Enerji savaşları

Bu başlık kaç köşe yazısına hatta kaç kitaba başlık olmuştur bilinmez. Ama heralde medeniyet mevcut teknolojilerle ve mevcut insani değerlerle büyüdüğü sürece bu konu çok tartışılacak.

Alber NASİ Köşe Yazısı
7 Ocak 2009 Çarşamba

Bu başlık kaç köşe yazısına hatta kaç kitaba başlık olmuştur bilinmez. Ama heralde medeniyet mevcut teknolojilerle ve mevcut insani değerlerle büyüdüğü sürece bu konu çok tartışılacak.

2008 yılı ekonomik krizin gölgesinde 2009’a ilişkin ekonomik kaygıları arkasında bırakarak giderken son dakikada biraz unutulmuş biraz da uyutulmuş bir sorunu 2009’a miras bıraktığını hatırlattı.

Detayları günlerdir gazetelerde yayınlanan İsrail-Hamas Savaşı tarafların hevesiyle bir anda patlak verdi.

Bu savaşı sanki iki taraftan çok isteyen başkaları da vardı. Kimin ne yapığından çok,  dünyanın her iki tarafa da fazla tepki göstermemesi şaşırtıcı.

Bu savaş çıkmazdan önce herkes sadece ekonomik krizi konuşuyordu. Tüm değerli madenlerle beraber petrolün de fiyatı dramatik şekilde düşmüştü. Daha altı ay öncesinde 140 dolarlarda olan petrol 40 doların altına düşmüş ve 25 dolar konuşulmaya başlanmıştı.

Ekonomik kriz ve 2009 yılına ait küresel ekonomik kaygılar olduğu yerde duruyor. Dünya üzerindeki tüm imalatçılar çift haneli, yer yer % 30’ları aşan kapasite düşüşünden bahsediyorlar. Özellikle demir çelik ihtiyacının düşmesinin enerjiye ve dolayısıyla petrole olan talebi düşüreceği bilinen bir gerçek.

Ancak bir de bakmışız ki petrol fiyatları yükselmeye başlamış. Tekrar 50 doların üzerine çıkan ve bu seviyelerde tutunmaya çalışan petrol. Sebep nedir? İsrail’in operasyonu.

Peki, petrolün 50 dolarlara tırmanması kimin işine yarıyor? ABD’nin mi?  Avrupa’nın mı? Otomotiv endüstrisinin çok ciddi gerilediği bu günlerde petrolün düşüşüyle rahat bir nefes alan Batı dünyası petrolün yükselmesinden pek de memnun olamaz. İsrail desek? Hiç petrol geliri olmayan bir ülke petrolün yükselmesinden nasıl bir kazanç sağlar?

Petrol fiyatlarının yükselmesinden kim kazançlıysa bölgede olup bitenden de büyük miktarda sorumludur.  Savaşın sebebi belli ve nettir. İstenen de bellidir. Üstelik bunu bilen ve söyleyen İsrail yandaşları değil, İsrail aleyhtarı sayılabilecek ancak kafası biraz çalışan gözlemciler tarafından da bilinmekte ve dile getirilmektedir.   Göstermelik toplantılar ve boş laflar bölgenin durulması için yeterli değildir.

***

Bu arada ülkemizin kuzeyinde başka bir güç savaşı sürmektedir. Ukrayna ile Rusya arasındaki sürtüşme hem Türkiye’yi hem de Avrupa’yı etkileyecek gibi görünmektedir. Ukrayna Türkiye’ye ve Avrupa’ya verilen gazın bir kısmını kendi için kullanmaktadır. Zira Rusya Ukrayna’ya verdiği gazı ödeme alamadığı gerekçesiyle 1 Ocak 2009 itibariyle kesmiştir.

Ukrayna bir anlamda doğalgaz faturasını Avrupa ve Türkiye’ye ödetmeye çalışmaktadır. Gerçi mevcut doğalgaz fiyatıyla Türkiye aslında hem kendi hem Ukrayna’nın doğalgaz parasını bir şekilde ödemektedir.  

Ekonomik krizin üst düzeyde olması, sanayi tüketiminin azalmış olması, Türkiye’nin yeterince doğal gaz stokunun olması şu an yaşanan doğal gaz krizinin Türkiye’de hissedilmesini sınırlayacaktır. Ancak yakın gelecekte Rusya’nın doğal gazı bir silah gibi kullanacağına hiç şüphe yoktur.