Mumbai teröründen kim kazandı?

Akşam karanlığında şişme botlarla sahile yanaştılar. Şehrin işlek caddelerini ellerinde otomatik silahlar, sırtlarında patlayıcı dolu çantalarla geçtiler. Özenle seçilmiş, tüm girişleri ve acil çıkış kapıları belirlenmiş, on ayrı hedefe küçük guruplar halinde saldırdılar. Ondan fazla terörist üç gün boyunca Mumbai şehrine cehennemi yaşattılar.

Haymi BEHAR Köşe Yazısı
3 Aralık 2008 Çarşamba

Akşam karanlığında şişme botlarla sahile yanaştılar.  Şehrin işlek caddelerini ellerinde otomatik silahlar, sırtlarında patlayıcı dolu çantalarla geçtiler. Özenle seçilmiş, tüm girişleri ve acil çıkış kapıları belirlenmiş, on ayrı hedefe küçük guruplar halinde saldırdılar. Ondan fazla terörist üç gün boyunca Mumbai şehrine cehennemi yaşattılar.

60 saat süren çatışma, ardında iki yüze yakın ölü ve yüzlerce yaralı bırakan bu katliamı kim gerçekleştirmiş olabilir?

Hint yönetimi en yetkili ağızlardan ezeli düşmanları Pakistan’ı eylemlerden sorumlu tutmakta gecikmedi. Ancak Pakistan hükümetinin bu saldırıları bizzat planlayıp yönettiğini söylemek gerçekçi değil. Saldırının hazırlıkları için Pakistan topraklarının kullanıldığı ise eylemde sağ yakalanan tek terörist tarafından doğrulandı. 21 yaşındaki Pakistanlı militan tüm hazırlıkların Laşkar-e-Tayyiba örgütü tarafından Pakistan’da yapıldığını söyledi. Keşmir’in bağımsızlığı, Hindistan ve İsrail’in yok edilmesi gibi “hedefler” için savaşan radikal İslamcı Laşkar-e-Tayyiba örgütü 2001 yılında Hindistan Meclisine bir intihar saldırı düzenlemiş, sonrasında nükleer silahlara sahip iki ülke neredeyse savaşın eşiğine gelmişti.

Seksenli yıllarda “Cive Pakistan” şarkısıyla kanımızın ısındığı bu ülke bugün maalesef kendi toprakları üzerindeki egemenliği zaafa uğramış, sınırları içindeki terör yapılanmalarına hâkim olamayan bir devlete dönüşmüş durumda. Arka arkaya gelen askeri müdahaleler, siyasi liderlerin yolsuzluk şampiyonluğu, yoksulluk artışı ve kökten dinciliğin yükselmesi ülkenin bazı kesimlerinde merkezi yönetimin kontrolü kaybetmesi ile sonuçlandı.

Masum insanların vahşice katledilmesi büyük tepkiye yol açtı. Hindistan halkı bir milyarı aşan nüfuslu demokrasilerinin güvenlik zaafını protesto etmek için sokaklara döküldü. Protestolar üzerine İç Güvenlik Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı istifa ettiler. Bir ülkeyi bu kadar karıştırmayı başaran bu saldırılar neyi hedefliyor?

Her adımı dikkatlice planlanmış terör saldırısının çok yönlü amaçları şöyle sıralanabilir:

 

• Hindistan’ın finansal, kültürel ve turistik kalbini hedef alarak ülkeyi ekonomik ve siyasi olarak zayıflatmak

• Nüfusunun onda biri Müslümanlardan oluşan ülkeyi etnik ve dini bir çatışmanın içine çekmek

• ABD ile ortak nükleer enerji üretimi antlaşması imzalamanın ve İsrail ile stratejik askeri ortaklık ilişkilerin bir bedeli olduğunu göstermek

• Pakistan ile yarım asırdır süregelen askeri ihtilafı perçinlemek ve derinleştirmek

 

Altmış yılı aşkındır süren Keşmir sorunu Pakistan’da Asıf Ali Zardari’nin devlet başkanlığına seçilmesi ile olumlu bir sürece girmiş, ikili görüşmeler artmış, Zardari ülkesinin Hindistan’a karşı hiçbir zaman nükleer silah kullanmayacağını ifade etmişti. Bu saldırılar barış sürecini durma noktasına getirdi. Çatışma ile beslenen kökten dinci terör yine kazandı.

Mumbai saldırısı yeni seçilen ABD Başkanı Barack Obama’nın terör ve uluslararası işbirliği konularında vereceği ilk sınav. İslamabad yönetiminin terör saldırılarına ilk yanıtı Afganistan sınırında bulunan yüz bin askerini terörist geçişlerini önlemesi için Hindistan sınırına kaydırmak olacak. Bu adım oralarda yerleşik terör guruplarının hareket serbestisini arttıracak,  Obama yönetiminin Afganistan’daki terörle mücadele planlarını bozacak. Görünen o ki, Yeni ABD yönetiminin öncelikli hedefi olası bir Hindistan-Pakistan çatışmasını önleyerek, Keşmir sorununa çözüm aramak ve iki ülke arasındaki işbirliğini arttırmak olacak.