Çat pat - kapara...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
25 Haziran 2008 Çarşamba

Vapur ve deniz otobüslerinin yaz tarifesi uygulaması başlayınca, yazlıkçılar da birer ikişer adaların yolunu tuttular. Mevsimi ilk açanlar genelde yaşça daha büyük olan nesildir. Ardından kimlerin geldiğini artık ben de bilmiyorum. Yaşam tarzları değiştikçe, düzen alt üst oldu. Yuvalar Haziran sonuna kadar açık. Küçük ulemalar, ya ebeveynleri ile ada öncesi bir ‘güney’ yapıyorlar, ya da son güne kadar okula devam ediyorlar. Çalışan anne babalar için bazen fazla seçenek yok. Çocukları lise sonda olan aileler, önce üniversite giriş sınavını, ardından mezuniyet törenini ve genelde otellerde yapılan ‘kitsch’ baloların bitmesini bekliyor, ardından Adaya geliyorlar. Ortalama standart bu şekilde yaşanıyor. Kimileri uzun hafta sonu, yani cumadan pazara yöntemini yeğlerken, iki gün orada üç gün burada diyerek Adayla şehir arasında mekik dokuyanlar da çoğunlukta.

Bu değişim beraberinde inanılmaz ayrıntılar getirdi. Aile bireylerinin kimilerinin adaya gitmesi, kimilerinin de şehirde kalmasıyla, her yaz sabahın 6:30’unda hurçlar, ve iplerle kapımıza dayanan, gerekli gereksiz ne varsa çuvallara doldurmaya başlayan göççü /hamallar da artık eskisi kadar iş yapmıyorlar. Bir iş yok olmaya yüz tutarken yerini hızla bir diğeri alıyor. Tıpkı bavul yerine iki tekerlekli, dört tekerlekli, çek çekli bavulcukların artık ‘olmazsa olmaz’ların arasında yerlerini aldıkları gibi. Bunlara en çok Pazartesi sabahları vapura veya deniz otobüsüne binerken rastlarsınız. İki günlüğüne gidenler, hosteslerin kullandığı küçük boydan, beş günlüğüne kalanlar uçakta zar zor üst dolaba yerleşen türleri yeğliyorlar. Hep böyle miydi, yoksa bu sene mi gözüme daha çok çarpıyor bilmiyorum, ama bu küçücük veya orta boy bavulcukları, hep kadınlar çekiyor. Bel ağrıları bu yaz  sadece sportmen görünen erkeklere özgü. Bayanların dört mevsim fedakar  olması doğa kanunu mu, yoksa kadınlar mı doğaya ters orantılı, bu konuda belirgin bir teori yok gibi.

* * *

Öyle ya da böyle evinize yerleşirsiniz. Bu aşamada en önemli ayrıntı, mütevazi yaz evinin temizlenmesidir. ‘Küçücük ev; bir günde biter’ diyerek bir ekip yollarsınız. Zamandan tasarruf faytonla gitsinler. Giderler, bu sefer kahvaltı faslı bitmez; bulaşık makinesi çabuk çabuk doldurulur ve ardından “çat-küt-kapara”. Dört bardak, iki tabak gitti. Ve de; “aha ablacum eyi yerleştiremedin sen” gibi de bir yanıt gelir! Su vanası birinin elinde kalır, sifon kibarca çekildiğinden etrafı su basar. Telefon parazit yaptığından adam çağırılır vs.vs. Bütün kış kapalı kalan bir evde ‘ufak tefek’ arızaların çıkması doğal. Gene de küçük bir hesap yaptım. Gündelikçi ekibi, yol masrafı, kahvaltı-öğlen yemeği, kırılanlar, her tür tamirci ve teknik desteği üst üste koyduğumda eşimle üç gün harika bir tatil yapabilirdim!

* * *

Havanın ısınmasıyla bazen yerimizden fazla kımıldamayız. Dolayısıyla da kimi olayları kaçırırız. Adaların kültür yaşamına yeni bir soluk getirmesi beklenen Adaevi 28 Haziran 18:30’da Nino Varon’un resim sergisiyle Büyükada’da açılıyor. İskele Meydanı’nda yer alacak olan Adaevi’nde ikinci sergi 5 Temmuz’da Eti Behar’ın heykel sergisi. Bu güzel girişimi desteklemek, bir araya gelmek için iyi bir fırsat.

* * * 

Bizler Adalara giderken  komşu ülkelerden de Antalya’yı yeğleyenler çok fazla. Yetkililerden aldığımız bir habere göre uzun bir aradan sonra, EL-AL’in charter uçağı Sundor Tel-Aviv’den Antalya’ya sefer düzenleyecek. Sağlıklı ve keyifli bir yaz dilerim.