Diaspora Yahudileri / Yemen Yahudileri

Yemen, Arap Yarımadasının güney batı köşesinde, Kızıl Deniz’in hemen başlangıcında yer alan bir ülkedir. Sonderece fakir ve ilkel bir ülke olan Yemen dağlık ve nemli bir platonun ortasında yer alır. Burada yaşamış olan Yahudilerin, ülkeye ilk gelişleri bir efsanye dayandırılır. Çok romantik fakat bir o kadar da alakasız olan düşünceye göre Yahudiler M.Ö. 10. yüzyılda Kral Şlomo’yu ziyaret eden Saba Melikesi’nin dönüşünde ona katılarak bu topraklara yerleşmişlerdir

Sara YANAROCAK Kavram
26 Kasım 2008 Çarşamba

Yemenli Yahudiler’in diğer bir inanışına göre ise, kendileri Kral Şlomo’nun yaptırdığı 1. Bet Hamikdaş’ın yıkıldıktan sonra yani M.Ö. 6, yüzyılda bu ülkeye yerleşmişlerdir. Bunca yıl acı çekmelerinin nedeni ise Ezra ve Nehemya’nın İsrail’e geri dönüşlerinde onlara katılmayıp Yemen’de kaldıkları için Tanrı taraından cezalandırılmış olmlarıdır. Diğer bir olasılık ise M.S. 25 yılında Kral Herod’un Roma ordularıyla birlikte Güney Arabistan’ı ele geçirmek üzere Judea Çölü’nü geçerken belki yanlarında birkaç Yahudi tüccar ailesini buralara getirdiğidir.

Sonuç olarak bilinen Yahudilerin M.S. 3. yüzyıldan itibaren bu topraklar üzerinde büyük kitleler halinde, varlık göstermiş olduğudur. Bu topluluğun cemaat liderlerini öldüklerinde bir deve kervanıyla ülkeye getirdiklerini ve Jezreel Vadisi’nde bulunan Beit She Arim’deki antik kabristana gömdüklerini gösteren belgeler elde mevcuttur.

O dönemde Yemen’in adı Himyar Krallığı olarak geçmektedir. Bu krallığın hükümdarlarının ve halkının bir kısmının Yahudiliği geçtikleri bilinmektedir. Arapların anlatısına göre, bu yahudiliğe geçmiş hükümdarlardan birinin adı Al Karib As’addır. (M.S. 385-420). Son Himyar Krallığının hükümdarının adı ise Dhu Nuwas olup sonradan Yahudiliğe kabul etmiş ve adını Yosef olarak değiştirmiştir. Onun döneminde Kızıldeniz’in karşı kıyısında bulunan Abissinia Devleti Himyar Krallığına saldırılarda bulunmaya başlamıştır. Abissinia’lılar Bzians etkisiyle Hıristiyanlığı kabul etmişlerdi. Sırasıyla hem Abissinia hem de Yemen Himyar Krallığı M.S. 525 yılında Bizans’ın egemenliğine Yahudi hükümdar öldürüldü ve Himyar Krallığı tarihe karıştı.

7. yüzyılda ülke bu kez Müslümanların eline geçti. İslam idaresi Yahudilerin dinlerini özgürce yaşamalarına izin verdi. Fakat özel hayatlarında çok büyük baskılara maruz kaldılar. Gruplar halinde dağlık bölgelerin eteklerinde bulunan köylerde yaşamaya zorlandılar. At ve deveye binmeleri yasak edildi. Sadece eşeğe binmeleri yasaldı, fakat yanlarından bir Müslüman geçerken eşekten inip selam vermek zorunlulukları vardı. Erkeklerin renkli giysi giymelerine ve silah taşımalarına izin verilmezdi. Fakat ilginçtir ki, silahlar ve kılıçlar bakıma verildiğinde ve tamir gerektiğinde bunları Yahudi silah ustalarına teslim edip tamir ettirirlerdi. Çünkü Yahudiler, Yemenin en usta zenaatkarlarıydı. Kuyumcular, altın ve gümüş işlemeciler; hasır sepet imalatçıları, çömlekçiler, marangozlar, kömürcüler, silah yapımcılarının, tümü usta Yahudilerdi. Yemenli Yahudi kadınların el işleme sanat eserleri eşsizdi.

Bu zenaatkarlar genellikle rahat ekonomik güçlere sahipti, fakat genelleme yapılacak olursa Yemen Yahudileri inanılmaz yoksul ve hastalıklı bir toplum haline gelmişti. Çünkü ülkenin yönetim mercileri olan “imam”ların koydukları ağır vergiler altında neredeyse kazançlarının tümünü devlete vergi olarak harcıyorlardı. Aralarında toplanan paranın diğer bir bölümü ise, yaşadıkları köylülerin toprak ağalarına aylık haraç olarak ödenirdi.

Yüzyıllar boyunca süregelen bu dayanılmaz yaşam koşulları bile Yemenli Yahudilerin inançlarında ve dini sistemlerinde bir bozulma yaratmadı. Her zaman bir gün kurtulacaklarını ve kutsal topraklara döneceklerini hayal ettiler.

Bağlandıkları ve iman ettikleri Yahudilikte yolunda umutlarını asla kaybetmediler. Bütün erkek çocuklar yüzyıllar boyunca Tevrat eğitimi aldılar, Talmudu öğrendiler. Yahudi hahamların dini okullarına devam ettiler. Bazen bu okullarda tek bir kutsal kitap bulunduğundan öğrenciler kitabı elden ele geçirerek ve sırayla okuyarak, en zor şartlarda dahi bu geleneği devam ettirdiler. Etraftaki pislikten ve bulaşıcı hastalıklardan korunmak için ellerinden geldiği kadar temizlik ve sağlık kurallarına dikkat edip, Yahudi mutfak kurallarına  uyarak ayakta kalmaya çalıştılar. Güzelliğe olan aşklarını birbirinden muhteşem elişlerine döktüler. Şiir sanatında ilerlediler. Folklorik danslarda ve güzel sesli kişilerin şarkılarıyla kendilerini avuttular. Yemenli Yahudilerin sesinin ünü daha sonra dünyaya yayıldı. (İzhar Cohen, Ofra Haza, Şoşana Damari vb.)

Yüzyıllar içinde Yemen Yahudi cemaati kendi içinde yarattığı ve İbrani kültürü ile harmanladıkları sofistike bir Yemen Yahudisi kültürü yarattılar.

Koyu bir baskı içinde yaşamadıkları bir dönemde Babil Diasporası ile tacirler aracılığı sayesinde iletişim kurmuşlar, ayrıca Yemen’in başkenti San’a da yaşayan Yahudiler Mısır ve Kuzey Afrika Yahudileri ile ticari ilişkiler bile kurabilmişlerdir. San’a da geniş ve güçlü bir Yahudi cemaatinin varlığı çok iyi bilinmektedir.

16. yüzyılda Yemen Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına katıldığı zaman, ülkedeki tek gayri müslim topluluk Yemen Yahudileriydi. O dönemlerde sürekli olarak yerel mercilerin ve halkın tacizine uğrarlarken, yerel merciler Osmanlı idaresine girince, iki toplumun kendi aralarında yaşanan ihtilaflardan dolayı Yahudiler ortada kalmış ve çok daha zor koşullara maruz kalmışlardır.

O dönemde bu cemaat ile iletişime geçebilmenin tek yolu Aden’deki limandı. Çünkü Yahudi tüccarlar Hindistan ve yakın Doğu ile yapacakları ticareti bu yolla gerçekleştirirlerdi. 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla birlikte Batı ile Arap toprakları arasındaki iletişim ve bildirişim yolları daha kolaylaştı. Batılılar stratejik Kızıl Deniz ülkelerine ve dolayısıyla oranın Yahudilerine daha rahat ulaşmaya başladılar. Dış dünya ile ilişkileri sağlandı. O dönemde Yemen’de 80.000 kişilik bir Yahudi nüfusu mevcuttu.Çoğu dağlık köylerde yaşıyorlardı.

Yemenli Yahudiler, 1880’lerden itibaren Siyonist teşkilatların kutsal topraklara Yahudi göçmenler gönderdiklerini duydukları zaman, ruhlarında yeni umut kapıları açılmaya başladı. Artık Tanrı’nın onları affettiğini ve Kutsal Toprak rüyalarının gerçekleşmeye başladığını söylediler. Yemen 1911 yılında Osmanlı topraklarından kopup bağımsızlığını ilan edince, Yahudi karşıtı hareketler gitgide ivme kazanmaya başladı. En kötü olaylar 1925 yılında tırmandı ve patlak verdi. Yemen devleti yetim Yahudi çocuklara engel olmak için onları evlat edindi veya çevre ülkelere kaçırılmalarını sağladı.

Bu tür yaptırımlar, onları yüzyıllardır yaşadıkları toprakları terketmeye mecbur kıldı. 1948 yılında İsrail Devleti resmen kurulunca ilk etapta 18.000 kişilik bir Yemen Yahudisi kitlesi İsrail’e getirildi.

1949-1950 yılları arasında da geri kalan cemaat Aden’den kaldırılan uçaklarla “sihirli halı operasyonu” adıyla İsrail’e getirildi.

İsrail Hükümeti Yemenli Yahudiler’e İsrail’de diğer göçmen topluluklarına uygulanan şartlardan farklı şartlar uygulamadı. Onlar çağdışı ve ilkel bir toplumdan çıktıkları halde, İsrail ülkesinin çağdaş hayatına ve şartlarına kendi güçleri ve enerjileri ile uyum sağladılar. Onlar ömürlerinde yatak, alafranga tuvalet, elektrik ışığı veya uçakları ilk defa gördükleri halde, herşeye uyum sağlamaya azami gayret gösterdiler.

Bütün bu zorluklara rağmen, bu özgün cemaat imanları ve çalışkanlıklarıyla bu zorlukları yendiler ve İsrail’de yeni ve çağdaş bir topluluk haline geldiler. Beraberlerinde getirdikleri sanatçı gelenekleriyle dansta, kuyumculukta ve el nakış sanatlarında İsrail kültürüne en üst düzeyde katkıyı sağladılar ve sağlamaya devam etmektedirler.

devam edecek...