Konuşmak bir sanattır...

Ester YANNİER Köşe Yazısı
14 Ocak 2009 Çarşamba

Çağan Irmak’ın Issız Adam filmi, tabiri yerindeyse eskilere nur yağdırdı. Geçenlerde İstiklal’de dolaşırken müzik marketlerden yükselen Ayla Dikmen’in  Anlamazdın şarkısının tamamını dinlemek neredeyse mümkündü… Bir televizyon kanalı ise genç yaşta hastalığa yenik düşen sanatçının 22 yıllık eşini konuk etti programa…  İzmir’de yaşamını sürdüren beyefendi 1970’lı yılların hayatını /modasını halen sürdürüyor…

Şalom’da vakit buldukça eski gazete ciltlerini karıştırmayı, sararmış sayfalar arasında dolaşmayı severim… O yıllarda reklamlar nelermiş, hangi haberlere nasıl yer verilirmiş…  Örneğin bir ilaç reklamında “Opon Faydalıdır” diyor, dikkatimi çeken bir sabun reklamı  “ Her sabah ve her akşam… Bol köpüklü- Nefis Kokulu Puro”… İşin en sürprizli bölümü ise sayfalarda tanıdık isimlere rastlamak… Düşünebiliyor musunuz 1965 yılındaki ciltte yazılarına zaman zaman yer verdiğimiz  Beki L. Bahar, ve sinema eleştirmenimiz Viktor Apalaçi o yıllarda gazeteye gönül verenlerden… Geçmişi gülümseyerek anmak, en güzeli…

O sayfalarda yer alan Yaakov Rasier’in  “Yerinde Konuşma Sanatı” başlıklı yazısını okuyorum… Yeni bir yüzyılda yaşıyor olmamıza rağmen, bazı gerçekler hiç değişmiyor…Yazıyı aktarıyorum:

“Yersiz konuşup da “keşke söylemeseydim” diye üzüldüğünüz olmuş mudur?  Hemen herkes günün birinde sarf ettiği kelimelerle birisini incitmiştir. Bu kelimeler ağızdan çıktıktan sonra hiçbir zaman silinmezler. Özür veya af dilemek aradaki gerginliği kaldırabilir, fakat asla söyleneni unutturamazlar. Çam devirmemek için konuşmadan önce düşünmek lazımdır.

Rastlanan her insanın mizacını derhal öğrenmek muhakkak ki imkansızdır. Yalnız tanıştığınız şahısları tetkik ederek ve söylediklerini dinleyerek, onların şahsiyetlerine daha iyi nüfuz edebilirsiniz. Unutulmaması gereken nokta budur: Yerinde konuşma sanatı, konuşmağa başladıktan sonra değil, konuşmağa başlamadan önce başlar…

Meşhur kimselerden biri, yerinde konuşmayı “düşündüğünüzün açığa vurmadığınız kısmı” diye tarif ediyor.

Sohbet eden insanların en büyük kusurları, münakaşa ile ağız kavgası arasındaki farkı bilmemeleridir. Ağız kavgasının hiçbir toplantıda yeri yoktur. Halbuki tam aksi, bir münakaşa, sohbeti canlandırır. Muhatabınızla her noktada hemfikir olmayabilirsiniz. Ama hitap ediş, tarzınıza ve sesinizin tonuna dikkat etmeniz şarttır.”

Yaakov Rasier,  ne güzel demişsiniz… Büyüklerimize kulak verelim zira, yaşamlar, insanlar  değişse de, bazı  doğrular hiç değişmiyor… 

Yaşananların hepsi geçer, ancak annenim dediği gibi bazıları “ deler de geçer”…

Heyecan artıyor…

Genç yaşta yitirdiğimiz Kitap Editörümüz Gila Kohen’in adını yaşatmak, gönül verdiği edebiyata genç isimler kazandırmak amacıyla her iki yılda bir düzenlediğimiz öykü yarışmamızın beşincisini gerçekleştireceğiz.

İlanlardan da takip ettiğiniz gibi yarışma çoktan start aldı.. Öyküler birbiri ardına yağıyor… Bizler de ön hazırlıklarına çoktan başladık…

Bu yıl bir yenilik getirdik UÖML öğrencileri de aralarında yarışacaklar… Bu yıl da büyük ilgi göreceğine inandığımız öykü yarışmamıza  yurt dışından büyük katılım var… Geçmişte olduğu gibi, bu kez de yayınlanmaya değer bulunan öyküler kitaplaştırılacak.

Sizin öykünüz nerede?...

Yazacak, anlatacak çok hikayeniz vardır…

Bekliyoruz…