Mutluluğun Formülü

Luiza UÇKİ Köşe Yazısı
11 Haziran 2008 Çarşamba

Avram; özel bir okulda bursla okumaya gelen bir çocuktu. O yörenin sayılı zenginlerinden biri onu çok beğenmiş ve elinden tutmaya karar vermiştir. İlk olarak; tanınmış bir okula kaydını yaptırır.

Avram okulda ilk gün Salvo diye bir çocukla tanışır, kaynaşırlar ve hemen arkadaş olurlar. Salvo o gece eve gelir: “Anne, bugün okula yeni bir çocuk başladı. Çok etkilendim. Sanki yüzünde parıldayan ve hiç sönmeyen bir ışık var.

Nedenini anlayamadım bunun;  ama yakında çözerim. Işıltısı gözlerimi kamaştırdı. Kendinden emin, saygılı ve rahat biri. Hiç ilk gün kaygısı yaşamadı. Son derece huzurluydu.” diye açıklar.

 Avram ve Salvo okulda birlikte vakit geçirmeye devam ederler. İkisi de bu dostluktan çok memnundur. Salvo evde hep Avram’dan bahseder. Annesi ve babası bu “süper çocuğu” merak ederler.

Evlerine davet ederler. Kapı çalınır. Avram babasıyla gelir. Babası: “Şimdiden herşey için teşekkür ederim. Benim oğlum da Salvo’dan çok bahsediyor. Teşekkürler.” Der. Çıkar ve saat onikide oğlunu almaya geleceğini belirtir.

Salvo’nun babası sorularına başlar. Avram’ın oturduğu yeri, babasının işini en ince ayrıntısına kadar öğrenmeye niyetlidir.

Avram: “Ben okulda bursla okuyorum. Babam bir fabrikada çalışıyor. Bir kız kardeşim var. Henüz beş yaşında.” diye belirtir.

Salvo’nun ailesi de Avram’ı çok beğenirler. Gerçekten de yüzünde nur vardır sanki onun. Tatlı, sempatik, saygılı bir çocuktur o.

O gidince Salvo ailesine “Anneciğin onun yüzündeki o tılsımı çözdüm galiba. Avram çok çok mutlu. Mutluluğu yüzüne yansıyor. Peki acaba neden bu kadar mutlu? Orda bizlerde olmayan ne var? Evinde playstation’ı bile yokmuş. Bu mutluluğun sırrı ne?” diye sorar. Bir dedektif misali olayı çözmeye çalışacaktır. Kararlıdır.

Kendimi Avram’ın evine davet ettirtir. Kapıyı annesi, babası açar: “Hoşgeldin yavrum” diyerek onu karşılarlar. Evde tatlı bir koşuşturma vardır. Avram: “Salvo, sen benim en iyi dostumsun. Tüm ailemi bu gece buraya çağırdık. Hepsiyle tek tek tanıştıracağım seni” der.

Ardından kapılar hiç susmaz. Avram’ın teyzesi, iki oğluyla gelir. Amcası üç  çocuğuyla gelir. Zaten anneannesi onlarla yaşıyordur. Babaannesi ve dedesi de gelir. Ev tıklım tıklımdır.

Masaya oturulur Bir bayram havası esiyordur etrafta. Yenenler bile daha mis kokuyordur. Avram’ın babası Kiduş’u söyler. Hep beraber şarkılar, fıkralar eşliğinde söyleşerek keyifli bir akşam yemeği yenilir bu yıkık dökük hiçbir lüksü olmayan evde basit yemek takımlarıyla o gece orada. Lezzet, birliktelik, paylaşım o kadar büyüleyici bir ortam yaratır ki, hepsinin yüzü ışıl ışıldır.

Salvo’yu evine gece Avram’ın babası bırakır. Geç bir saattir. Salvo’nun içeri girmesini bekler. Hatta eve çıkıp yukarıdan el sallamasını ister. Salvo eve gelince kapıyı ona yardımcıları açmıştır. Annesi ve babası çoktan uyumuştur. Zaten anneanne babaannelerle ancak özel günlerde ve bayramlarda görüşülür. Kardeşi de yoktur. Odasında oturur. Evet playstationı, dvdleri, her türlü donanımı vardır bu odanın ama içi sıcak değildir. Aksine buz gibidir.

Avram’ın yüzündeki ışıltısının nedeni anlaşılmıştır. Avram çok zengindir; ondan kat ve kat; çünkü muhteşem aile bağları vardır. Hele bir babası vardır ki; anlatılamaz. Avram’ın babası oğluyla iki yakın arkadaş gibidir. Onun için seferber olmuştur.

Oğluna büyük bir manevi güç olur. Sürekli onunla ilgilenir. Bir gün okulda ufak bir yangın çıkar; ama hemen söndürülür. İsteyen veliler çocuklarını alabilirler. Avram’ın babası hemen gelir. Bir sürü arkadaşını alır. Evlerine kadar bırakır. Yolda oğluyla şakalaşır: “Hadi oğlum bugün madem okul yok, ben de işten izin aldım. Önce sinemaya gidelim. Sonra bizim yere gidelim. Sana araba kullanmayı öğretmeye devam edelim. Sonra kuzenlerinle buluşuruz. Ne dersin canım oğlum?” deyişi Salvo’yu çok etkiler. Salvo ve ailesi biraz kopukturlar. Annesi biraz hırçındır. Hiçbir şeyden memnun olmaz. Akrabalarıyla arası hep limonidir. Salvo kuzenleriyle bile soğuktur. Hiç yakınlaşamamışlardır. Ya babası o da sürekli iştedir. Onunla fazla ilgilenmez.

Salvo yavaş yavaş Avram’ı kıskanmaya başlar. Onun çok şanslı olduğunu düşünür. Hayat artık ona sıkıcı ve çekilmez gelir. Kabuğuna çekilir. Suskun biri olur. Çok mutsuzdur. Ailesi telaşlanır. Çözümü onu bir psikoloğa  götürmekte bulurlar. Birkaç seans sonra psikolog onları çağırır. O, söze başlamadan babası; savunma mekanizmasını devreye sokup atılır: “Biz, anne ve baba olarak oğlumun her istediğini alırız, ağzından çıkanı yaparız. Nedir bu çocuğun sorunu anlamadık. Hangi ebeveyn bizim kadar verici? Kim?” der.

Psikolog: “Çocuklar, ilgi ister, sevgi bekler. Paylaşımı arzular. Onunla vakit geçirin. Birlikte birşeyler yapın. Balık avlayın. Bol bol ailesiyle biraraya getirin. Bu çocuk aile sevgisinden mahrum kalmış. Çoğu anne baba sizin yaptığınız hatayı yapıyor. Çocukları mutlu eden aile ışıltısı, kuzenlerin birlikte olması, anneanneler-torunlar birarada geçirilen o mis kokulu bayram geceleri. Sizin kutsal Cuma geceleriniz var. Tüm aileyi biraraya toplayın. Ona, onu sevdiğinizi belli edin. Onu, sevginizle şımartın. Aldıklarınızla değil. Bir çocuğu yapacağınız en güzel hediye, dayanışma dolu huzurun egemen olduğu kutsal aile bağlarının varolduğu sıcak bir aile ortamı yaratmaktır. Formül bu.” diye açıklar.

Salvo’nun ailesi kafalarında soru işaretleriyle ayrılırlar oradan. Hatalarını düzeltmek için canla başla çalışacaklarına söz verirler biricik yavrularının mutlululuğu adına...