bir araya geleceği bir toplantıdır. Salonda yine çiçek, yine masa düzenlemesi vardır. Ancak bu kez ağırlık eğlencededir.

İster görkemli , ister küçük, düğünde amaç kutlamaktır. Daha küçük çerçevedeki kutlamalar içinse sayısız gerekçe vardır.

On yıldır gazetemizin Yayın Koordinatörlüğünü sürdüren Av. Yakup Barokas geçtiğimiz hafta sonu görevini İvo Molinas’a devretti. Şükranlarımızın ifadesi olarak bir kutlama gerçekleştirirken, yukarıdaki örnekler doğrultusunda arkadaşların bir araya geldiği ‘aile arası’ birlikteliği tercih ettik. Üstelik çiçeklerimiz ve masa düzenlememiz bile vardı. Eğlenmek için, bir arada olup içtenliği hissetmek yeterli. Gösteriş çoğu kez içte olmayanı dışa taşımaktır. Ne mutlu bize ki, küçük bir ortamda güzellikleri paylaşmasını bildik. Bizden sonra gelecek nesillerin bu gazetede farklı kutlamalar yapacağını hiç sanmıyorum. Zira bu bir ‘tarz’.

* * *

Devir  teslim sonrasında kısa süreli de olsa bir anlam kargaşası yaşanıyor. Molinas görevi aldığında Barokas’ın kullandığı ‘Yayın Koordinatörü’ ünvanını bazı nedenlerden ötürü ‘Yayın Yönetmeni’ olarak değiştirdi. Dolayısıyla ben de ‘Yayın Yönetmeni’ yerine ‘Yayın Koordinatörü’ oldum. Değişikliği algılamayan bazı dostlar, “Terfi mi ettin?” diye soruyorlar Tabii ki, zaman içinde herkes bu kavram değişikliğine alışacak ve taşlar yerine oturacak..

* * *

Son zamanlarda herkesin ağzında bir film var: Güz Sancısı. Geçirdiğimiz sancılı günlerden sonra, gidip görmek istedik. Güz Sancısı tıpkı ‘Salkım Hanımın Taneleri’ gibi çok önemli bir film. Nedenine gelince, yakın tarihimizi belgeleyen bir yapıt. Öte yandan  6-7 Eylül olaylarını bilmeseydim, anlatılanları duymasaydım veya okumamış olsaydım, filmden bu denli etkilenebileceğimi sanmıyorum. Film eleştirmenliğinden çok uzağım, ama bu kadar parlak bir oyuncu kadrosu nasıl bu denli durağan bir tablo sergileyebildi, anlamadım. Tabii Rum şivesi yapmak da herkesin harcı değil...

Salkım Hanım çok daha başarılıydı. Gene de sinemadan çıkarken içim buruktu.

* * *

Ve güzel bir haber.

Geçen hafta ertelenen Marc Chagall Sergisi  hakkında yazdığım yazının üzerine Pera Müzesi direktörü Özalp Birol’dan bir mail aldım. Birol, İsrail Müzesi direktörü James Snyder ile durum değerlendirmesi yaptıktan sonra serginin Ekim 2009’da açılacağını belirtti.

Nice güzel haberlere...