Suzi Matat ile kağıt sektörü üzerine

Son yıllarda, geri dönüşüm konusunun sıklıkla gündeme gelmesi ile kağıtçılık sektörü çalışmalarına farklı boyutlar getirdi. Bu sektörde geniş imkânlara sahip Türkiye, farklı dinamikleri ve beraberinde birçok problemi barındırıyor. Korda Kağıt firmasının Genel Müdürü Suzi Matat aynı zamanda Türkiye Kağıt Tüccarları Derneği Yönetim Kurulu Başkanlık görevini başarı ile sürdürmekte. Suzi Matat ile sektörün ayrıntılarını ve gelişimini, ekonomik krizde alınan önlemleri konuştuk

Nur ŞAUL BARAKAS Ekonomi
24 Aralık 2008 Çarşamba

Suzi Matat Kimdir? Bizlere kendinizden bahseder misiniz?

Evli ve iki yetişkin kız annesi olmanın yanı sıra uzun yıllar oldukça yoğun tempoda çalışmakta olan bir iş kadını kimliğine sahibim.

Çocukluğumdan beri iş hayatına yakın ilgi ve istek duyan biri olarak iş dünyasına atılmaya karar verdiğimde farklı birkaç deneyimim oldu.  Ancak gerçek anlamda tecrübe, bilgi ve kariyer sahibi olma fırsatını bulmam, kağıt sektörüne girmemle birlikte gelişti. 1985 yılından bu yana aynı sektörde başlangıç seviyelerinden üst kadroya doğru çeşitli görevlerde çalıştım. Sektörün önde gelen bir mümessillik firmasında başlayan ve uzun süre devam eden kağıt serüvenine 1996 yılında aynı grubun yatırımı olan Korda Kağıt’ın kuruluşunda ve sonrasında aktif görev alarak devam ettim.

İsviçre ve Avusturya ortaklığından oluşan ve kağıt ticareti alanında faaliyet gösteren Korda’da halen Genel Müdürlük görevini sürdürmekteyim.  Ayrıca, sektörde temsil edilmek amacıyla, pazar payının önemli bir kısmını oluşturan kağıt tüccarlarının birleşerek kurmuş oldukları Kağıt Tüccarları Derneği’nin bir yılı aşkın süredir Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürütmekteyim. Başkanlık sürem sene sonuna doğru tamamlanmış olacak.

Türkiye kağıt pazarından söz eder misiniz?

Gerek yeterli hammadde ihtiyacını karşılayacak ormanlara sahip olmamamız, gerekse kağıt hammaddesi olan selülozu dışarıdan almamız, dolayısıyla yurt dışındaki büyük ve entegre üretim hatlarının sınai maliyetleriyle rekabet edemememiz; üretimimizin tüketimin çok altında kalmasına neden oluyor. Bu durumun doğal bir sonucu olarak Türkiye kâğıt pazarı ithalata bağımlı bir pazar olarak özellikle dış ülkelerdeki büyük oyuncuların ilgi odağı durumundadır. Türkiye kâğıt tüketimi konusunda büyük bir potansiyel oluşturmaktadır ve bu konuda kat edilecek çok mesafe olduğu aşikârdır. Pazarı oluşturan zincirin halkaları olarak kâğıt sanayicileri, kâğıt ithalatçıları ve tüccarlar, makineciler ve son olarak tüketicileri sayabiliriz.  Bu halkaları oluşturan grupların kendi içinde farklı dinamikleri ve farklı problemleri var. Ama herkesin ortak problemi aslında yetersiz sermaye yapısıdır. Sektörümüz maalesef ağırlıklı kredi sistemi üzerine dönmekte ve yaşanan ekonomik dalgalanmalarda sıkıntılı anlar yaşamaktadır. Artık bir çok sektör için klasikleşmiş ama  önemli sorunlarımızdan olan yükselen ve gittikçe vadeleri uzayan riskler, düşen kar marjları ve piyasada oluşan haksız rekabet unsurlarını da ekleyebiliriz.  Bunun yanı sıra kağıt sektörünün avantajları arasında promosyon, gıda, inşaat, kırtasiye, tekstil,  beyaz eşya, temizlik gibi  bir çok farklı  alanı içeren  geniş bir katmana yayılmış olması önemlidir.

Bu dönemde büyüme stratejilerini bir kenara bırakıp, tamamen varlıklarımızı koruma ve krizden minimum hasarla çıkabilmeyi hedefliyoruz

Ekonomik krizde kağıt sektörü ne gibi önlemler alıyor? Nasıl bir strateji izliyorsunuz?

Ekonomik kriz daha önce söylediğim nedenlerden dolayı kağıt sektörünü maalesef iki yönden vurdu diyebilirim. Bankaların kredi musluklarını kısması birçok firmayı zorlarken diğer yandan da ithalata dayalı olan sektör yüksek ve sürekli kur dalgalanmalarından dolayı önemli ölçüde zarar görmekte. 

Zincirin arada kalan halkaları olan ve finansmanın ağır yükünü ve riskini omuzlarında taşımak zorunda bırakılan kağıt tüccarları olarak biz de bir takım önlemler aldık tabii. Şu anda piyasada hepimiz satıştan çok alacaklarımızı toparlamaya odaklanmış durumdayız. Yaptığımız satışlarda ise son derece seçici davranıyoruz. Firma olarak kriz ortamına yönelik oluşturduğumuz bazı kurallar var. Ancak bu kurallara uyulduğu takdirde satış yapıyoruz. Bunu kendimizi korumak amacıyla yaptığımız gibi müşterilerimizi de korumayı amaçlıyoruz. Çünkü bu krizin ve uygulanan politikaların aslında son zamanlarda oluşan haksız rekabeti ve piyasa yozlaşmasını (dejenere olması) büyük ölçüde ortadan kaldıracağını düşünüyoruz. İşini düzgün yapan, kurumsallaşmış sağlam firmalarla, hiçbir alt yapısı, hesabı kitabı ve yeterli gücü olmayan firmalar arasında doğal bir seleksyonun oluşacağını umuyoruz.  Bu da krizin yarattığı bir fırsat olarak değerlendirilebilir.   Bu dönemde büyüme stratejilerini bir kenara bırakıp, tamamen varlıklarımızı koruma ve krizden minimum hasarla çıkabilmeyi hedefliyoruz. Bunu yaparken de müşterilerimize hepimizin aynı gemide olduğunu ve tüm bu önlemlerin bu gemiden hep birlikte sağlıklı çıkmamız adına yapıldığı mesajlarını vermeyi ihmal etmiyoruz. Özellikle 2001 krizinde edindiğimiz tecrübeler bize bu dönemde önemli ölçüde ışık tutuyor.

Türkiye'deki kağıt tüketiminden söz eder misiniz?

Ülkemizde maalesef okuma oranlarının düşük olması ve ambalajın pazarlama unsuru olarak öneminin ancak son dönemlerde algılanması tüketimin aşağı seviyelerde kalmasının başlıca nedenini oluşturuyor. Ancak 2001 yılından bu yana bakacak olursak kâğıt-karton tüketimi kriz döneminin hemen ardından yaklaşık 2,5 milyon tona yükselmiş ve sonrasında da yıllık büyüme oranı %10 seviyelerinin üzerine çıkmıştır.  2008 sonunda tüketimin 5 milyon ton seviyelerine ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu da son yıllarda büyümenin hissedilebilir ölçüde hızlandığını gösteriyor.  Genel tüketimin artan seyrine rağmen, kişi başı kağıt-karton tüketimi 2007 yılında sadece 64,5 kg olmuştur. Bu oran gelişmiş ülkelerde 3-4 katına ulaşmış durumdadır. (Örn: Belçika 295 kg, Avusturya 241 kg, Almanya 225 kg) Bu da ülkemizin henüz doymamış bir pazar olduğunun açık bir göstergesidir. Nüfusumuzun ve nüfus artış hızının bir çok Avrupa ülkesinden yüksek olması ve buna bağlı olarak artan kişi başı kağıt tüketiminin büyük bir potansiyel oluşturması nedeniyle Türkiye pazarı yabancı firmalar tarafından hep ilgi odağı haline gelmiştir. Sektörümüz Türkiye’nin genel büyüme hızından çok daha hızlı büyümektedir. Özellikle ambalaj sanayi çok ciddi atak yapmış görünüyor. Toplam tüketimin yaklaşık % 65 i ambalaja yönelik kağıt karton türleridir. Tüketimin bu kadar hızlı büyümesine karşın üretim ve kapasiteler bu hızla artmıyor. Üretimin tüketimi karşılama oranı her yıl düşerek ancak %50 seviyelerine ulaşıyor.  Aradaki fark da ithalat yolu ile kapatılıyor.

Geri dönüşüm konusu dünyada hızla ilerliyor? Türkiye'deki konumu nedir? Sizin dernek olarak çalışmalarınız var mı?

Bu konu aslında ağırlıklı olarak sanayicilerin ilgi alanında olan bir konu. Bizler ancak duyarlı bireyler ve firmalar olarak geri dönüşümü teşvik etme ve önemi konusunda bilinçlendirme yönünde etkili olmaya çalışabiliriz.  Ancak dernek olarak bu konuda özellikle yapılmış bir çalışmamız henüz yok. Bu konuda söz sahibi olacak bilgiye pek fazla vakıf olmamakla birlikte, bir fikir edinmek açısından Selüloz ve Kağıt Sanayi Vakfı verilerinden yola çıkarsak Türkiye’de geri kazanılan atık kağıt miktarı 2007 yılında %9,2 artmıştır. 2007 yılı kağıt karton geri kazanma oranı, %39,4 oranında gerçekleşmiştir. Bu da Türkiye’de geri dönüşüm oranının iyi sayılabilecek noktalarda olduğunu gösteriyor. Bu yüzden de Türkiye’de yapılan yatırımların çoğunun atık kullanımın daha yüksek olduğu ambalaja yönelik kağıt-karton türleri üzerinde yoğunlaştığını görüyoruz.

Kağıt Tüccarları Derneği nasıl kuruldu? Fikir nasıl ortaya çıktı?

Tüm sektörlerde değişik grupları temsil eden birliklerin olması gerekliliğinden yola çıkarak basım sanayinde de kağıt tedarikçilerini temsil edecek bir birliğin ve sorunlara çözüm aranacağı bir platformun oluşturulması gerekliliğini hisseden sektörün önde gelen kağıt ithalatçıları olarak 2003 yılında Kağıt Tüccarları Derneği’ni kurduk. Şu anda dernek 12 firmanın üyeliğinden oluşuyor. KTD bir yandan rekabetin tüm artılarını devam ettirirken bir yandan da aynı masa etrafında toplanıp ortak sorunların tartışıldığı bir oluşumla sektörün önemli bir grubunun temsilcisi olarak faaliyetlerine devam etmekte. Sektörün iyi ve kötü yanlarını analiz eden derneğimizde aynı zamanda da yurt dışındaki yüksek standartları ülkemize taşıma konusunda çalışmalar yapmakta, gerektiğinde bu konularda eğitimler düzenlemekteyiz. Pazarda oluşan katma değerin adil bir şekilde dağılması konusunda da çalışmalarımız var.  Yurtdışında ise Eugropa “Avrupa Kağıt Tüccarları Derneği” ile ilişkilerimizi sürdürmekteyiz.

İthalat yaptığınız ülkeler hangileridir?

Dünyanın çeşitli yerlerinden farklı ürünler getiriyoruz.  Genelde büyük ve markalaşmış fabrikaların ürünlerine ağırlık verirken bir yandan da aynı ürün cinsinden farklı kalite ve fiyat alternatifleri sunmaya çalışıyoruz. Ürünlerimizde belli bir kalite seviyesine sadık kalmak ve süreklilik bizim için çok önemli. Almanya, Amerika, Avusturya, Brezilya, Hindistan, Hollanda, Finlandiya, Fransa, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, Mısır, Portekiz, Rusya ve Uzakdoğu ülkeleri gibi yerlerden ithalat yaptığımız gibi birçok yerli fabrikanın ürünlerini de satarak müşterilerimize geniş bir ürün yelpazesi sunuyoruz.